Onkoloji dalından Viyana Kanser Enstitüsü, Amerika Birlerşik Devletleri John Hopkins'te çalışmış türkiyenin en değerli onkoloji profesörlerinden biridir.bir nevi lokman hekim diyebiliriz.hangi otun/meyvenin,hangi hastalığa iyi geldiğini adı gibi bilir.31.01.2008 tarihli esra ceyhanla adlı enteresan yayını izlememize de vakıf olmuş kişiliktir.rahat tavırları ve konuşmasıyla bazen kırıp geçirir.özelliklede esra ceyhanın o gıcık tavrıyla
-hocam keten tohumunu ayşe'ye de(kızı ayşe) vereyim mi sorusu üzerine
ayşenin kim olduğu hakkında hiç bir fikri olmayan sayın hocamızın (ki bizimde yoktu o ana kadar)
+ayşe ye de ver fatma ya da ver cevabı esra ceyhan ı dumura uğratmıştır.
hocamızı seviyor ilgiyle takip ediyoruz.
onkoloji profesoru, sabah programlarinin yeni gozdesi.
efendim sahsen karsilasmis degiliz kendisiyle. ekranlarda dahi muserref olamadik ama ekrana ciktigi, hanimlara yonelik sabah programlarinda ne anlatiyorsa artik, bu anlattiklari yuzunden hayatimi zindana cevirmis, beni butun zevklerimden mahrum etmis kisidir. benim gibi gunde 25 bardak demli cay icip, yaninda tekel 2000 cigarasiyla keyfin dibine vuran bir adami; ev ahalisinin, maruz kaldiklari propoganda sebebiyle, yogun baskisiyla bilumum ot (bitki) caylarina mahkum etmistir.
onceden kavurma, tulum peyniri, halis-muhlis tereyagi, vb. ne kadar guzel yiyecek varsa, artik hepsi terkedildi ve buzdolabi bostan yerine dondu. yesillikten gina geldi artik. neymis efendim kanser yapiyormus ! hatta gecen gun evin laminat parkelerininde kanserojen oldugunu soyleyince hanim huysuzlanmis, illa bunlari sokturup yerine kanser yapmayan bir zemin dosemesi yaptiralim diye tutturdu ama neyse ki vazgecirdim bu dusuncesinden.
cok tehlikeli ve acik soyleyeyim tv ekranlarindan uzak tutulmasi gereken bir adam...
çapa ve istanbul üniversitesi onkoloji bölümünü kuran ve başhekimi sıfatına haiz olan değerli bilim insanı.
bundan 10 sene evvel dedemin akciğer kanserine yakalandığını öğrendiğimizde iş işten geçmişti ancak son bir umut kendisine de gidelim istedik. ilaçlar kullanmaktan, kemoterapiden vs.den bitmiş olan dedem için doktorlar en fazla 2 ay yaşar diyorlardı.
erkan topuz beyefendinin tedavisi ve ışığı ile dedem o seneyle beraber 2 sene daha yaşadı ve hastalığının evresi artık son dönemlerini de doldurduğu için aramızdan ayrıldı.
o günden sonra erkan topuz'u nerede görsem ve bu hastalıkla ilgili kim öneri sorsa hemen onun adını veriyoruz ailecek. çünkü uluslararası başarılara imza atmasından çok türk aile yapısını takdir eden, aile sevgisinin ve gerçek bir beslenimin ne kadar değerli olduğunu o gün gibi hala her yerde, her kanalda ve tüm hastalarına anlatmaktadır.
onun ömrü daha çok uzun olsun ve kattıkları değerler daim olsun. çok bildiğimiz bir sözün de hakkını verebilecek bir insan kendisi, saygılar.
kendi kaleminden özgeçmişine rastladım internette, copy- paste yaptım, iletişime geçmek isteyenler olabilir diye, affola;
Prof Dr. Erkan TOPUZ 1946 yılında istanbul Yeşilköy'de doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. Aynı yıl istanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne girdi. 1970 yılında Tıp Fakültesi'ne, 1975 yılında iç Hastalıkları ihtisasını tamamladı. 1976 yılında askerliğini yaptı.
1976 yılında istanbul Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Tıbbi Onkoloji Biriminde çalışmaya başladı.
1979-1980 yıllarında Avusturya'da immünoloji ve onkoloji dalında Viyana Kanser Enstitüsü'nde çalıştı.
1982'de Üniversite Doçenti oldu. 1984'te Erlangen Üniversitesi'nde, 1985'te Londra Royal Marsden Hastanesi'nde, 1986'da Nürnberg Şehir Hastanesi'nde misafir öğreyim üyesi olarak çalıştı.
1988 yılında profesör oldu. 1997 yılında John Hopkins Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı.
Bugüne kadar Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanlığı, Anabilim Dalı Başkanlığı, Yönetim Kurulu Üyelikleri ve istanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Müdürlüğü yapmaktadır. 85'i dış ülkelerde olmak üzere 190 yayını mevcuttur. iyi derecede ingilizce bilmektedir. 16 kitabın editörlüğünü yaparak bu kitapların bazı bölümlerini yazmıştır.
başta brokoli falan olmak üzere birçok yeşilliğin kanser yaptığını iddia eden şahıs. 2020 yılında da 9 milyon kişi kanserden ölecekmiş dediğine göre. ayrıca son dönemlerde rte'den daha sık televizyonda görür oldum bir sonraki yerel seçimlere dikkat.
akademik kariyerine saygı duyduğum yaşını başını almış bir onkoloji doktorudur...ama doktordur sadece..bilimadamı değildir..geçmişteki akademik kariyerine saygı duymakla birlikte son 15-20 senedir tamamen bilimsel düzlemden çıktığını ve tribünlere oynayarak olayın ticaretine de soyunduğunu belirtmek isterim..
kendisi, sürekli kanserden ve kanserojen maddelerden bahsetmekte ve insanları şaşkınlığa,çaresizliğe hatta depresyona sürüklemektedir..kendisi televizyonda konuşarak hiçbir faydalı etkide bulunmadığı gibi insanlarda ''Kanser paronayası'' yaratarak, doktor ve hastanelerden tamamen kaçmalarına ve çok daha basit hastalıklardan ölmelerine veya zarar görmelerine ''dolaylı olarak'' yol açmaktadır aynı zamanda..söylediklerinin önemli bir kısmının ise ''bilimsel bir altyapısı'' maalesef yoktur..söylediklerine, dayanak olarak bilimsel bir çalışmayı kaynak olarak sunamamaktadır..kanserden korunma konusunda insanlara ''olabildiğince pratik ve kolay anlaşılıp,hafızada tutulur şeyler'' söyleceği yerde ütopik önerilerde bulunmakta ve insanları hepten çaresizliğe itmektedir..böylece insanlar ''ne yaparsam yapayım, bu iletten korunamam'' şeklinde çaresizce düşünmekte ve bu sefer hiç korunmamaktadır..
bir de şu var..gerçek bir bilimadamı hastalıklara çare arar..televizyonlarda hastalıkları anlatıp, insanı korkutarak hiçbir işe yarayıp yaramadığı belli olmayan ot ve bitki kapsüllerini ''insanların korkularından yararlanarak'' onlara pazarlamaz..''O kanserojen,bu kanserojen'' demek yerine kanser denen illete ''radikal ve yanetkisiz bir tedavi metotu bulmak veya bulmaya çalışmak'' çok daha erdemli bir davranıştır bir bilimadamı için..çünkü içinde yaşadığımız dünya maalesef geri dönüşü olmayan bir biçimde kimyasal ve fiziksel olarak kirlendi..zamanı geri çeviremeyeceğimize göre, yapabileceğimiz tek şey ''bu kimyasal ve fiziksel kirlenmenin yol açtığı hastalıkları ortadan kaldırmak veya kaldırmaya çalışmak'' olmalı...sağda solda ahkam kesip, insanları korkutmak ve insanları paronayak hale getirip tamamen sağlık hizmetlerinden kaçırmak olmamalı..
aptal bir soruyla, ya da kendisine göre aptalca olan bir soruyla karşılaştığında, soru sahibine mutlaka ayar veren, itin götüne sokan insan. sunucu da olsa affetmiyor, hemen "bak sana ne kadar salak olduğunu göstereceğim" operasyonuna girişiyor.
"ulan ne kadar salaksınız, bunu bile bilmiyorsunuz?" der gibi tavırlar falan.
ama amcacığım yeter artık ya, her şey kanser yapıyor diyorsun da ne bileyim, moralimizin içine etmesen? diyelim moraliniz yerinde, bir şeye sevindirik olmuşsunuz, tam böyle ebleh ebleh sırıtırken bu adamı görüyorsunuz tv'de ve o an her şey kararıyor vallahi. üçüncü sayfa gibi adam. onu dinledikçe bunalıma giriyorum yemin ederim, hayattan bir beklentim kalmıyor "aha ben onların hepsini yedim demek ki ölecem lan kanserden, üühhühü" diye düşünüyorum. sanki adam tv'den herkese kanser teşhisi koyuyor. bu ne len böle?
neyde kanserojen madde yok o halde amca? götümüzü sildiğimiz tuvalet kağıdında bile kanserojen madde varmış dediğine göre. ne yapayım şimdi ben söle bana bi? neyle beslenelim? sebze meyvede de var diyorsun, organik diyorsun. iyi de ben nerden buluyum her zaman organik meyve sebzeyi? onu bulsam, diğerini bulamam, öbürünü bulsam, başkasını bulamam. karnını zor doyuruyor millet. altımız kaval üstümüz şişhane.
bugün itibariyle istanbul üniversitesi çapa tıp fakültesine bağlı onkoloji enstitü müdürlüğünden emekli olduğu ilan edilen prof.
arkasında yeni müdürün kim olacağına dair muhteşem bir kulis ve heyecan bırakmıştır.
onu yeme, bunu yeme, o hastalıklı, bu kanser yapıyor dedin. annem de hepsini dinlemiş. not almış. şimdi sabah öğlen akşam su içiyoruz. sonra damacana su da kanser yapıyor dedin. 2 gün su içmedik. öyle yaşam savaşı veriyoruz.
Anladığım hergün mutlaka zencefil,zerdeçal,nar çayı,egninar yaprağı,3 elma,semizotu,yoğurt..vs yersek kanser olmuyoruz.
iyi de mide ne olacak onu pek anlayamadım bu biir..
ikincisi bu adamda hiç hazetmediğim bir Yaşar Nuri Öztürk havası var.
Akademisyen adam kendine soru sorana kızar mı.Zaten temelde amacı öğretmek değil midir?Zerre tıp bilgisi olmayan biri herşeyi hemen anlayabilir mi?
Ha bir de şu an seyrediyorum nünde birkaç sayfa paso okuyor.Nerde konuya hakimiyet?
Biraz tüccar buldum kendisini..
Bir de mink ricam olacak.Ekmeği bulamayan bir halk avakado yaprağını efendim nar yağını nerden bulacak,bir bana onu söylesin..
bize bilgi verdiği halde fırça kayan doktor. adamın söyledikleri birebir doğru mesela kahve çok zararlıymış. kansere götürür vs. yargıılar vardı. dr. erkan gelip bağıra bağıra kahve çok faydalı bir çekirdektir. içinde antioksidan var. sütsüz şekersiz kahve içiniz. diyor doğrudur. Yalnız şöyle birşey var.
"bakın! ekranda bizi izleyenleri söylüyorum dilimde tüy bitti . adaçayı çok faydalıdır. zencefil çok fayfalıdır. ödemi atar" diye bağırıyor.
Adama soru soramıyorsun fırça atıyor. korku havası estiriyor surat her daim sert acımasız ve bu insan moralin şart olduğu kanser hastalarıyla ilgileniyor hastalarada böyle fırça atıyorsa böyle çatık kaşlı sert ifadeyle ilgileniyorsa allah yardımcısı olsun hastalarının.
Tv programlarında neredeyse herşeyin kanser yaptığını söylüyor şimdi de çime takmış. Anneler tv de çıktımı pür dikkat kesiliyor anneler üzerinde çok etkili.
Birde canan karatay la isim vermeden birbirlerine her program laf sokuyorlar. birinin ak dediğine biri kara diyor. isim vermiyorlar ama birbirlerine laf atıyorlar.