sanırım aylardır içinde olup da söyleyemediğim bu kelime biten dostlukların ardından söyleniyor. yıllarca bu acıyı taşıyacak mıyım şimdi onu merak ediyorum.
defalarca geri kazanmak istedim, olmayınca olmuyor, vesselam
fransız şarkıdan alıntı yapılmış şarkıdır. malesef acı gerçek. bunu başkalarına dediğimde onlarda kabullenemedi niyeyse. (şarkının adı aklıma gelmiyor şu an)
her dinlediğimde, 45-50 li yaşlarıma geldiğimi ve tek başına bir meyhane köşesinde bu şarkı eşliğinde rakımı yudumlayarak dostlarımı andığım hissini veren güzel ötesi şarkıdır.
--spoiler--
Unutulmuş birer birer
Eski dostlar, eski dostlar
Ne bir selâm, ne bir haber
Eski dostlar, eski dostlar.
--spoiler--
--spoiler--
iki kişi iki kıyıda karşılıklı
bakışları gölgeli ince bir hüzünle
aynı rakıyla dumanlı dillerinde aynı şarkı
kim inanır ki düşman olduklarına
şarkıya baktığımızda gerek kullanılan yunan ezgileri gerekse sözler incelendiğinde yeni türkü bu eserinde; yunanlılarla bizim çok eskilere dayanan bir dostluğumuzun olduğu ve yapay düşmanlıklarla ne yazık ki o dostluğun bozulduğunu anlatmaya çalışıyor. ***
ahmet özhan'ın ılık ılık söylediği şarkı. eski dostlar diyebilmek için kaç yaşında olmak gerekir bilmem ama ben dost deyince yalnız insanları değil bizim eski mahalleyi, okulu, parkı, top oynadığımız arsayı da anlıyorum. hayal meyal düşler gibi.
eski dostlarla dosdoğru dost olunur geçmişte. o seni anlar sen onu.
hiç konuşmadan, tek sözcük dahi tüketmeden, bir sonbahar vakti demliklerce zehir gibi çaylar içilir birlikte.
sonbahar birlikte koklanir hiç konuşmadan ve içilen demlerin yoğunluğu kadar ağır yaşamlar paylaşılır o sessizlik ve tarifsiz zaman dilimlerinde.
yol arkadaşı olunur, yoldaş olunur eski dostlarla.
barikatlar da yanyana dövüşülür.
en mahrem mektupların çekincesizce emanet edilecegi tek kişidir o.
...ve gözyaşı... gözyaşı dökülecekse aranılan omuzdur onunki. ne var ki heryer de, kalabalıkların ortasında kandan gözyaşı dökülür ama o omuza bir göz sürmek korkutur insanı kimi zaman. o agladığını görmemelidir. agladığını görmesini istemediğini de bilmelidir; ve bilir...adını nasıl biliyorsa öyle bilir.
en güzel günaydınlar onadır. en tahakkümsüz başkaldırılar ona karşıdır. onlar eski dostlardır. komsu camını kırdıgında adı asla verilmeyecek kişilerdir onlar.
onlar hep güzeldir.
saçi basi özlenir.
yıllar geçer, anılar ağır çekimde batar gözlere. bir tane de fotoğrafı yoktur.
...ve hiç olmamıştır da ne garip. nasıl olur bilinmez bir vakit gelir onlara eski dost denir meclisler de adı geçince.
"eski" olsalar da "dost" sözcügünü hep haketmişlerdir ve hak edeceklerdir.
ataköy 9. kısımda bir cafe-çay behçesi. duvarı olmayan kocaman camlarla kaplı, yapay göletinde kuğular yüzen bir mekandır. mekana giriş, minik bir köprü üzerinden yapılır.