her nekadar güzel gibi görünsede bir çok zorluğu vardır. ayrıca bir çok gereksinim ve sorumluluk gerektirir. örneğin geniş bir ev. geniş bir bahçe. daima ilgilenecek bir insan (öyle bir heves sevip atmak değil.) gezdirmek. bokunu kirini temizlemek. ayrıca bence en az 2 tane alınması lazım tek başına pek hoş değil.
Anlaşılan o ki bazıları evcil olmayan hatta hayvan bile olmaktan men edilmesi gereken şeyleri besledikleri görülüyor.
Babam 1974 ten beri kanarya ile ilgilenirmiş. 1980 de akvaryum balıkları beslemeye başlıyor daha sonrasında ben doğuyorum ve evimizde civciv, tavşan, kaplumbağa, kedi, bahçemiz olduğunda köpek ve her daim bir adet akvaryum ve muhabbet kulu veya kanarya eksik olmuyor. Daha sonrasında aynı Tutku bana da geçiyor ve akvaryum balıklarının yanında bütün bir ekosistemi yaratmaya çalışıyorum. Cins salyangozlar, karidesler, yengeçler ve midyeler. Hali hazır da bir akvaryum ve muhabbet kuşu bulunuyor evimde. Neredeyse yakın akrabalarımın hepsi hayvan barınaklarında gönüllü çalışıyor.
Kısacası geyik yapmanın goygoyculuğun veya da ironi yapmanın bile bir sınırı var.
Evinizde hayvan besliyorsanız ve bunların tüyleri koltuklarınıza, kanepelerinize bulaşıyorsa elinize yapışkan bir bant sarın ve tüylü olan yerlerde gezdirin.
hayatında hiçbir canlıya zerre kadar faydası olmamış tipleri geren eylem biçimidir. sokaktan alıp beslense, 'hayvanın özgürlüğünü kısıtlıyorsun rererö'. yetiştiricisinden satın alsan, 'sokakta o kadar hayvan varken rererö'. benim favorim, cins kedi satın aldığım için daha çok ikinci rererö oluyor doğal olarak.
hayvanlarla birlikte yaşamamız için tasarlanan doğayı her yönüyle mahvedip, sokakta insan cinsinin yarattığı ve hunharca her yere savurmakta bir sıkıntı görmediği pisliklerin içinde hayvanların özgürce gezdiğini savunmak, bana hep dünyanın belirli bölgelerinin ırzına geçtikten sonra geriye kalmış ölü olmayan insanlarına özgürlük bahşederek söz konusu bölgeyi terkeden süper güçlü ülkeleri hatırlatmaktadır. bir hayvanın senin pisliğinin içinde yaşamaya alışması o hayvanın genetiğine ne kadar uyuyor acaba, bu düşünülmemektedir. ben sayıca daha fazlaysam, fiziksel olarak daha büyüksem, yürüdüğüm her yer benim için tasarlanmışsa, hatta bütün semt benim için bile değil benim yarattığım mekanik cihazlar (arabalar) için düzenlenmişse, ben benim türümü ezip öldürünce bir yaptırıma maruz kalıyorsam ve benden fiziksel ve zihinsel olarak küçük olan canlı türlerini ezip öldürmemde belirli bir yaptırım yoksa, parklar bile benim haricimdeki canlılar için değil en fazla benim türümün çocukları için yapılıyorsa, sokakta insan harici hiçbir canlının doğal ortamı ya da özgürlüğünden falan söz edilemez. hayvanlar kısırlaştırılarak ya da teker teker sahiplenilerek sokaklardan tamamen kaldırılsın gibi bir düşüncem yok. hele de avrupa'da biraz zaman geçiren hiç kimse, hayvansız sokakların daha iyi olacağını iddia edemez. ancak sokaklardaki hayvanlara daha iyi bakılabilir, kimsenin eline de yapışmaz. şehirleri bu hale getirip hayvanların genetiğini kendimize muhtaç hale getirecek kadar bozduysak, onları arabaların altında kalma ya da pislik içinde yaşama özgürlüğüyle baş başa bırakamayız. neyse ki artık bazı belediyeler, ilçelerin çeşitli yerlerine kedilerin uyumaları için minik evler yapmaktadır. umarım köpekler için de bir an önce bir şeyler düşünülür.
hayvanların özgürlüğünü kısıtlıyorsunculardan sonra, sokaktaki hayvanları niye sahiplenmiyorsunculara geçebiliriz. sokakta sahipsiz pek çok kedi-köpek bulunduğu ve cins kedi falan alıp ırkçılık/seçkincilik/enayilik gibi çeşitli şeyler yapıldığını iddia eden kişiler de bolca bulunmaktadır. eh, bu insanlar ya hiç sokak çocuklarına acımamaktadır ya da sokak hayvanlarını sokak çocuklarından daha değerli görmektedir. zira bunların arasında ben bir tane bile herhangi bir sokak çocuğunu sahipleneni görmedim. bilakis, sokakta ve yetimhanelerde bissürü sahipsiz çocuk varken, bu insanlar evlenip yeni çocuklar yapmaktadır. böyle bir vicdansızlık olabilir mi? oluyor demek ki, kimse sokak çocuklarını evine almıyor. hatta sokak çocuklarına bakış da ırka göre değişebiliyor. mesela en istenmeyen ve haklarında berbat yorumlarda bulunulan sokak çocuğu cinsi şu sıralar suriyeli mülteci çocuklar. ben niye sokak çocuğu sahiplenmiyorum? ben zaten sokakta hayvanlar dururken para verip cins kedi satın alan vicdansız bir pisliğim. *
cins hayvan almanın, alana kadar toplumdaki 'her şeyin duyarlıcısı' tipler tarafından ne kadar kınanan bir şey olduğunun farkına varılmamaktadır. sokakta ücretsizi varken para vermek, şu varken bunu yapmak falan. bisiklet gibi bir ulaşım cihazı varken mercedes alabilmek uğruna yaşamını işverenlere zimmetleyen toplumun insanlarının mal mal beyanları. ben de diyorum ki, iphone alacağınıza bir tane cins hayvan alın ve ona ömür boyu bakın. emin olun masrafı iphone'u geçmez ve bakımı sokaktan sahiplenilenler kadar zor değildir. üstelik kendinizden daha güçsüz bir canlıya bakmanın insan bilinçaltındaki çok iyi bir takım güdüleri tatmin etmesi sonucu, belki daha iyi bir insan olursunuz.
evde kendini bile beslemekten aciz tiplerin herhangi birini beslemek hakkında atıp tutması ise bir başka başlığın konusudur.
edit: pedofillerin sapık olduğuna dair yazı yazarsın, pedofil denir. sokak çocuklarını sokaktaki hayvanlar kadar değerli görmeyen tipleri eleştirirsin, hayvanla insanı aynı kefeye koyuyor denir. ne kadar beyinsiz insan varsa buraya toplanmış resmen.
mutsuz olduğun günlerde ona sarılarak uyumaktır.
o ölüp gittiği gün, aileden birini kaybetmiş gibi üzülmektir.
herkesin bir kere tatması gereken duygudur. ben bir kere tattım.
evde hayvan beslemek hayvanlara yapılan bir eziyettir.
bakınız evde diyorum. kapı önünde bahçede özel bakım evlerinde değil. düpedüz insanın yaşadığı evden bahsediyorum.
EVDE HAYVAN BESLEYEN iNSAN HAYVANI SEVDiĞi iÇiN ALMIŞ OLABiLiR. AMA SEVDiĞi HAYVANIN DOĞASINDA OLMAYAN BiR DAVRANIŞ ONA EMPOZE EDiLMiŞTiR. YOKSA HiÇ BiR HAYVAN iNSANA MUHTAÇ DEĞiLDiR. OLMAMALI. BiZLER ONLARI ÖNCE EĞiTiMle KENDiMiZE MUHTAÇ BIRAKIYORUZ SONRA ÇOK SEViYORUZ DiYEREK KENDiMiZE ESiR EDiYORUZ. KÖPEK DEDiĞiN HAYVAN AĞAÇ DiBiNE iŞER. EVDE KUM DiBiNE YA DA ÖZEL EĞiTiMLE TUVALETiNE DEĞiL. Bakın hayvanın cinsel hayatına bile müdahele ediyoruz. kısırlaştırıyoruz. neden? bakamayız yavrularsa diye. kontrol altına alabilmek için.
Kimse ben onları seviyorum ama, o benim hayat arkadaşım demesin. hayat arkadaşı olarak kedi seçen bir insan ya asosyaldır ya psikolojik bir sorunu vardır. gidip tedavi olmak en iyisidir.
olaya onları beslemek olarak değil de onlarla birlikte yaşamak şeklinde bakılması lazımdır. ben hem köpek hemde kediler besleyen biri olarak evet köpeğe yemeklerini filan ben veriyorum o da bana huzurlu bir uyku vadediyor. daha öncesinde tam dört kez evime hırsız girmişti. karşılıklı bir alışveriş yani. size olan inanılmaz bağlılığı ve seni her gördüğünde dünyanın en önemli şeyini görmüş gibi sevinmesi ve sizi onare etmesi ayrı bir zevk.
kedilerime gelince evet hepsi birbirinden şerefsiz ve ukala ancak evde dolaşırlarken,uyurlarken,oynarlarken onları seyretmek ve onları kaşımak hoşuma gidiyor.karşılığında onlara da yemek ve kalacak yer sağlıyorum.
koltuklar yüzleri değiştikten 1 hafta sonra yine annenizin isyan etmesine, gece gurrgurrgurr sesiyle uyanmanıza, bu nasıl bu kadar huzurlu uyuyor diye düşünmenize, sabah kalkıp işe giderken sıcacık yorganın içinde uyumasını kıskanmanıza, sinirli olduğunuz zaman gelip karşınıza kocaman gözlerini size dikmesi neticesinde gülmenize sebebiyet verecek olay.
biz abi hayvanı beslemiştik ailecek. sigara içer, televizyon karşısında uyur, eve arkadaşlarını getirip sabaha kadar uyutmaz, kalk lan çay demle, git bakkala kısa kemıl kap, sen ufaksın kızmazlar git komşunun kızı neredeymiş sor bakalım diye ömrümü çürüttü. askere gitti de kurtulduk...sonra da evlendi...
oldukça zahmetlidir. bir şeyleri kırar döker, bazen en olmadık yerlere gider kakasını veya çişini yapar, tüyleri dökülür vs. tüm bunlarla uğraşmak sabır ister ama o hayvanın size verdiği huzur ve mutluluk tüm bunları anında örtbas eder.