gerçekten artık ''insan'' kalabilmek çok yorucu. o kadar çok olumsuz olay ve kötü insanla karşılaşıyorsunuz ki makul olmak, sakin kalabilmek gitgide zorlaşıyor. bir de kötülüğün kutsandığı, kalitesizin, basitin, sığ'ın değer gördüğü bir toplumda erdemli olmaya çalışmak deveye hendek atlatmakla eş. sürüye uymamak, belli jargonlarla konuşmamak, objektif kalabilmek için kendinizi, özünüzü korumaya çalışmaksa ciddi ve yorucu bir savaş.
kendiniz gibi birini bulamadığınız için yoruluyorsunuz.
halbuki içinden geldiği şekilde erdemli birine yakışacak şekilde zararsız, adil bir şekilde davranırken ne şekillerde yaftalanıyor.
bir yere kadar tamam diyor ancak bir yerden sonra pes ediyor.
hiçbir şeye hevesi kalmıyor o neşe dolu insanın. tabi hala bir şeyleri iyiye yoracak ya. kinde tutamıyor. nefrette edemiyor.
anlamsız geliyor artık her şey kafasının içinde.
yeryüzünde vicdandan daha büyük bir hapishane yoktur.
doğru bildiğinden geri durmanın eziyetini bilen insan için erdemli olmaktan başka bir çare de bulunmaz. erdemli bir boyuta seyreden bir ruhun da ödemesi gereken bedeldir yorulmak.
idamla yargılanan socrates'ın "suçsuzsun" diyerek mızmızlanan eşine "iyi ya, ya bir de suçlu olsaydım?" demesi kadar bir siki taşağına denklik mertebesidir erdem. ve bu özgürlük her acıya, yorgunluğa ve işkenceye değer.