Doğum günü kutlamak. Küçükken çok sevinirdim doğum günüm geldi diye şimdi yine seviniyorum da sorumluluklar, sinir stres, dost kazıkları,aşk acısı derken o kadar yıpranıyor ki insan, doğum günümün olduğunu kendi kendime hatırlatıp biraz olsun sevinebilmek için sürekli tekrarlama gereği duyuyorum doğum günümde. Zannediyorlar ki çok egoist bir insanım da dünya benim etrafımda dönsün istiyorum.
hapşırmak. nasıl bi varlıksam artık hapşırmayı severdim. şimdi hapşırınca içim çıkıyor nerdeyse. kendimize bakmadığımızdan mıdır psikolojik olarak yıprandığımızdan mı bilmiyorum.
Haber izleyip, gazete okumak.Aynı çapsız elden çıkma kurgu hikayeler,kurmaca yapmacık öykülerde kendine başrol addeden dışı ayrı içi apayrı insancıklar.
Herkes bir mesajı ile, bir WhatsApp durumu atarak halledebiliyor artık. Balkona bayrak asmak yerine WhatsApp durumuna asıyoruz, bayram bitince gidiyor.
Eskiden ne güzel genç yaşlı inilirdi sokaklara, yürüyüşler olurdu herkesin ellerinde bayrak,
Ben o zamanları geri istiyorum.
şarkılar, kitaplar, gündüz, gece, alkol, sevgi, üzüntü, acı, kahve, filmler, çizgi-romanlar, kokular, gülüşler, küsmeler, barışmalar, kavgalar
hiçbir şey keyif vermiyor, bazen ilk aşkımı düşünüp gülümsüyorum, diğerleri etkisiz,
3.pencereden izliyormuşum gibi hayatı başka bir boyuttan, bambaşka şeylere ihtiyacım varmış gibi artık.
kitap okumak, dizi-film izlemek, yeni insanlar tanımak, gezmek... Sanırım artık hiçbir şey eskisi gibi tat vermiyor.
Çocukken doğup büyüdüğümüz evden dışarıya bakar, gördüklerimizin ışıltılı güzelliğine kapılır bir an önce koşuşturmacaya dahil olmak isteriz. sonra büyürüz. dünyaya dahil oluruz. okul, iş, hayat telaşı derken yoruluruz. kaç kere hayal kırıklığına uğrar, kaç kere düşer yarım yamalak kalkar, kaç kere yamalı yamalı devam ederiz, sayamayız artık. hiçbir şeyin baktığımız ve gördüğümüzü sandığımız gibi olmadığını anlayınca da yeniden o eve, o her şeyin tılsımlı göründüğü küçük, güvenli sığınağımıza saklanmak isteriz; ama işler değişmiştir bir kere. ne biz eski bizizdir ne o ev eski evdir ne de dünya olmasını hayal ettiğimiz dünyadır.
hiç ama hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimizi, hiçbir şeyin ve hiç kimsenin de aslında zaten iyi ve güzel olmak gibi bir derdi olmadığını anladığımızda da bitkinliğimize teslim olur, kabuğumuza çekiliriz. eskisi kadar keyif vermeyen şeylerin eskisi kadar keyif vermemesinin sebebi budur işte. filmin sonunu fazlasıyla bilmek. geçmiş olsun.