karakter olarak da çok düzgün bir insan olan çizer kişi. geçen haftaki köşesinde yeni tanıştığı bir kıza yaşını sorup, "ben 91'liyim" cevabını alması üzerine,
"oha a.k 91'li insan mı olur!" tepkisini dile getirerek yarmış çizerdir. seviyoruz kendisini.
bu adam benim annem.
Bu kadar açık ve net soyluyorum ,çünkü çizdiklerinin başka bır açıklaması olamaz.
Neden?
adam sandık içinde öyle güzel yazıyor,çiziyor bilmeyenimiz yok,asıl bilmediğiniz, o anlattıklarının ben olması. evet o adam benim.
dolayısıyla çocukluğumu bu kadar iyi bilen, hislerimi duygularımı bu kadar sıcak anlattıgım tek insan annem olduguna göre,
bu adam benım annem.
.
.
.
şaka lan annem mannem değil Ersinden anne mi olurmuş, etkili olsun anlatımım diye annem dedim sadece başka niye annem diyim elin adamına..
bu haftaki köşesinde feci şekilde düşüncelerimi yansıtan çizer.
liselisinizdir, 11 yaşından beri. anadolu liselisinizdir. 14-15 yaşlarında, hakikaten lise öğrencisi olduğunuzda kendinizde ve sınıfınızda olan tuhaf değişiklikler o zamanki çocuk aklınızın algılayabildiği kadardır. ersin'in bir karede çok güzel biçimlendirdiği bir "tip" vardır : koca adam görünümlü liseli. bundan 3-4 sene önce kız gibi viyak viyak konuşan bele gelen i.ne, şimdi sakalları çıktı diye ağalık taslamakta, sınıfın regl sancısı çeken bunalımlı kızlarına kol kanat germektedir. kıza gelecem dur. ulan nasıl bir metabolizmadır bu, onunla aynı yaştaki diğer elemanlar yamuk yumuk suratlara, üç beş bıyık kılına mazhar olmuşken, bunlar kirli sakalla okula gelirler. oha !
bu sakal da neymiş anam, iki yıl önce kızların eteklerini açıyor diye kovalanan yav.ak, şimdi bu kızların kankisi olmuştur. herifin duruşu, diğer erkeklerden farklıdır. diğerlerinin niyeti ortadadır, yamuk yumukluklarına rağmen bir kız da bize verir mi acep haleti ruhiyesinde gözler fıldır fıldırdır. halbuki bu i.neler, hacı ben aştım o işleri ben de senin gibi hayatın anlamını arıyorum geyiklerinde olurlar mütemadiyen.
ersin'in karikatüründeki gibi, bir [götü güzel] kız ağlayınca bu hemen kızın yanına gider: "pınar nooldu ağlama nolur benim de senin gibi çok dertlerim var" gibisinden yav.ak muhabbete girer, diğer "noluyo yeaa pınar hayrola" diye gelen saf ama şeffaf gençleri, karpuza üşüşen sinekleri kovalar gibi, "yok bişi hacı işine bak sen" diye kovalar. sen kimsin lan?
hayır sana noluyor diyeceksiniz, bu olay beni uzaktan uzağa rahatsız eden bir olaydır da ondan. çünkü sınıfın ineklerinden bi kız böyle zırlama nöbetine tutulduğunda, yanına kızlar ilişir, bu iyilik i.neleri yoktur piyasada. ama yine o saf ama şeffaf salaklar "noluyo yeaa " diye gelirler. bu sakallı orclar, örnekten görüldüğü üzere tamamen iki yüzlü, tüm amacı kızı düşürmek olan şahıslardır.
ama bunu anlamak için dışardan biri olmak gerekir. bu iki kız grubuna da dahil olmayan, sınıfın "iğrençsiniz i.neler!!" tellağı küfürbaz kızı, bir bakıma tavşan boku olan bendenize de bunu gözlemlemek düşmüştür. gözlem herşeydir.
tahmin ettiğiniz üzere, sonraları bu sakallılar bu kızlarla tek tek çıkmaya başlar vs vs. sonra kızlar bunlar yüzünden ağlar, "ay yazıık, pınargül sakalcandan ayrılmış, kızcağıza x demiş" diye mır mır vızıldaşan kızlar dolanır ortalıkta. tarih tekerrür eder, yine bir sakallı örümcek bunları pusuda beklemektedir. 7 sene aynı hikaye tekrarlar mı? şahsen 2.sinden sonra "noluyo lan" diye arka sıradaki ağlayan kıza dönüp bakmaktan sıkıldım. ama tüm sınıfın magazin gündemini hep bunlar tutardı, tiksinirdim.
dönelim karikatüre, seneler sonra ersine, bu i.nelerden biri facebookta "naber kanka" diye mesaj atmış. "s.ç ulan ağzına" dedim içimden. tam s.çacakmış, vazgeçmiş, "iyiyim sağol sen?" diye cevaplamış. doğru aslında, o i.nelik yaptıysa onun marifeti, bulaşmaya gerek yok. ama bir güzel çizmiş dergiye, en şeffaf haliyle. açık açık anlatmış niyetini, bu diğer i.neler gibi saklamamış. saklamayacak da ! en tehlikeli adam, bunlar gibi yanar döner adamlardır, kendi de bilmekte bunu.
eskiden penguende kızlara prim yapıyor diye pek okumadığım, okusam da aklımda pek kalmayan; ancak uykusuzda döktüren çizer. mütemadiyen takipçisiyim.
çizdiklerine bazen kimsenin inanmadığı ama gerçektende inanılamayacak şeyler anlatabilen kimse...hikayelerinde kendinden espriyle bahseder ama genç biri olduğundan fazla ilgi çekici ve didaktik bir tarafı pek bulunmaz,bazen mükemmel madara olma hikayelerini anlatır ve eğer hepsi doğruysa kepazelik konusunda üstüne yoktur bu arkadaşın.*
orta halli bir ailenin çocuğudur,hem annesi hem babası öğretmendir.çocukluğu biraz zor ve problemli geçmiştir ama kendisini bozacak kadar aşırı değil,herkes gibi...
zaten aslında adama baktığımızda herkesin yaşadığı şeyleri biraz daha komedi unsurları ve abartıyla sentezlemek suretiyle bize anlatır...yani basit,kendi halinde ve tam manasıyla senin benim gibi biridir...
ama söylenmesi gereken en önemli şey kalemi gerçekten çok kuvvetli,çizgisinde ileri yaşların tecrübesi var...bahadır baruter olmasada selçuk erdem kadar iyidir çizimde bence... uzun lafın kısası sadece çizerse daha hoş olabilecek veya illa komikte olacağım diyorsa başka bir formatla olabileceğine inandığım başarılı çizer...
bir zamanlar bir adam varmış bu adamın güzel mi güzel zihninin sandığında sakladığı hikayeleri ve bunları her hafta paylaştığı bir köşesi varmış. öyle mütevazıymış ki çıtkırıldım bir havada çizittirmiş her bir karesini. bir kız varmış ya da binlerce kız varmış ona hayran, çizgili tişörtlüyle onu görme umuduyla istiklalde volta atan. gel zaman git zaman daha da ünlenmeye başlamış bu adam. röportajlar, pazar eklerinde çıkan fotoğraflarıyla ufaktan ufağa ifşa olmaya başlamış; başlarda morali bozulur gibi olsa da kitabını çıkartmasında ya da televizyon programlarında ünlenmesiyle çıtayı yükseltip daha fazla bir kitleye ulaşabilmek için fevkalade bir fırsat olmuş onun için. bir gün facebook diye ilkokul arkadaşlarını bulma sitesinde bir yer edinmiş kendisine. ha bir de yetmez gibi sahte profiller türemiş. dayanamamış da çiziktirivermiş köşesinden bu sinir edici durumu. mesaj mesaj üstüne 'sen gerçek ersin değilsin değil mi?' 'otsun di mi boksun di mi?' gibi günde yüzlerce mesajla karşı karşıya kalmış. bunun yanısıra hayranlığını gizleyemeyen kızarkadaşlar mı istersin, aman abi senin gibi olmak istiyorum ileride diyenler mi... ne ararsan varmış o gelen kutusunda. samimiyetsizliği değil de eskisi gibi olmadığı bir gerçek. kızmıyorum, kızamıyorum. ben olsam bu kadar bile katlanamazdım. yeraltı hikayeleri 3 hafta sonra bitecek gibisinden bir durum iletisi paylaşmıştı bir aralar facebookta. yazdığının 5.dakikasında yüzlerce yorum yapılmıştı. yok bitirme,yok ben sevmemiştim zaten o köşeyi... yahu adamın ne çizeceğinden ya da hangi başlık altında hangi hikayelerden bahsedeceğinden sana ne? sen mi veriyorsun bu adamın maaşını. aha ben bu köşeyi sevmedim der almazsın dergiyi ya da hiç bakmazsın onun sayfasına, bu kadar afra tafra ne diye? evet ben de attım mesaj. bir arkadaşıma çok kızmıştım ergen mesajlarından ötürü o da gayet normal bir cevap yazdı. ne yazması gerekiyordu ki 'ay çok şeker insan, çok samimi' denmesi için? sırf mesajına cevap verdi diye 'ay benden hoşlandı vallahi kesin hoşlandı ben çıkıcam bu adamla' diyen kızlar biliyorum. herkes değişiyor, kendisini 21 yaşındayken bir köşede çizer olarak hayal ettiğini belirtmiş 21 yaşındayken bunu gerçekleştirmiş, o da yetmemiş cesaret edip bir kaç arkadaşıyla yeni bir dergi kurmuş. zaman zaman tükendiği olacaktır ama o bunu telafi etmesini bilen ender şahsiyetlerden. eğer bir şekilde bu insanlar aramızdan sıyrılıyorlarsa bırakın da az havaları olsun. ama illa samimiyetsiz tabirini yakıştıracak insan arıyorsan bu, sana değer vermeyen yalancı çevren için daha uygun bir yer olabilir, tanımadığın bir kişi için bu tip ithamlar gülünç oluyor zira...
dergilerde ki haksız kazanç olayını farketmiş ve arkadaşlık bir yere kadar demiş güzel insan.
zira bir derginin tirajı 40-50 bin civarında penguen inki ise 70-80 binlere kadar çıkabilmektedir. ayrılan arkadaşlarıyla beraber en çok okunan, daha doğrusu derginin alınmasında en büyük faktör olan insanlardan biri olarak kendi dergisini çıkarma denemesini gayet normal buluyorum.
fatih solmaz ve gani müjde reklam ve senaryo gelirleriyle beraber ayda 20 bilemedin 30 milyar yeteleyi cebe indirirken bu adamlara normal maaşlı işçi muamelesi yapılmaktadır. ki kendilerine verilen belirli bir ücret vardır ki dağıtıcının payı çıkarıldığında kendilerine düşen pay çok daha fazladır.
sonuçta ersin ve arkadaşları doğru bir karar vermişlerdir ve geleceklerini düşünmüşlerdir. iyi de etmişlerdir.
yaklaşık bir sene öncesine kadar samimiyetine sonuna kadar inandığım, adam nekadar da içten yazıyor diye düşündüğüm insan. pengueni aldığımda hep en sona bırakır, haftalık penguen seansımı onunla kapatırdım. bir hafta nekadar popüler olmak istediğini, ama aslında hiç de popüler olmadığını anlatan bir öyküsü vardı, insanlar benim mail adresim dolup taşıyor zannediyorlar, oysaki bir mail geldiğinde nekadar mutlu oluyorum, ağızlarım kulaklarıma varıyor diyordu. okumadan silen şımarık ünlüler bir yana onlara teker teker cevap yazıyorum, zaten ayda yılda bir mail gelmiş, kaçırır mıyım bu fırsatı diyordu. gün geldi bazen arkadaşlarım istedi, bazen çaydanlık altlığı olarak kullanıldı, ilk sayısından beri toparladığım arşivimde eksikler oluşmaya başladı. sordum soruşturdum, eski sayıları bulamadım. ben de samimiyetine son derece güvendiğim ersin karabulut a mail gönderdim. ben, diyordum, en sıkı takipçinim, süper çiziyorsun, penguen in müdavimiyim. ilk sayısından beri biriktiriyorum ama eksiklerim var; bana şu şu şu nolu sayıları gönderebilir misin. cevabın olumsuz olursa da önemli değil, yine de bir cevap yazarsan sevinirim diyordum. hatta bunu derken ne kadar saçma tabiki cevap yazacak neden böyle birşey yazıyorum ki diyordum.
ama benim o mailime cevap gelmedi son derece samimi olarak kendini tanıtan ersin karabulut tan. benim gözümde tüm samimiyetini geçen ve mail gelmeyen günler boyunca yavaş yavaş kaybetti, artık penguen i alıp bitiyorum ve hala canım bişeyler okumak istiyorsa sandık içi ni okuyorum. ama tabi ki tüm yazdıkları ve çizdikleri yalanmış gibi geliyor. *
gökyüzünde en görünür yerde duran parlak bir yıldız vardır,ersin karabulut kesinlikle o değildir. sen,ben gibi bir şeydir. tek farkı müthiş samimiyeti ve yeteneğidir. sandık içi kitabında çizgisinin yıldan yıla gelişimi görülebilir. çizgili t-shirt'iyle ünlü oan bu çizerin kariyeri pişmiş kelle dergisinde lise yıllarında başlamıştır.