bugün

ersin karabulut

yaklaşık bir sene öncesine kadar samimiyetine sonuna kadar inandığım, adam nekadar da içten yazıyor diye düşündüğüm insan. pengueni aldığımda hep en sona bırakır, haftalık penguen seansımı onunla kapatırdım. bir hafta nekadar popüler olmak istediğini, ama aslında hiç de popüler olmadığını anlatan bir öyküsü vardı, insanlar benim mail adresim dolup taşıyor zannediyorlar, oysaki bir mail geldiğinde nekadar mutlu oluyorum, ağızlarım kulaklarıma varıyor diyordu. okumadan silen şımarık ünlüler bir yana onlara teker teker cevap yazıyorum, zaten ayda yılda bir mail gelmiş, kaçırır mıyım bu fırsatı diyordu. gün geldi bazen arkadaşlarım istedi, bazen çaydanlık altlığı olarak kullanıldı, ilk sayısından beri toparladığım arşivimde eksikler oluşmaya başladı. sordum soruşturdum, eski sayıları bulamadım. ben de samimiyetine son derece güvendiğim ersin karabulut a mail gönderdim. ben, diyordum, en sıkı takipçinim, süper çiziyorsun, penguen in müdavimiyim. ilk sayısından beri biriktiriyorum ama eksiklerim var; bana şu şu şu nolu sayıları gönderebilir misin. cevabın olumsuz olursa da önemli değil, yine de bir cevap yazarsan sevinirim diyordum. hatta bunu derken ne kadar saçma tabiki cevap yazacak neden böyle birşey yazıyorum ki diyordum.
ama benim o mailime cevap gelmedi son derece samimi olarak kendini tanıtan ersin karabulut tan. benim gözümde tüm samimiyetini geçen ve mail gelmeyen günler boyunca yavaş yavaş kaybetti, artık penguen i alıp bitiyorum ve hala canım bişeyler okumak istiyorsa sandık içi ni okuyorum. ama tabi ki tüm yazdıkları ve çizdikleri yalanmış gibi geliyor. *