kedi. ismi de rosa. çok uysaldır, ve harika da bir dilencidir, sadece bende diil komşularda da yer, kendine mahallede gayet güzel bir düzen tutmuş bir kedidir.
6.5 yaşında çikolata labrador'um var. kendisi ile çok seviyeli bir birlikteliğimiz olmakla beraber, bazen ufak tefek anlaşmazlıklarımız da olabiliyor. çok seviyorum ben bu oğlanı, çok. yaptığım meşkale, daha doğrusu hayat felsefemin bana yansıtmış olduğu yaşam tarzından ötürü tercih ettim kendisini. labradorlar iyi birer yüzücü ve tam bir doğa düşkünü. çetin kış şartlarından, kurak iklimlere kadar ayak uydurabiliyor kerata bana. sürekli geziyoruz canım oğlumla. bugün demirciköy'e, denize götürdüm onu. pek bi mutlu oldu sıpacık. en iyi arkadaşım, can yoldaşım, canım oğlum benim. beni korumak pahasına, çakal sürüsünün içine bodozlama atlayan canım oğlum benim. gözünde gördüm o korkuyu. bana bir şey olacak diye stresten ağzı köpürmüş canım oğluşum. çakal sürüsünün içine atladığı anı size tarif edemem dostlarım. bana bir şey olacak korkusuyla o gözlerine yansımış olan tedirginliği size tarif edemem inanın. kimine göre bu anlattıklarım çok abartı veya komik gelebilir ama köpek besleyen yazarlar bana elbet hak verecektir. çok vefakarlar, çok insancıllar.
sizleri sıkmadan başımdan geçen bir olayı anlatayım.
yaklaşık iki sene önce. beykoz offroad kulübünün düzenlemiş olduğu yarışa katıldığım sene. sıra bana geldi ve start verildi. günün sonunda 0.20 salise ile ikinci olmuştum o gün. neyse, yarışlar bitti ve akşam kamp sefası başladı. bir ara ortamdan çok sıkıldım ve ares'i alıp, riva'nın tepelerine doğru sürdüm aracı. gece zifiri karanlık tabii. yanımda ares olduğu için gram tedirginlik duymuyorum. ormanın derinliklerine doğru yürüdük canım oğlumla. yaklaşık 1 km civarında yürümüşüzdür. bir ara ares durdu ve hırlamaya başladı. ben de tabii doğal olarak "oğluş gel buraya, sakin" falan diyorum. ama ares resmen kudurdu o sıra. ben neye hırladığına anlam veremedim tabii. 15-20 metre daha yürüdüğümüz zaman anladım ne olduğunu. meğersem öncesinden domuzların kokusu almış ve beni uyarmaya çalışmış. hırladığı sırada sürekli dönüp bana bakıyordu çünkü. ben tabii kitlendim doğal olarak. domuz değil, mübarek öküz olmuş bunlar. bir anda hengame koptu. domuzlar feyat figan bağırmaya, üzerimize koşuşturmaya başladılar. ben bildiğin altıma sıçtım o sıra. ay ışığında uzun süre yürüdüğümüz için göz bebeklerim gece karanlığına adapte olmuştu. her şeyi net olarak görebiliyordum. ortalıkta koşuşturan 4-5 tane yavru domuzun önünde, 2-3 tane pehlivan gibi domuz üzerimize gelmeye başladılar. ben bağırmaya, sesimi duyurmaya çalıştım etrafa ama nafile. kamp alanından çok uzaklaşmıştık.
tam gözüme kestirdiğim ağaca tırmanmaya çalıştığım esnada benim deli oğlan bunların önüne geçip köpürmeye, adeta haykırmaya başladı. ama nasıl bağırıyor kerata duymanız lazım. domuzlar ares'e hamle yapmaya çalıştıkça bu öğürüyor bildiğiniz. benim deli oğlum o gün bütün domuzları kovdu yanımdan. sırf bana zarar vermesinler diye kendini domuzların önüne yem gibi sundu canım oğlum. diyorum ya, anlatış biçimim belki bazı yazarlara komik gelebilir ama bu çok farklı bir his. inanın yazarken o anlar aklıma geliyor ve duygulanıyorum. köpek gibisi var mıdır yahu..
buna benze başka bir hikayemiz daha var. dileyen buyursun, okusun
sibirya kurdu izmir de ne arıyor diyen mallara ithafen. biz o hayvanları eve hapsetmiyoruz, aksine tüm hayatımızı onlara göre düzenliyoruz. 5 yıldızlı yazın antalya ya tatile giderken evcil alan hayvan otellerini tercih ediyoruz onlarda tatil yapıyor. he bir de izmir de ne arıyor diyorsun ya bir arkadaşımın sibirya kurdu var çocuk hayvanın odasına en büyük boy klima taktırıp 7/24 açık tutuyor nisan ayından ekim sonuna kadar aylık 1000 liradan fazla fatura geliyor ama doğru o hayvan hapsedilmiş.
evet biz o hayvanları evlere alıp beslemesek ölecekler. gerizekalıların anlamasını beklemiyorum zaten de söyliyeyim. sen hiç sokakta 5-6 gündür su dışında boğazından hiçbir şey geçmemiş ve bu köpeğin 6-7 aydır haftada bir veya iki beslenerek hayatta kalmaya çalıştığını gördün mü ben gördüm. hayvan elinde yemekle seni gördüğü an gözlerinden yaş akıyor, önüne yatıp yuvarlanmaya başlıyor teşekkür ediyor resmen. bu arada hayvanın tüm kemikleri sayılmayı bırakın deriden başka bir şey kalmamış doğru düzgün hayvanda. bu hayvanı besledikten sonra arkanızdan nasıl bir ağlama ve bakışı vardır hiç gördün mü gerizekalı ? görmediysen söyliyeyim. arkadandan sen gidersen ben öleceğim açlıktan bende senle geleyim der gibi bakar ve arkandan ayrılmaz. uzaklaştırmak istersin gitmez neden gitmez bilir misin ? çünkü o hayvan yarın yine acıkacak ve insan gibi istediğini istediği an yeme şansına sahip değildir. insanlara muhtaçtır. neyse boşuna anlatıyoruz mal sürüsüne. nickindende anlaşılacağı gibi beyni çoktan terk etmiş salağı.
evcil hayvan alın bakın en azından bir kaçı rahat yaşamakta olacak. sokaktakilere de elinizden geldiğince koruyup, kollamaya, mama vermeye çalışın. geçerken kafasını okşasanız eliniz kirlenir ama kalbiniz temizlenir.
bu arada ben değil köpeğim beni hapsetmiş durumda eve. o isterse çıkıyorum o istemezse çıkmıyorum. zaten eküri arabanın sağ koltuğu ona tahsis edildi. ben nereye o oraya.
beyinsizler yakında gerçekleşecek beyin nakli hadi yine iyisiniz.
aynen coni.
oğlum müdürün ve kızım liv in böyle mallara selamı var. * liv şimdi babamların çiftliğinde tekrar annesi ve babası ile beraber daha mutlu. müdür istesem de beni bırakmaz. her sabah yatağınıza çıkıp yalanarak çişim var uyan şeklinde uyandırma favori eylemidir.
Sokakta yaşayan o kadar kedi köpek sen evine 1 tane kedi aldın diye yaşıyor zaten
Yav he he.
Sokaktaki kedi köpeğe kışın yiyecek bir şeyler bırakırsın, yazın en azından 1 kap şu bırakırsın bunlar karşılık beklenmeden yapılması gereken insani vazifedir.
Ama ne işi var lan sibirya kurdu cinsi köpeğin izmir'de antalya'da.
Sorma yaaa bizim kız sibirya kurdunu çok severde abisi.
benim 1 kedi 1 kuşum var çok uyumlular. Beslemeyi bilen insan beslesin bilmeyen hiç uğraşmasın kardeşim bu iş çocuk oyuncağı değildir. Hayvanları seviyorsan bak sevmiyoran bırak bakma.