ergenekon iddianamesi

entry184 galeri0
    125.
  1. birileri degil iddianamede yer almasi, mahkemede 50 farkli sekilde kanitlansa, yaptiklarini kendi gozleriyle bile gorse, "akp attiriyo bi kere onlari iceriii pis dinciler" demekten vaz gecemeyeceklerini gostermistir. bu tavrn tek bir adi vardir o da; bana ulusalcilar suc isliyor dedirtemezsiniz...
    3 ...
  2. 126.
  3. 127.
  4. ey bir yığın bomba sen nelere kadirmişsin dediğim, sonra ardarda ünlemli ünlemli şu cümleleri sıraladığım: of be, şu veli küçük ne adammış,zeki şüphesiz; ama olmaz ki şimdi bi ben eksiğim; ne bir de silah yardımı mı yapılmış, bugün beş şehit daha verdik halbuki, yazıklar olsun; yuh artık 1923 mü?; ben de gizli tanık olabilir miyim? olmadı gizli sanık da olabilirim, kod adım anlemis ya da anlamamış olsun; bu ne yaaa,kapat şu haberleri,bu nasıl bir ülke,isviçre de böyle midir?

    bir anda sandıklarımız,kurulanlar tepetaklak oldu değil mi? kim ak, kim kara hiç anlayamayız artık!
    1 ...
  5. 128.
  6. "...içeriğinde Kurmay Yüzbaşı Ceyhan KARAGÖZ tarafından 12.12.1994 tarihinde hazırlanan GiZLi ibareli, PKK terör örgütü hakkında ders notu olduğu, bu ders notu içeriğinde PKK terör örgütünün 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır Lice ilçesi Ziyaret Köyünde aralarında Abdullah ÖCALAN, Doğu PERiNÇEK, Ahmet TÜRK, Mehdi ZANA ve Cemil BAYIK gibi kişilerinde bulunduğu, 25 kişi tarafından kurulduğu, devamında örgütün gerek siyasi gerek silahlı girişimi ile PKK'nm Ermeni ve Asala işbirliğinden bahsedildiği, devamında Doğu PERiNÇEK'in bu ders notuyla ilgili Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu,
    Dokümanın ilerleyen bölümlerinde PKK'nm genel sekreterinin Abdullah ÖCALAN olduğu, Doğu PERiNÇEK'in Beka vadisindeki PKK kampında Abdullah ÖCALAN ile görüştüğü, ayrıca Abdullah ÖCALAN'ın Türkiye'ye getirilmesi ve imralı Cezaevine kapatılmasıyla başlayan süreç içersinde OCALAN'm avukatlanyla Doğu PERINÇEK arasında başlayan teori ve düşünce alışverişinin dikkat çekici olduğu belirtilmiştir.

    ...

    ERGENEKON terör örgütüne yönelik yapılan operasyonel çalışmada yakalanan Mehmet Adnan AKFIRAT isimli şahsın ikametinde yapılan aramada; "işçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu PERiNÇEK'e başlıklı PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün sözde GARZAN Eyaleti Karargâh Komutanlığı tarafından gönderildiği belirlenen el yazması dokümanda; DOĞU PERiNÇEK isimli şahsın PKK/KONGRA-GEL örgütünün bir neferi olduğu ve liderin (Abdullah ÖCALAN) ona duyduğu güvenin tam olduğu, Türkçülük hareketinin yok olması çalışmalannda kendisinin örgütten daha fazla çaba sarf ettiği'" şeklinde doküman ele geçirilmiştir..."

    shf.310
    0 ...
  7. 129.
  8. Soruşturma kapsamında tanık sıfatıyla bilgisine başvurulan gizli tanık ifadesinde;

    "1986-1987 yıllarında Abdullah ÖCALAN'm Bekaa Vadisinde bulunan Helve kampında bulunduğu sırada gazeteci ve siyasi kimliği olan Doğu PERiNÇEK'in röportaj adı altında geldiğini, ilgisi çeken ilk olayın Doğu PERiNÇEK'in Abdullah ÖCALAN tarafından bizzat karşılanması ve askeri tören yapılması olduğunu, Doğu PERiNÇEK'e kampta bir oda tahsis edildiğini, Doğu PERiNÇEK'in kampta 10 gün kadar kaldığını, Abdullah ÖCALAN hiçbir misafiri ile bir defadan fazla birlikte yemek yemediği halde Doğu PERiNÇEK ile kaldığı süre boyunca bütün yemekleri birlikte yediklerini, Abdullah ÖCALAN'm kendisi ile görüşmeye gelen herkesle görüştüğünü ve gelenlerin yüzüne karşı güzel sözler söylediğini, ancak gittikten sonra da arkasından ajan, işbirlikçi ya da benden yararlanmaya geldi şeklinde sözler söylediğini, fakat Doğu PERiNÇEK hakkında övücü sözler söylediğini, Doğu PERiNÇEK'in Abdullah ÖCALANTa görüşmesinin ardından bu görüşmesini bir kitap haline getirip yayınlatması ve Aydınlık dergisinde dizi halinde yayınlamak suretiyle varlığı yokluğu çok fazla hissedilmeyen Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün Türkiye siyasetinde gündemleşmesini ve ülke içerisinde örgütün taban bulmasını sağladığını, 15 Ağustos 1984 olayları ile örgütün adını Türkiye'de hissettirmişse de daha sonra yapılan operasyonlarla örgütün ağır darbeler aldığını, örgütün o dönemde siyasi olarak ta sıkışmış bir durumda olduğunu ve yayınlanan bu görüşmenin adeta örgüt için bir can simidi haline geldiğini, bu röportajın yayınlanması ile Doğu PERiNÇEK'in örgütün adeta ikinci lideri konumuna geldiğini ve yayınladığı bu kitabın örgüt mensuplarının evlerindeki kitaplıklarda yerini aldığını,
    Doğu PERiNÇEK'in Abdullah ÖCALAN'm Türkiye ve Türk askerine karşı silahlı mücadele ettiği dönemlerde Abdullah OCALAN'la görüşüp hatta bu görüşmelerini yayınlamak suretiyle örgütün propagandasını yaptığı halde, bugün her ne kadar Abdullah ÖCALAN'm samimiyetsizlikle suçlansa bile bir barış ortamından bahsetmekte ve çözümün diyalog ile olabileceğini söylediğini, ancak Doğu PERiNÇEK'in ise tam da bu dönemde Abdullah ÖCALAN ve PKK'ya karşı çok ciddi söylemler ve yayınlar yaptığını ve Doğu PERiNÇEK'te ki bu değişimi anlamakta güçlük çektiğini..." beyan etmiştir.

    shf.314
    0 ...
  9. 130.
  10. Soruşturma kapsamında tanık sıfatıyla bilgisine başvurulan gizli tanık ifadesinde;

    "Yazar olarak tanıdığı Yalçın KÜÇÜK'ü 1993 ve 1996 yıllarında Şam'da yukarıda anlattığı gelişmeler sonrasında kurulan kampta Abdullah ÖCALANTa görüşmek için geldiğini, bu tarihlerden önce de geldiğini, Abdullah ÖCALANTa görüşmelerinin
    yayınlanması nedeniyle bildiğini, Yalçın KÜÇÜK'ün daha sonra örgütün yayın organı olan MED TV'de Atölye isminde bir program sunduğunu, bu programda telefonla Abdullah ÖCALAN'm katılımını sağlayıp programı sürdürdüğünü, Yalçın KÜÇÜK'ün PKK örgütü nezdindeki rolü, örgütün silahlı eyleme teşvik etmek konusunda Abdullah ÖCALAN'ı yönlendirmek olduğunu, Abdullah ÖCALAN'nm da Yalçın KÜÇÜK hakkında "Senin her cümlen benim beynimde bir kıvılcım meydana getiriyor" şeklinde söylemlerde bulunduğunu, Abdullah ÖCALAN'm üst düzey örgüt mensupları ile teknik mevzuları konuştuğunu ancak durum değerlendirmesi yapmadığını, durum değerlendirmelerini Yalçın KUÇUK ile yaptığını, Yalçın KÜÇÜK'ün adeta Abdullah ÖCALAN'm beyni olduğunu, Abdullah ÖCALAN'a 1996 yılında gerçekleştirilen daha doğrusu Şam'da ki okulun önünde patlatılan bombayı gerek Yalçın KÜÇÜK gerekse Abdullah ÖCALAN haberdar olduklarını kendi beyanları ile açıkladıklannı, bu açıklamalarda Yalçın KÜÇÜK'ün yurtdışında bulunduğu bir sırada Abdullah ÖCALAN'ı arayarak sana suikast girişiminde bulunulacak, Şam'ı terk et şeklinde haber verdiğini, Abdullah ÖCALAN'm da buna rağmen Şam'dan ayrılmayacağını ama tedbir alacağını söylediğini, bu açıklamalar örgütün yayın organlarında da yer aldığım, Abdullah ÖCALAN Şam'da bulunduğu dönemlerde 1990'h yıllardan sonra Yalçın KÜÇÜK'ün Öcalan ile görüşmeye başladığını, bu dönemden sonra Yalçın KÜÇÜK'ün, yurtdışında Fransa, Brüksel gibi Avrupa ülkelerinde kaldığını, ancak KÜÇÜK'ün, Abdullah ÖCALAN'm 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıktıktan sonra Türkiye'ye döndüğünü, bunun oldukça dikkat çekici bir durum olduğunu..." beyan etmiştir.

    shf. 315
    0 ...
  11. 131.
  12. abdullah öcalan adlı teröristin ifadesine başvurularak ek hazırlanması gereken iddianame.

    o zaman anlaşılacak vatansever ulusalcıların memleket sevdası.
    0 ...
  13. 132.
  14. çok tesirli bir ilaç. eski tüfek solculara iç muhasebe yaptırabiliyorsa ne mutlu iddianameye.
    "iddianameyi okudukça, ortaya konulan korkunç suç dünyasıyla ilgili söylenenleri son derece şahsıma yönelik bir darbe olarak aldım, içim acıdı. 54 yıllık yaşamımı boşu boşuna yaşamışım gibi hissettim.

    Bir zamanlar taşıdığım idealleri düşündüm acıyla... O idealler uğruna yaptıklarımızı, arkadaşlarımı, yakın çevremde birçoğunun acıyla dolu hayatını tekrar hatırladım.

    Öldürülen gençleri, alındıktan bir ay sonra üniversiteye dönebilen genç kızın işkenceden tükenmiş vücudunu ve korkuyla bakan gözlerini hatırladım. O gözler karşısında çaresizliğimi, sonra onlarca cenaze töreninde havalara kalkmış sol yumruklarımızı, marşlarımızı, 100 bin Dev-Yol militanı var denilmesini, bizi dövüştürmelerin yarattığı Memleket iç savaşa gidiyor korkusunu hatırladım.

    Sonra çok arzu ettirilen darbe olur olmaz, bir günde, bırakın bir günü, bir saatte ortalığın süt limana dönüşüvermesini gözlerimin önüne getirdim.

    Ölenler, öldürülenler, hayatı kayanlar ve bütün bu karmaşa ortasında ülkesi için iyi olur diye bir fikir sistematiği kurmaya çalışan bizler, iyi hislere açıktır diyerek solcu olmalar, falan filan...

    Anlayacağınız; boşa harcanmış bir hayat bizimki.

    Biz yaşıyoruz zannederken meğerse bir kukladan ibaretmişiz. Hayatımız faili meçhullerle dolu hatta kendi hayatımızın da faili meçhul. Ve bütün bunlar aklıma Ataol Behramoğlunun şu dizelerini getiriyor:

    Ve eğer tek bir hayatın önemi yoksa bütün bir evrenin, bütün bir geçmişin,

    ve geleceğin önemli olduğunu bana kim kanıtlayabilir...

    Kukla gibi oynatmışlar bizi, kırdırdılar birbirimize, böldüler bölüştürdüler, hiç bıkmadılar...

    Şimdi okuyorum da; yeni amaçları bir Türk-Kürt ve dinci-laik iç savaşı çıkarmakmış. Bir türlü akıllanamadığımız, bu kadar kötülüğün bir toplumda olabileceğini düşünemediğimizden, yine Ülke için, yine Vatanseverlik diyerek bu sefer düpedüz tüketeceklermiş bizi.

    Çok kişisel aldım iddiaları, hayatımla oynayanlardan gerçekten nefret ettim. Boşu boşuna akan kan, gözyaşını tekrar yüreğime bastım.

    Yaşlanmaya hazırlanan bir insanın, yaşamının aslında anlamsız, inandığı hemen her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu düşünmeye başlamasının, beyne vurduğu darbenin gücünü anlatsam inanmazsınız.

    Ülkeyle, hayatımla böyle oyunları oynayan insanlardan gerçekten nefret ediyorum. Suratlarını gördüğümde kaybolan ideallerimi, boşa giden mücadelelerimi hatırlıyorum...

    ilk tepkim de Bu kadar duygusalım diye teslim mi olacağım?, gayet tabii ki hayır. Olmayacağım...

    Artık bizleri dindar-laik veya Türk-Kürt diye bölemeyecekler. Bu toplumun insanları kendi üzerlerine kurulacak oyunu kolay kolay yutmaz.

    Bundan böyle hayatlarımızı karşıtlıklar üstüne değil, ortak noktalarımız üstüne kuracağız. Birbiriyle kavga ettirilmek istenen insanlar, karşıdakilerle ortak noktaları arayıp bulacağız.

    Ben de bu işe kafa yoracağım, yeni idealim bu. Türkiyenin de ihtiyacının bu olduğunu sanıyorum.

    Ben dindar olmayan bir insan olarak, dindarın yaşam biçimini, özgürlüklerini savunacağım. Onlardan da aynı tavrı bekleyeceğim. Bu tavrın teorisini yapacağız önümüzdeki dönemde.

    Mahkemenin sonucu ne olur bilinmez ama iddianame daha şimdiden güzel bir sonuç verdi bence. Tahmin ediyorum ki; bu aralar benim gibi kendi geçmişiyle hesaplaşan insan sayısı çok olacak. Bu olursa aynı oyunları bir daha oynayamamalarını sağlarız gibi geliyor. Hele üzerimizdeki şu pislikleri bir atalım da; geleceğe bakarız..."

    (bkz: serdar turgut)

    http://www.haber7.com/hab.../Faili-mechul-hayatim.php
    2 ...
  15. 133.
  16. "...Telefon görüşmelerinde ve operasyon kapsamında ele geçen doküman ve belgelerde belirtilen, "Türk-Kürt çatışmasını sağlama" arayışları ve planlamaları konusunda;
    Bölücü terör örgütü nihai hedefi olan, bağımsız birleşik kürdistanı kurabilme amacıyla kurulduğu günden itibaren bölge halkına ayn bir etnik kökenden geldiği aşılaması yapılarak ülke genelinde Türk-Kürt çatışması meydana getirerek sonuca ulaşmaya çalışmıştır.

    Gelinen bu noktada gerçekleştirilmek istenen olaylara bakıldığında ülkemizde bir Türk -Kürt kavgasının çıkartılmak istendiği anlaşılmaktadır. Bir taraftan örgütün müzahir kitlesinin DTP binalannda toplatıldığı, bir taraftan da milli duygulan olan insanlan DTP binalannı taşlamak suretiyle ülkemizde kaos ortamı yaratılmak istendiği görülmektedir.

    Mevcut Ergenekon yapılanması da aynı tarzda Türk-Kürt çatışmasını körüklemek suretiyle hareket tarzı/stratejisi konulannda bölücü terör örgütü ile paralellik arz etmekte olup, bu düşünce ve planlamalar Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmeye ve parçalamayı amaçlamaktadır.

    Operasyon kapsamında elde edilen işçi Partisi Genel Başkanı Doğu PERiNÇEK ve yöneticilerinin bölücü terör örgütünün kamp alanlanna yaptıklan ziyaretler konusunda;
    Türkiye'de legal alanda faaliyet yürüten bir siyasi partinin genel başkanı konumunda olan bir şahsın, örgüt kamplarında teröristbaşıyla görüşmesi teröristlerle tek tek tokalaşması, hem örgüt kadrolanna hem de örgüt tabanına büyük moral sağlamıştır.

    Yıllarca muhatap arayan teröristbaşı, bunu bir fırsat bilerek bölücü terör örgütünün talep ve isteklerini Doğu PERiNÇEK aracılığıyla devlete iletmeye çalışmıştır..."

    shf.328
    0 ...
  17. 134.
  18. devletin herhangi bir bağının olmadığı; amerika,cıa,mossad,jitem,gladio gibi örgütlerle bir bağıntısı olmayan derin devlet.. herhalde böyle birşey de anca bizim ülkemizde olurdu..

    bu kadar dış güçlerden yoksun, bu kadar güçsüz bir derin devlet ancak güldürür beni.

    onun dşında kalanlar yalandır..
    0 ...
  19. 135.
  20. "ERGENEKON'DA 20 BiN FERSAH



    iki gündür oku babam oku, iddianame'den yaprakları ve saygıdeğer medyamızdaki yansımalarını okuyorum.



    Aklıma yığınla soru takılıyor. Adeta çapari oltalarına takılan balıklar misali...

    En başta şu soru: Sayın iktidar sempatizanı, gönüldaşı, fan'ı medya yazarları iki bin beş yüz sayfalık iddianameyi hangi arada derede okudular da, bu kadar çabuk klavyelere sarıldılar?

    Ve ikinci soru: Bu bir iddianame. Adı üstünde. Mahkemede, öne sürülen bu savların doğru olup olmadığı araştırılacak, karara bağlanacak...

    E, şu anda sadece "iddianame"de yer alan bir sürü iddia, sanki yüzde yüz gerçekmiş gibi neden ortaya sürülüyor? Vayy şunu da yapmışlar, bunu da yapmışlar çığlıklarıyla...

    Bu karmaşada ve kargaşada, iddianame'de gerçekten önemli olan konuların (Veli Küçük, Danıştay saldırısıyla ilgili bağlantılar) gümbürtüye gitme tehlikesi yok mu?



    Ama ne karmaşa! Şarkıcı Emel bile iddianame'ye girmiş, şaşakaldım yani. Veli Küçük'ten müstakbel damadı için torpil istemiş bu sanatçı (telefonda). Asker bir tanıdığı için torpil istemeyen var mı bu ülkede? Veli Küçük'ten istemiş olması, şarkıcı Emel'i hangi bağlamda Ergenekon'a dahil ediyor? Etmiyorsa bu görüşme kaydı iddianame'de ne arıyor? Laf olsun torba dolsun diye mi?

    iddianame bu türden kayıtlarla dolu bir sürü sayfayla kabartılacağına, gerçekten önemli noktalar vurgulansaydı da bu kadar kargaşa olmasaydı daha iyi değil miydi?

    Sonuçta 2500 sayfalık bir iddianameyi okumak her yiğidin harcı değil.

    Düşünün ki bu ülke 20 satırı aşan köşe yazılarını bile okumaktan sıkılan insanlarla dolu. (Acı ama gerçek bir tespit!)



    Bir de Ergenekon'un medyayı ele geçirme planlarının faş edildiği sayfalara çok takıldım. "Medyanın ele geçirilmesi ve kontrolü" başlıklı bölümde çok enteresan bilgiler var. Veli Küçük, kendisini çeteyle ilişkilendiren gazete manşetlerine sinirlenince "Doğu Perinçek gitsin Aydın Doğan'la görüşsün" buyuruyor. Gizli tanık DENiZ, Aydın Doğan'ın "Veli Paşa'ya söyleyin haber yapmamaya gayret edeceğiz. Milliyet ve Radikal gazetelerinde bu haberleri durdururum ama Hürriyet Gazetesi benim değil, Koç'un. Hürriyet için söz veremem" dediği şeklinde ifade veriyor.

    Aynı bölümde ayrıca, Doğu Perinçek'in, Gülay Göktürk, Nuri Çolakoğlu, Faik Bulut, Cengiz Çandar gibi şahısları gazetecilikte yetiştirdiği belirtiliyor. Tuncay Özkan'ın Doğu Perinçek in adamı olduğu ve Doğu Perinçek tarafından yönlendirildiği söyleniyor.



    Bunlar çok enteresan bilgiler. insanın, meğer bu Doğu Perinçek ne kadar ağırlığı olan biriymiş diyesi geliyor.

    Ele geçirdikleri medya ise, KanalTürk, Ulusal Kanal, Avrasya falan şeklinde sıralanıyor.

    ilginç.

    Çünkü bunlar hiçbir zaman öyle fazla iddialı olmayan, büyük kitlelerce seyredilmeyen kanallar. Bu örgüt bu kadar güçlüyse neden en büyük kanallara kol bacak atmamışlar acaba diye sorası geliyor insanın.

    Bir de şu soru takılıyor beynimin ağlarına: Birilerinin kendi fikirlerini küçük bir kanaldan pompalaması "çetecilik" olayına dahil oluyorsa, başka birilerinin "uyarına getirip" etli butlu televizyon kanalları ve gazeteler satın alması neden "gazetecilik" oluyor? Bakınız: ATV-Sabah olayı.

    Bir çelişki var burada ama nerede? Bulun bakalım.



    Bir de bu "gizli tanıklar" meselesi var. Biliyorsunuz bu bizim hukuk sistemimizde yeni bir durum. Son icat. AB uyum yasaları çerçevesinde kanunlara girdi "gizli tanıklar". "Çete"leri çökertmek için gizli tanık kullanılabilecek artık. Ne güzel!

    Ama yine münafıklık etmeden duramayacağım...Bildiğiniz gibi biz AB yolunda bir ülke değiliz, AB bizi hiçbir zaman bünyesine kabul etmiyor...Bu durumda uyum yasaları bizi neye uyduruyor? Biliyorsunuz bir gelişmiş ülke demokrasisi ile gelişmiş olmayan ülke demokrasisi hiçbir zaman aynı şey değildir. Sormak istediğim, bu kadar çok katakullinin ve ayak oyununun döndüğü bir ülkede, bu gizli tanıkların sağlam bilgiler verdiğinin sağlaması nasıl yapılacak?



    Bir de 1 numara olayı var... Bir numaranın eşgali Zihni Çakır'ın "Kod Adı Darbe" kitabında "sarı saçlı, sert mizaçlı" olarak geçiyormuş.

    Bu bana fazlasıyla casus romanı tadında geldi. Bilemeyeceğim artık...



    "Çok güçlü, çok dehşetengiz" olarak adlandırılan bu çetenin TSK'ya, MiT'e falan sızamamış olması "gücü" konusunda beni biraz şüpheye düşürdü, o da işin başka bir boyutu. Ya liderlerinden biri olduğu iddia edilen ilhan Selçuk'un 500 bin dolarlık iş notunu yazıp ortalarda bırakmasına ne diyorsunuz? Biraz acemi galiba bu örgütçüler...



    Şaka bir yana...

    "işte temiz eller!", "işte sonunda derin devlet çökertiliyor!" şeklinde sevinç çığlıkları atmadan önce serinkanlı bir şekilde düşünmekte fayda yok mu?

    Ben "dokunulmazlıkları" kaldırılmamış siyasetçilerle dolu bir ülkede "temiz eller" olayına kati surette inanmıyorum. Ülkeyi sarsan bir cinayette, emniyet soruşturma dışı bırakılıyorsa, siz inanır mısınız temiz ellere?



    Kafama takılan son şey ise Taraf Gazetesinin bu operasyonla ilgili attığı başlık:



    "1923'de kuruldu, 2008'de arınıyor" buyurmuşlar.

    Bu ne demek, ulu manitu adına?

    Türkiye Cumhuriyetinin kurulması da Ergenekon icadı demek istiyorlar herhalde.

    Vay ki vay sayın seyirciler!

    Cumhuriyet mevta olacak diye zil takıp oynayacaklar neredeyse. Ben bu çıldırık neşenin sebebini anlamış değilim.

    Ne sosyal, ne duygusal, ne matematiksel zekam yetmiyor buna.



    Ve son söz niyetine...Bu ülkede yıllardır bir sürü karanlık şeyler oldu. 70'lerin o kanlı günleri, suikastlar, gazeteci cinayetleri...

    Bunlar aydınlansın istiyoruz.

    Ama heyhat, yüzlerce sayfalık kıytırık telefon görüşmesi kayıtlarıyla mı aydınlanacak tüm bunlar?

    Yok Emel Veli Küçük'ten torpil istemiş, yok 1 numara sarı saçlıymış...

    1 numara küçükken karga da kovalamış mı acaba? Durup dururken merak ettim."

    NESLiHAN ACU
    eslidost@gmail.com

    medyatava.net'den alıntı.
    (http://www.medyatava.net/haber.asp?id=46249 )

    "altına imza atarım" demeninn anlamı kalmasa da artık, en azından diyebilirim ki: çok güzel yazmış.
    1 ...
  21. 136.
  22. "...DHKP/C örgütü adeta bir tetikçi gibi kullanılmıştır. Sosyalizm ve devrim düşüncesini kendisine maske yaparak, ülkemizi kargaşa ortamına sokacak siyasi cinayetler işlettirilmiştir..."

    "...Soruşturma dosyasındaki delillerden, alman ifadelerden ve ele geçirilen dokümanlardan ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ yöneticilerinden Veli KÜÇÜK'ün DHKP/C adlı terör örgütü ile ilişki içersinde olduğu ve söz konusu örgütü ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaç ve hedefleri doğrultusunda kullandığı ve kontrol altında tuttuğu anlaşılmaktadır..."

    shf.342
    0 ...
  23. 137.
  24. "...Ergenekon dokümanında belirtilen "NAYLON TERÖR ÖRGÜTLERiNiN OLUŞTURULMASI" yöntemi şüpheli Doğu PERiNÇEK'e sorulduğunda,

    "Naylon terör örgütleri kurmak bizim bazı istihbarat örgütlerimizin ABD ve CIA ve Mossaddan öğrendiği vahim uygulamalardır. PKK yi 1975 yılında acıdır ki MiT kurmuştur. Ve yine acıdır ki Hizbullah denen örgütü kullandıklarını MiT Müsteşarı kamuoyu önünde açkılamıştır ve basında yer almıştır. Peki nerede kullanmışlardır? Bu örgütlere binlerce insanımızı öldürtmüşlerdir. PKK 1975-1980 arasında benim Güneydoğu bölgesindeki en değerli il başkanlarımı ve yöneticilerimi şehit etmiştir, yine Hizbullah benim en değerli arkadaşlarımı şehit etmiştir. Bu Amerikan icatlarını onaylamak ihanet anlamına gelir. Belgenin kimler tarafından yazıldığını bilmiyorum" şeklinde cevap vermiştir..."

    shf.345
    0 ...
  25. 138.
  26. "...Birçok terör örgütü yada MAFYA gruplarında böyle bir özellik görülmese de ERGENEKON terör örgütünün GiZLiLiĞE verdiği önem ve ERGENEKON GiZLi yapılanmasının deşifre olmasını engellemek için, deşifre olmuş örgüt elemanına sahip çıkmama prensibi vardır.
    Örgüt diğer prensiplerde olduğu gibi bu prensibini de örgütün anayasasını teşkil eden ERGENEKON dokümanında "ELEMAN VE ORGANiZASYON" başlığı altında;

    "...örgüt içinde ne denli yararlı olursa olsun, kamuoyunda imajı zedelenmiş bir elemanı örgüt içinde tutmak ve korumaya yönelmek çok sakıncalıdır..." denilmektedir.
    Danıştay olayı failleri yakalandıktan sonra yapılan incelemelerde olay faillerinin örgüt yöneticisi Muzaffer TEKiN ile irtibatı tespit edilmesi üzerine, şüpheli Muzaffer TEKiN kendisini masum göstermek ve yargıyı etkilemek için bıçakla göğsünü yaralayarak intihar girişiminde bulunmuş ve hemen akabinde de bizzat diğer örgüt özel görevlisi Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK tarafından olay basma bildirilerek kamuoyu oluşturulmaya çalışılmıştır.
    Olayla ilgili gözaltına alman Mahmut ÖZTÜRK serbest kaldıktan sonra yaptığı bir telefon konuşmasında, olayın kendilerine kadar olan kısmının aydınlandığı söyleyerek olayın kendileri tarafından gerçekleştirildiğini ve kendilerine kadar deşifre edildiğini beyan etmiştir.

    {bu cümle caps lock} Sonuç olarak örgüt yöneticisi Muzaffer TEKiN gerçekleştirdiği intihar girişimi ile amacına ulaşmış ve olay faili Alparslan ARSLAN ile defalarca telefon görüşmesi olduğu halde serbest kalmıştır. Fakat her şeye rağmen deşifre olmuş ve kamuoyunda da ismi gündeme gelmiştir. Öte yandan yaptığı görev itibariyle ERGENEKON GiZLi yapılanması ile LOBi yapılanması arasında ilişkiyi kurma görevini yapan KÖPRÜ PERSONEL vazifesini yürüttüğünden deşifre olması örgütün GiZLi yapılanmasını riske atmıştır. Bu nedenle örgütün anayasasını teşkil eden ERGENEKON dokümanında belirtildiği gibi "kamuoyunda imajı zedelenmiş bir elemanı örgüt içinde tutmak ve korumaya yönelmek çok sakıncalıdır..." prensibinden hareketle deşifre olan Muzaffer TEKiN örgüt tarafından sahiplenilmediği gibi kendisini cezalandırması yönünde telkinlerde bulunulmuştur.

    Muzaffer TEKiN'in intihar girişimi ile ilgili kamu oyu aracılığı ile mesaj veren diğer örgüt yöneticisi Veli KÜÇÜK bir gazeteciye Muzaffer TEKiN Te ilgili yaptığı açıklamada "bu şekilde intihar olmayacağını, eğer subaysa tabancasını çekerek intihar etmesi gerektiğini, dangul dungul bir intihar şeklinin olmadığını, bugüne kadar olan intiharların böyle olmadığını" demiştir..."
    0 ...
  27. 139.
  28. "...21. yüzyılda dünya politikacılarını ve siyasetçilerini istihbarat örgütlerinin biçimlendireceği belirtilmiştir. Dünyada var olabilmiş tüm sistemlerin ülke çıkarlana ve mevcut rejim ilkelerine aykın ideolojilere ait siyasileri engellediği bunu ise 1-Suikast, 2-Dez-Enformasyon yöntemleri ile yaptığı belirtilmiştir.

    Devamında Türk insanının okumadığı, kültürel anlamda dünya görüşü gelişmediği, bu nedenle kolayca kandırılabildiği, dolayısıyla Dez-Enformasyonun olumsuz olduğu, kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için geriye kalan tek yolun SUiKAST olduğu belirtilmiştir..."

    sfh.370
    0 ...
  29. 140.
  30. "BÖLÜM IV
    ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GERÇEKLEŞTiRDiĞi EYLEMLER

    1. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ıskata teşebbüs

    2-Darbe ortamı hazırlamak amacıyla halkı Türkiye cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik,

    3- 05 Mayıs 2006 tarhinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesi merkezine el bombası atılması.

    4-10 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası ile ikinci saldırının gerçekleştirilmesi.

    5-11 Mayıs 2006 tarihinde Şişli'de bulunan Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılmak suretiyle üçüncü saldırının gerçekleştirilmesi.

    6- 17 Mayıs 2006 günü Danıştay 2. Dairesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu Danıştay üyesi Mustafa Yücel ÖZBiLGiN'in öldürülmesi ve 2 üyenin yaralanması.

    7-13 Haziran 2007 günü istanbul-Ümraniye ilçesinde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombası ele geçirilmesi.

    8-25.06 2007 tarihinde Eskişehir'de emekli Yüzbaşı Fikret EMEK'den 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, llkg C3 patlayıcı madde, llkg TNT patlayıcı madde, 2 adet ruhsatsız silah ve bol miktarda dokümanın ele geçirilmesi.

    9-Devlete ait gizli bilgi ve belgelerin elegeçirilip amacı dışında kullanılması,
    10-Kişilerin siyasi felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetme eylemleri,

    11- Silahlanma, ruhsatsız silah bulundarma ve taşıma eylemleri..."

    shf.416
    0 ...
  31. 141.
  32. "ERGENEKON terör örgütünün özellikle devlet yönetiminde farklı düşüncelere tahammül edemediği, farklı düşüncede olan hemen herkesi "ikinci cumhuriyetçi" , "işbirlikçi" , "karşıdevrimci" , "ABD-CiA-MOSSAD Ajanı" /'tarikatçı" , "dinci" , "dönek" , "hain" gibi karalama kampanyalarıyla halk önünde küçük düşürmeye çalıştığı, "fişleme" faaliyetlerine giriştiği, halkı bu kişilere karşı kışkırttığı ve kahraman Türk Ordusu içinde kendi düşüncelerini benimsemiş ve kabul etmiş olduğuna inandığı bir gruba kendi menfaatleri doğrultusunda bir darbe yaptırarak mevcut yasama (TBMM) ve yürütme kurumlarını lağv ederek yerine kendi düşünce ve amaçlarına uygun bir yönetim tesis etme yönünde faaliyetlere giriştiği tespit edilmiştir."

    shf. 418
    0 ...
  33. 142.
  34. "Şüpheli Emin GÜRSES bu kez başka bir telefon görüşmesinde, Harp Akademilerinde gerekli uyarıyı yaptığı ve bu çerçevede "...Şimdi ben komutanlara Harp akademisinde söyledim. Ben olsam başörtüsü maşörtüsü serbest ister götünüzü açın ister anımızı açm başınızı ne ederseniz edin serbest. ONDAN SONRA DERiM Ki EKiPLERE KARDEŞiM KAVGAYI BAŞLATIN. MiLLET BiRBiRLERiNi YESiNLER BiR BUNU YAPARIM. Bak tam zamanıdır. Bırakacaksm birbirini yesin millet. Ondan sonra Tayyib oradan çıksın altından" diyerek bir öğretim görevlisinin ülkede kaos anarşi ve terör ortamı oluşturulması için ne kadar alçakça yöntemler öne sürdüğü ve bu düşüncelerini Harp Akademilerinde dile getirdiği görülmüştür."

    shf 422
    1 ...
  35. 143.
  36. "Başka bir telefon konuşmasında M. V. D.'nün "Paşam ben ihtilal istiyorum, yemin ediyorum. Askeriye el koysun" dediği, Mehmet Fikri KARADAG'm da "Yani hiç bir asker, onu yapacak kapasite de adam yok ki" diyerek bir dönem üniformasını giydiği vazife yaptığı Türk Silahlı Kuvvetlerini aşağıladığı ve hakaret ettiği, aynı görüşmenin devamında hızını alamayarak "BU ŞEREFSiZ KÖPEK MiLLET DE BUNLARA OY VERiYOR iŞTE" diyerek Türk milletine hakaret ettiği anlaşılmaktadır.

    Diğer taraftan yine şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ'a bağlı olarak faaliyet yürüten şüpheli Muhammet YÜCE'nin yaptığı telefon konuşmasında, ülkede kaos anarşi ve terör çıkarmak istemelerinin kendince amacını dile getirdiği ve "iyi belki savaş çıkarda o kuyumcuları muyumcuları soyak o adamları" "Belki millet savaş telaşına düşer amma koyım yaralı ölü, bizde gidek bankaları soyarık anıma koyım." "Benim derdim o. YOKSA NE SiKERiM BEN TÜRKiYE'Yi AMINA KOYIM HE?" diyerek oluşturacakları kaos ve anarşi ortamında ERGENEKON terör örgütünün planlarım dile getirdikleri anlaşılmaktadır."

    shf. 423
    1 ...
  37. 144.
  38. "o ona hakaret etti bu buna böyle dedi. arada küfrediyorlar millete ana avrat düz de gidiyorlar, vay anam bunlar çok terbiyesiz küfürbaz pis adamlar. asın bunları" şeklinde düşünen bir amcanın, başka amcaların, hepsinin el emeği gör nuru.
    0 ...
  39. 145.
  40. 28 şubat darbesinden sonra bankaların esrarengiz bir şekilde boşaltılmasını unutan balık hafızalı mankafaların ergenekon'un darbe çığırtkanlığının perde arkasını görmesinin mümkün olmadığını bize anımsatan iddianame. işte bakmak var, görmek var. göz var göt var. at gözlüğü var devekuşu var. öküz var mal var. hasılı var oğlu var. evet bak ben de burda sadece küfrettim. başka bir mesaj yok bu entryde. hey allahım ya.
    2 ...
  41. 146.
  42. ergenekon isimli pis erk toplaşkasının pkk'nın kurucusu olduğu gerçeğini es geçmediğini umduğum ayarmatör 'rehber'.
    az * değinmiş gibi...
    0 ...
  43. 147.
  44. ''dağ fare doğurdu'' zırvalarının hiç bu kadar turnusollanmadığı, taraf olanların ise hiç bu kadar delilli çıkmadığı iddianame.
    0 ...
  45. 147.
  46. içinde, amerika da bulunan sayntoloji tarikatına ait bir takım iddialarında bulundugu iddianamedir.

    nasıl yazıldıgını hatırlayamadım, ikincisi bu bir saka degil.
    0 ...
  47. 148.
  48. alevi adını kullanarak orgutlenmeye calısan bir gruba dair iddiaları da icinde barındıran iddianame.

    bazı insanlar sadece 1619. sayfayı koselerine tasıyarak yine popularite yaptılar. 1618. sayfada her sey daha acık.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük