hbo'nun gençlik dizisi. aga bu gençlik bu dünya nereye gidiyor dedirtiyor her bölümde. zendaya'nın oyunculuk performansı çok başarılı olmakla birlikte, sydney sweeney güzelliğini de dünyaya bu dizi hediye etmiştir.
her şey daha ne kadar kötüye gidebilir diye düşünürken, her bölümde bu konuyu bir üst seviyeye taşımayı başarıyorlar. tabu olarak atfedilen, çoğu zaman konuşmaktan kaçınılan konuların üstüne oldukça cesur bir şekilde giden bir dizi euphoria: ensest, uyuşturucu bağımlılığı, pedofili... tüm bu başlıkları ise z kuşağının üyesi olan birkaç liseli genç üzerinden takip ediyoruz. sekmez bir şekilde hepsinin hayatında ciddi sorun(lar) mevcut. dizide sorunsuz bir hayat yaşayan 1 (bir) allah'ın kulu bile yok. bu sebepten dolayı, netflix veya diğer yapım şirketlerine nazaran pollyannacılık oynamak yerine daha realistik bir bakış açısıyla yaklaşıyor dizi. bizi ne tamamen bulutların üstünde gezdiriyor, ne de cehennemin dibinde saatlerce yakıyor. hayat gibi, bazen mutlu - çoğu zaman ise mutsuz.
euphoria'nın özellikle 35-40 yaşının üstündeki insanlar tarafından hakkının verilmediğini düşünüyorum. çünkü yaşanılan sorunlar ile empati kurmaları, 20 yaşındaki bir insana nazaran çok daha zor. rue'nun veya jules'un yaşadığı problemler, o yaş kitlesi için bir anlam ifade etmeyebiliyor. tabii aslında bu konu tüm içerikler tekelinde genişletilebilir. tükettiğimiz nesne veya objeyle ne kadar çok empati kurabiliyorsak, onun yaşatabileceği duygular ne kadar çok içimizde varsa; o nesne veya obje o ölçüde bize anlamlı geliyor ve dolaylı olarak da beğeniyoruz. euphoria da benim için benzer bir anlama sahip. dizinin her sahnesinde karakterler ile o kadar yakın bağ kurabiliyorum, onları o kadar iyi anlayabiliyorum ki; diziyi izlemekle kalmıyor, sanki içinde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.
ki görsel kalitesine henüz gelmedim bile. tek kelimeyle mükemmel bir iş. kullanılan müzikler de hakeza öyle. bir seyirci olarak diziyi izlerken, bu dizinin üstüne ne kadar çok düşünüldüğünü fark edebiliyorum. ve bu da diziyi izlerken iyi hissettiriyor.
pek spoiler vermek istemem ancak şüphesiz ki son 10 senenin en iyi dizileri arasında euphoria. umarım aynı çizgisini korur ve zirvede son bulur. izleyin, izlettirin.
hbo'nun gençlik dizisi. dizinin baş karakteri rue ve onun kendi kimliğini bulma çabasına tanık oluyoruz. bu çabası devam ederken arkadaş çevresinden oldukça kötü etkileniyor ve hayatı alt üst olacak noktaya geliyor.
dizi genel olarak gençlerin cinsellik, seks ve uyuşturucu üçgenindeki yerine odaklanıyor.
hbo'nun kalitesini konuşturduğu dizilerden biri, bu tarz gençlik dizilerine ilginiz varsa izleyebilirsiniz. ha yok ilginiz yoksa hbo da kurtarıcı olmuyor.
beinconnect isimli platformda izlenesi, 9 bölümlük bir dizi(9.bölüm sadece iki karakterin karşılıklı konuşması şeklinde gerçi).
ne oyuncuları tanıyorum ne de yönetmeni filan. o nedenle dümdüz yorum yapacağım: çok fazla cinsel öğe olması zaman zaman "yeter lan yeter" dedirtse de bence konusu ve işlenişi bakımından oldukça güzel bir diziydi.
bağımlılık, ki sadece uyuşturucu değil, konusu iyi işlenmişti, başrol oyuncusu olan Zendaya isimli hatunun mimikleri öyle güzeldi ki, konuyu size geçiriyor.
eğer 'sex education' ya da 'elite' gibi dizileri beğendiyseniz aynı tarzda bir gençlik dizisi. seversiniz diye tahmin ediyorum.
Eva Green ve Alicia Vikander gibi 2 muazzam kadını kadrosunda barındıran film. Filmin konusu kısaca, Avrupa’yı ziyarete ve aynı zamanda tedavi olmaya gelen sorunlu iki kardeşin yaşadıkları anlatılıyor. Vikander’ın, kendisini sektöre kazandıran aynı yönetmenle “Pure” ve “Hotell”den sonraki üçüncü iş birliği bu film.
mutsuz olma halinin tam tersi, keyifli, neşeli olma hali.
baya baya hayatımda bi ton bok olmasına rağmen, kısa sürede çok değişiklik yaşamama, bir çok kayıp vermeme rağmen üzerimde hayatim boyunca hiç olmamış bi mutluluk var. o kadar enteresan ki, bi çeşit depresyon, ruhumun antikor salgılama yöntemi mi diye düşünüyordum. fakat uykusuzluk, huzursuzluk, kilo değişikliği, isteksizlik gibi hiç bi depresyon belirtisi yok.
özetle bu kadar mutlu olmamalıyım ama mutluyum.
zaman zaman anksiyete boyle karşılanabiliyormuş. kaygı yok, olabilir, düzeltilecek bişey yok demiş araştıran amcalar, teyzeler.
isveçin 2012 eurovisionu kazanmasını sağlayan şarkı.
Şarkının Türkçe çevirisi;
Neden
Neden bu an sonsuza dek süremiyor
Bu gece
Bu gece, sonsuzluğun açık bir kapısı
Hayır
Yaptığın şeyleri yapmayı asla bırakma
Gitme
Aldığım her nefeste seni içime çekiyorum
Mutluluk uçmak
Durmadan, zamanın sonuna dek
Bu andan itibaren, sadece sen ve ben
Uçuyoruz
Mutluluktan uçmak
Sanatın ebedi bir parçası
Kalbimde atan bir aşk
Uçuyoruz
Buradayız
Kendi evrenimizde yalnızız
Özgürüz
Her şeyin bağırdığı zaman, aşk önce gelir
Durmadan ve beraber
Sonsuzluğa yelken açıyoruz
Daha yüksekte, yüksekte, yüksekteyiz
ilahiyata ulaşıyoruz.
(bkz: loreen)
uyuşturucu ve psikolojik hastalıkların sebep olabildiği yoğun mutluluk, derin huzur veren ve kisinin kendini abartılı derecede iyi hissetmesine sebep olan ruhsal durum.
ben bununla geçen sene haziran ayının sonlarında tanıştım.
bir arkadaşım hediye etti. çok sıkıldım al sen kullan dedi.
bi sıktım ay nasıl midem bulandı anlatamam koku çıksın diye kendimi duşa attım hemen.
böyle insanın migrenini filan azdırıcı cinsten.
o parfüm kozmetik dolabının ucra köşelerinde duruyordu öyle.
dur dedim bi sıkayım nasıl bir şeydi şu koku.
şimdi aylardan ocak, hava hatrı sayılır derecede soğuk ve o parfüm nasıl güzel kokuyor anlatamam.
az önce 100ml lik şişesinin siparişini verdim.
demek ki hava sıcak olduğu için tenim parfümü kabul etmemiş diyorum şimdi.
hem zaten beyaz tenliler için belirgin kokular taşımak zordur, koku şekil değiştirir.
esmerler için sıradan, günlük, normal bir koku olacaktır.
ancak beyaz tenli hanım arkadaşlara sesleniyorum ne olur gidin bi sıkın şundan.
dinleyin bakın beni.
bi gidin koklayın sonra bir daha konuşalım.