karakutu denen şey sanırım bende de vardı ama adının bu olduğunu bilmezdim. yine de karakutu idi kendisi bir adet. sallıyorum ya da tutturuyorum her neyse kesiyorum traşı sadede geliyorum.
pacman in değişik versiyonu vardı. bir kafatası dolaşır satırlarda yer noktaları her bölüm bittiğinde de bir diş fırçası gelir dişlerini fırçalardı. ya da hırsız polis vardı. polis olup elemanı kovalarsınız, asansöre binersiniz, her levelda başka birşeyler fırlatır size hırsız amca. en son alışveriş arabası yolladığını hatırlıyorum. ya da küçük kardeşinize/kuzeninize oynatabileceğiniz saklambaç vardı. birisi saklanır siz de onu bulurdunuz şirin şirin müzikler çalardı. ama ne oynarsanız oynayın sonunda ayağınız uyuşmuş bileğiniz tutmaz halde kalkarsınız başından. kalkış saatiniz de 8dir çünkü o saatte annenizin dizisi başlıyordur.
bu oyunlardan harika süslemeler çıkmaktadır. misal, oturur space invaders oyununun (hani siyah bir zeminde pek bir miskin şekilde uzay macerası yaşadığınız olan var ya!) kalıplarını çıkarırsınız sonra da sprey ile odanızın duvarını bir güzel boyarsınız. nostaljik bir hayranlık yaratırsınız.
eskilere dönüp hüzünlenmeme neden olan başlıktır. o zamanki bayram param ve daha önce okulda harcamam için ailemin verdiği harçlıkları biriktirip aldığım ilk atariyi ve ayrıca yanında verilen goal oyununu hiç unutmam.ayrıca nba basketball,tsubasa,süper mario,galaxy oyunları bunların başlıcalarıdır.
atarim de tusubasa yada diger adıyla benjamin olduğu için kendimi hep ayrıcalıklı görürdüm ki büyük marifet yapıp kırmızı takıma kadar gelmiştim ne oyundu be kırmızı takıma geldiğimde elektrikler gitti bi daha da o kadar gelemedim kimbilir belki son takımdı*
adaptörün ısınmasıyla zevkinizin kursağınızda kalması ancak bazen adaptörü patlama derecesinde goal3,fifa 98 vs turnuvaları devam ederdi.captain tsubasa es geçilemez.
bir (bkz: pang) vardı balonları vurup bitirmeye çalışırdık bir yandan onlardan kaçarak.. ah o balonlar, zamanında bizi nasıl eğlendirdi.. hala olsa hala eğlendirir.