rutin bir sabah ve yeni güne merhaba, diyerekten kalkılmıştı yataktan. hafif gümüş grisi gökyüzü, insanın içini mezardaymışçasına bunaltan bir hava, darmadağın olmuş bir oda. herşey dünkü gibi aynıydı aslında. değişen pek birşey yoktu ona keza. üç kocaman ay geçmişti üzerinden, tutkuyla başlayıp hüsran ve ızdırapla sonlanan o büyük ilişkinin. alışmıştı genç adam bu ayrılığa. yada alışmak zorunda bırakılmıştı yaşananlara. çok sevmişti o yaramaz kızı en az onun onu sevdiği kadar. ama bitmişti işte her başlangıcın bir sonu olduğu gibi. belki erkendi bu ayrılık belkide doğru olandı kendisi. alışmıştı dedim ya alışmıştı işte onsuzluğa. gülümsüyordu, eğleniyordu, sevişiyordu, içiyordu, coşuyordu hayatında herşey geçmişinde olduğu üzere devam ediyordu. arada hatırlayıp kederleriniyordu eski sevgilisi 1-2 dakika kadar hepsi o kadar. geçiyordu hemen. sanki sigara alışkanlığından yeni kurtulmuş bir tiryakinin nikotin krizine girdiği anda 10-15 saniye, derin derin nefes alıp bu istegini bastırması gibi, sevgilisini hatırlayıp unutması da bu kadar zamanını alıyordu genc adamın. sigarayıda bırakmıştı delikanlı. terkedildiği gün onu da silip atmıştı hayatından. ve bir daha kullanmayacagı üzerine büyük bir söz vermişti kendisine..
vazgecemediği birkaç önemli ayrıntıdan biriydi, bergamut kokulu çayı. kocaman bir kupa doldurup oturmuştu gene bilgisayarının başına. dün de böyleydi işte aynı rutin ve monotonlukla o bilgisayarın başında. yetiştirmesi gereken projeleri vardı genc adamın bir hafta sonrasına. canı hiç çalışmak istemiyordu belliki. havadan olsa gerek deyip ruhunu biraz uyuşturmak ve dinlendirmek adına açmıştı gene o akıllara durgunluk veren en sevdiği şarkı olan Santana'dan hey now adlı parçayı.. çayından yudumlayıp playlistin de dolaşırken ismi diğerlerinden garip olan bir şarkı ilgisini çekmişti. ismi ''bu bizim olsun mu sevgilim'' gibi komik ve anlamsız gelmişti o an için. merak edip tıklağı anda başından kaynar sular inercesine bir duygu hissetmiş, 3-5 saniye kadar geçici hafıza kaybı yaşamıştı resmen. ayakları yerden kesilmiş, yanma ve üşüme hissini aynı anda hissetmişti genç adam. çalmaya başlayan şarkı, eski sevgilisinin o'na ilk tanıştıkları aylarda armağan ettiğini ve bir birlerine ne olursa olsun bilgisayarlarından silmeyeceklerine dair söz verdikleri şarkılarıydı. reamon-supergirl
nasıl unutabilirdi bu kadar önemli bir ayrıntıyı? nasıl olurda beyninin böylesine önemli bir detayı es geçmesine izin verebilirdi. kızgınlık, mutluluk, sevinç, acı, nefret, özlem, keder, ihtiras, gurur, ihtişam, sevgi tüm duyguları harekete geçmiş biran da kendi dipsiz bir kuyuya düşerken içinden attığı o çığlıkla bulmuştu gene. öyle bir nefes çekmişti ki içine dişlerini sıkarak, dişlerinden gelen gıcırtı anlık bir tiz ses yaratıp kulaklarını tırmalamıştı. bir daha, bir daha, bir daha tekrarlanmıştı şarkı media player'da. donup kalmıştı delikanlı gözleri hafif buğulu şekilde. en son 3 ay önce keyif adına bir iki tek atarken kullandığı djarum black marka sigarasından bir tane yakmıştı bile. kendine verdiği sözün ne anlamı vardı ki o anda? neyin önemi vardı daha doğrusu? ardından bir sigara daha. sonra bir sigara daha. nasıl da özlemişti sevgilisini... nasıl da yanıp tutuşuyordu o küçücük kalbi o anda. es geçtiği ve unuttuğu bir mateminin olduğunu farketti sonunda. tüm yaşadıkları geçmişti zihninden kısa metrajlı bir film gibi. alnı boncuk boncuk terlemişti, gözlerinden bir iki damla yaş aklıvermişti kendisinin de anlam veremediği. titriyordu elleri. bir iki damla yaş değildi artık! ağlıyordu işte hüngür hüngür!.. şarkıları ise hala çalıyordu bilgisayar da durmaksızın.. ağlıyordu genç adam tutamıyor du kendini.
peki ama sen nerdeydin bu esnada eyyy özlenen sevgili?..
sonu gelmez ki bu sigaraların. bir sigara içersin önce, sonra bir tane daha, bir tane daha. içtikçe daha da çok sarar özlemi, yanında olmak istersin o an onun, ellerini tutmak yine, ağlarken senin gözyaşlarını silmesini, uyandığında sana bakan gözleriyle karşılaşmayı. sigarayı değil de onu içine çektiğini düşlersin gözlerini kapatıp hep, ama her gözlerini açtığında onsuz bir odada beraber çektirdiğiniz son fotoğrafa bakarken bulursun kendini.
Seni unutmayı düşündüm bu gece. Bir sigaranın üstüne adini yazdım. Sigara bittiğinde unutacaktım seni. Duman duman atacaktım seni içimden. Rüzgar savuracaktı küllerini, fakat Seni unutmayı düşünürken, Nerden bilebilirdim ki her nefeste içime çektiğimi seni!
yakılan her sigarada biraz eskilik vardır zaten. insan oğlu nefes almak gibi bunu istem dışı hareket ettirir aslında. eski sevgili kavramanının alkol veya sigara ile özdeşleştirilmeside bu sebeptendir. eski sevgili mi heaa yak hemne bi tane aga replikleri hala kulağımda vın vın eder.
lakin sanırsam büyümenin etkisi üstad bu bi süre sonra onun adına bi sigara daha yakmıyorum... sigara hep yakıyorum ama adı ağzımda olmuyo. dediğim biraz daha rutinleşmiş bişi olmasından dolayı... kısacası eski sevgiliyi özleyip bir sigara yakmak yerine her sigarada biraz eski sevgili vardır teması benim daha cazip.