Güzel ütopya. Akşam eşi işten gelince de kitap hakkında konuşurlar. Halbuki bizim türk toplumunda evde dönen muhabbetler bugün fasülye pişirdim, kilosunu şu kadara aldım, yarın ıspanak yapıcam gibi şeyler.
Ne zaman bizim kadınlar, beynini kullanma zahmetine girerse, olabilecek bir durumdur. Bir diğer ihtimal, müge anlı programında kadınlara okumalarını dikte eder. O zaman da, onun yüzünden okurlar.
Seda sayan izleyip, öğle yemeği için biber kızartan bir kadına, cnbc-e izletip, dostoyevski okutmak, yaşamın genetiği ile oynamaya benzer ki yanlıştır.
(bkz: gdo)
ev hanımı değilim ama dostoyevskinin çoğu kitabını daha şimdiden okudum, bir ölçüt değildir, olmamalıdır. bu tamamen kitap okuma alışkınlığına bağlı bir şeydir. dostoyevski okuyan ne kadar baba varsa o kadar ev hanımı da vardır.
okuma alışkanlığı olan bir toplum olduğunda bu kendiliğinden ortaya çıkabilecek olan bir şey.
Öyle bir toplum düşünün ki Hitler'i de araştıran, Che'yi de merak eden; Tolstoy da okuyan, Nietzsche de okuyan; Nazım'a da saygı duyan, Kısakürek'e de saygı duyan; tiyatroya da giden, basketbol karşılaşmasına ailecek de yerini alan; işte bu Türk toplumunun ütopyasıdır.
örneğin annem, liseyi bitirdiğim zaman suç ve cezayı yeni elime aldığımda söylediği cümle;
yuh artık agm daha yeni mi okuyorsun? ilkokul mezunu ve ev hanımı olmasına rağmen böyle kişilerin varlığı hakkında şüphe edilmemesi gerek.