erdem bayazıt

entry44 galeri2
    1.
  1. "sana, bana, vatanıma dair" şiiri ile zihinlere kazınmış şair.

    --spoiler--
    1939 da Maraş'ta doğdu. ilkokul ve Lise öğrenimini burada tamamladı. Yüksek öğrenimine 1959 yılında istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladı. Geçim zorluğu yüzünden 1961'de öğrenimini devam mecburiyeti olmayan Ankara Hukuk Fakültesine naklederek askere gitti. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak Burdur ili, Yeşilova ilçesi, Çuvallı köyünde yaptı. Askerlik dönüşü fakülte değiştirerek yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebıyatı Bölümünde tamamladı. Edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü yaptı. istanbul Türk Musikîsi Devlet Konservatuarı'nın kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. Daha sonra, Sanayi Bakanlığı insan Gücü Eğitim Dairesi Başkan Yardımcısı iken bu görevinden istifa suretiyle ayrılarak Akabe Yayınları'nın ve Mavera dergisinin yönetimini üstlendi. 1984'te Akabe A.Ş.'nin istanbul'a taşınması kararı ile bu görevini devrederek yeniden memurluğa döndü. DPT'de sözleşmeli personel olarak çalışırken, 1987 Milletvekili seçimlerinde Anavatan Partisi'nden aday oldu. Kahramanmaraş tan milletvekili seçildi. TBMM'nin 18. Dönem çalışmaları süresince Milli Eğitim ve Çevre Komisyonlarında görev aldı. 1991 seçimlerinde adaylığını koymadı, istanbul'a yerleşti. Evli ve dört çocuk babasıdır. Tok, kavgacı, destana yatkın bir üslûpta söylenmiş olan şiirlerinde ayrıca ince duyarlılıklar işlenmiştir. islâmî ton bir "leit-motiv" halinde bütün şiirlerine yayılmıştır. Şiirleri Açı (K. Maraş), Çıkış (Ankara), Yeni istiklâl, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera ve Yedi iklim dergilerinde yayınlanmıştır.

    Aldığı Ödüller: Risaleler; Türkiye Yazarlar Birliği 1988 Şiir Ödülü. ipek Yolundan Afganistan'a; TYB 1983 Gazetecilik Ödülü.

    Erdem
    ESERLERi:

    *Sebeb Ey ilk şiir kitabı 1972 de Edebiyat Dergisi Yayınları (2. baskısı Akabe Yayınları, 1979)

    *Risaleler son şiirleri adı altında Akabe Yayınları arasında 1987 yılında çıktı (2. baskı 1989).

    *Şiirler (Sebep Ey ve Risaleler iki kitap bir arada) iz Yayıncılık tarafından 1992 yılında basıldı (4. baskı 1998).

    *ipek Yolundan Afganistan a:1981 de iran, Pakistan, Afganistan ve Hindistan ı içeren iki aylık gezi ile ilgili izlenimlerini kitaplaştırdı (Akabe Yayınları 1982).
    --spoiler--

    (bkz: http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=220)
    2 ...
  2. 2.
  3. yakında şiir kitabını okumayı düşündüğüm şair.
    günaşçağ savaşçıları adlı şiiri muhteşemdir.

    Gözlerinde gök sancısı
    içlerinde okyanus uğultusu uzun mızraklarla yararak karanlığı
    Gelip dayandılar şehrin sivrilmiş tırnaklarına
    Çarpık dudaklarıyla kırpılmış saçlarıyla
    Soyguna uğramış yüzleriyle
    Barbar ellerin işgal ettiği sonra terk ettiği
    Harabe kadınlar
    Gidip gidip gelirlerdi camekanlı çarşıda
    Bu kirazı kim yer kim satar
    Hangi savaştan arta kalmış bu çocuklar.
    Sonsuz devirleri aşarak savaşçılar geldiler
    Ve akşamın ipini kestiler
    Gece putun üstüne devrildi put yere devrildi
    Yanlış pazarlara sürülmüş yılgın uykusu şehrin
    Ortasından bölündü.
    Kollarını derin balkonlara dayamış bilinçleri ustura savaşçılar
    Taradılar gözleriyle ağır ağır şehrin saçlarını
    Ayıkladılar bir bir bitlerini
    Fosfor ellerini uzatarak balkonun uçsuz uzantısından
    Yanan şehri tuttular
    Şu bizim atımızdır deniz hipodrom
    Nehrin yatağını öp sen ey savaşçı
    Birikinti gölleri geç apartmanları geç kaldırımları
    Bir bir ayıkla mezarları.
    Güneşçağ öncüleri yolları tuttu dua erleri tuttu
    Yüzleri Mekke ülkesi gözleri Medine çeşmesi
    Elleri altınçağ mimarı.
    2 ...
  4. 3.
  5. işin asıl kısmı: şiiri içimizden gelen, içimize iyi gelen şair. yani sana bana vatanıma ülkemin insanlarına dair, yani ölüm risalesi, yani:

    gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar,
    bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.

    .....

    işin vikipedi kısmı: http://tr.wikipedia.org/wiki/Erdem_bayaz%C4%B1t

    düzenleme: sözlükte erdem beyazıt diye başlığı var imiş. ne bilelim asıl yazılışı olan erdem bayazıt diye arattık anımsamadı bile. biz de "hiç olmazsa biz açalım dedik!" artık takdir maderatörün.
    4 ...
  6. 4.
  7. cogunlukla soyadi beyazit diye yazilan üstadlardan. elini öpmeye gittigimde, elimde bir kutu kitapla yanindan ayrildigim hocam. mükemmel insan. fazla söze ne hacet.
    9 ...
  8. 5.
  9. şiirlerinden bazılarını okuduğum maraşlı şair. vefat etmiştir.
    1 ...
  10. 6.
  11. ölüme saygı şiiri şairi. aynen:

    Ölüm bir melek elinde gelir



    Ve öper usulca çocuk yüzleri.

    Belki bir gün kurtuluruz

    Karıncaların yolunu şaşırtan ince rüzgarlarla

    Kaplumbağaların hasret kaldığı derin tepelerde

    Çocuk gibi bakalım mavi sulara

    Şehirlere bakalım insanlığımızı eskittiğimiz

    Sislerden dumanlardan yollara atılan

    mısır koçanlarından

    Belki tutarız birgün belki kurtarır bizi

    Simsiyah saralım bezlerle dağları rüzgarları

    Gül bahçeleri ağlasın

    Dallarda salınan çocuk salıncakları ağlasın

    Kırmızı balonlar bizsiz kaybolsun gökyüzünde.

    Haydi sığının şehirlere



    Kabuğunuza çekilin yorganınızı çekin üstünüze

    Kalsın titrek ve mavi elleriniz

    Bekleyin geliyor ölüm usulca

    Usulca girer koynunuza.

    http://www.siraze.net/ant...ji/erdembeyazit/olume.htm
    3 ...
  12. 7.
  13. bu akşam, edepsiz edip(!) ve edibelerin(!) muteber edebiyatçı addedilir olduğu edebiyat âleminden ebedî aleme yürümüş hak ve edep ehli büyük şâir.
    ceenetmekân olsun...
    6 ...
  14. 8.
  15. kaybetmişiz. allah rahmet eylesin. şimdi imkansızlığı anlatır bir bulut. yağmaya hazır bekliyordur gökyüzünde.
    3 ...
  16. 9.
  17. gönlümde sağlam yere sahip birkaç şairden biriydi. "olacak oldu" ne denebilir ki... rabbim affını esirgemesin!

    ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm,
    ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm.

    http://www.muslumangenc.c...anabanavatanimadair/2.htm
    3 ...
  18. 10.
  19. geriye "sana bana vatanima dair" gibi olumsuz eserler birakabilmis er kisi. cenazesi, er kisi niyetine bugun ikindin kilinacak cenaze namazina mutakiben ebedi istirahatgahina ugurlanacaktir.*
    3 ...
  20. 10.
  21. 5 temmuzda ebediyete yelken açan güzel insandır.

    onden gidenler icin

    onlar gittiler
    yalnız bir yemin kaldı aramızda
    ben şimdi bu yanda
    kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim
    namluda.

    onlar gittiler
    topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
    ben şimdi bu yanda
    gerilmiş bir an gibiyim
    doğumla ölüm arasına.

    onlar gittiler
    gelen zamandan bir haber gibiydiler.

    ben şimdi bu yanda
    içilmiş bir and için bekleyenim
    kurulmuş saat gibi.

    onlar gittiler
    giderken bir muştu gibiydiler.
    3 ...
  22. 11.
  23. en az cahit sıdkı kadar ölümden bahsetmiiştir şiirlerinde...
    2 ...
  24. 12.
  25. gidişi ile şiirde kocaman bir gedik açılmıştır. gidişi kelimeleri/dizeleri öksüz koymuştur. zaten kaç kişilerdi ki şu yalan dünyada.

    ardından ağlamayacağım çünkü biliyorum ki gittiği yerde aramazıda olduğundan daha mutlu.
    ardından ağlayacağım çünkü öldüğü gün bir iki tane haber kanalında büyük türk şairlerinden erdem bayazıt dar ı bekaya göç eyledi diye haber yapıldı.

    bu durum hala içimi acıtıyor.

    yanlış anlamaları gidermek adına şunu da söylemeliyim; cahit sıtkı'da görülen ölüm metaforu korku üzerine kurulmuştur. yani cahit sıtkı ölümden korkar ve ölmek istemez ve şiirlerindeki hakim duygu bunun üzerinedir.

    erdem bayazıt'ta ise aksine ölümün gözlerinin içine bakan bir anlayış vardır. bayazıt ölüm korkusu gibi metazorik bir anlayışa şiirlerinde asla yer vermez. aksine mevlana gibi bir kavuşma/düğün gecesi bakışı hakimdir. bunu şu dizesi zaten yeterince özetler:

    ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
    ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm

    fakat içi boşaltılıp cahit sıtkı tarancı ile benzerliği sade ölüm temalı şiirler yazdığı noktasına bağlanacaksa bu eminim erdem bayazıt'ı incitecek bir anlayış olurdu.

    mekanı cennet olsun büyük şairin.
    6 ...
  26. 13.
  27. BULDUM

    Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
    Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

    Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
    Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

    Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
    Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
    Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
    Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

    Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
    Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

    Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
    Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

    Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
    Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

    Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
    Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

    Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
    Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

    Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
    Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

    Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
    işte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

    Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
    Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
    12 ...
  28. 14.
  29. Sana, Bana, Vatanıma, Memleketimin insanlarına Dair

    "Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
    Böyle değildi bu türkü bilirim
    Bir de içime
    -Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
    Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
    Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
    Haberler bilirim, mektuplar bilirim

    Gamdan dağlar kurmalıyım
    Kayaları kelimeler olan
    Kırk ikindi saymalıyım
    Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
    Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
    Baştan ayağa ıslanmalıyım
    Gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

    içimde kaynayan bir mahşer var
    Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
    Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
    Ya da çamaşır sererken bahçelerde
    Birden alıverirler kara haberini
    Okul dönüşü bir trafik kazasında
    Can veren oğullarının

    Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
    Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
    Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
    Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
    Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
    Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
    Örneğin hint okyanusu gibi derin
    isyanın kapkara sularına dalan

    Nice akşamlar bilirim ki
    Karanlığını
    Bir millet hastanesinde
    Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
    Başını kalorifer borularına gömmüş
    Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
    Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

    Bir de baharlar bilirim
    Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
    bilemeyeceği
    Anadolu bozkırlarında
    istanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru
    Tekerleri
    Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
    Cesur otobüs pencerelerinden
    Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
    Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
    tarla kenarlarında
    Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
    ırgat çocuklarının
    Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
    Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

    Yazlar bilirim, memleketime özgü
    Yiğit köy delikanlılarının
    incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
    Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
    Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
    konup kalkan
    Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
    Mavzerinin demirini alnına dayamış
    Yüreği susuzluktan bunalan
    içinden mapushane çeşmeleri akan
    Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
    Apansız silahına davranan
    Nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
    Yazlar bilirim memleketime özgü

    Güzler bilirim, ülkeme dair
    Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
    Kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
    Kalbim gibi
    Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
    Titreyen kenar mahalle çocukları
    Bir sıcak somun için
    Yalın kat bir don için
    Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

    Kadınlar bilirim ülkeme ait
    Yürekleri akdeniz gibi geniş
    Soluğu afrika gibi sıcak
    Göğüsleri çukurova gibi münbit
    Dağ gibi otururlar evlerinde
    Limanlar gemileri nasıl beklerse
    Öyle beklerler erkeklerini
    Yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

    isyan şiirleri bilirim sonra
    Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
    Harfler harp düzeni almıştır mısralarda
    Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
    Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
    Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

    Müslüman yürekler bilirim daha
    Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
    Eller bilirim haşin, hoyrat, mert
    Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
    Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
    Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

    Bütün bunların üstüne
    Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
    Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

    Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
    Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
    Cankuşum umudum canım sevgilim.
    3 ...
  30. 15.
  31. "sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
    adın kurtuluştur ama söylememeliyim
    cankuşum umudum canım sevgilim." dizelerinin sahibi büyük üstad.
    3 ...
  32. 16.
  33. " kar altında hüzün dememesi" gibi muhteşem bir şiirin sahibi.

    --spoiler--
    Kar altinda Hüzün Denemesi

    Dünyanin en uzun hüznü yagiyor
    Yorgun ve yenilmis insanligimizin üstüne
    Kar yagiyor ve sen gidiyorsun
    Aglar gibi yürüyerek gidiyorsun
    Belki bulmaga gidiyorsun kaybettigimizi
    O insan ve tabiat cagini

    Dön bana ve dinle
    Kuslar ucusuyor icimde

    Los bir keman solosu gibi
    Kuslarin ucustugunu icimde
    Dön bana ve dinle

    Karanlik denizlerin dibinde
    Birtakim incilerin oldugunu
    Birtakim incilere ve hatiralara
    Neden bagli oldugumuzu unutma.

    Duy beni ve dinle
    Denizler bogusuyor icimde.

    Unutma diyorum ama sen anla
    Anlat bizim de yasamak istedigimizi onlara.
    --spoiler--
    1 ...
  34. 17.
  35. "içimde kaynayan bir mahşer var
    bu mahşer bir de annelerinin kalbinde kaynar"
    1 ...
  36. 18.
  37. Insan en çok tanimadigina düşmandir.
    2 ...
  38. 19.
  39. "Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda
    Herkes bir yerlere gidiyor önünü alamıyorum"
    Gidelim..
    0 ...
  40. 20.
  41. yazdıklarıyla değil de arkasından yapılan diziyle tanınan şahsiyet!

    yazık.

    (bkz: sebep ey)

    (bkz: risaleler)
    1 ...
  42. 21.
  43. antalyamızın kepez ilçesinde yer alan ve ilginç bir mimariye sahip kültür merkezine adı verilen büyüğümüzdür.

    http://www.kepezkultur.co...em-Bayazit-Kultur-Merkezi
    2 ...
  44. 22.
  45. Türk şair yazar milletvekili.

    Boğuk bir bakışın oluyor senin
    Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim
    Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
    Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
    Susuz dudak gibi çatlak olsun
    Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün
    Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
    Ağlıyorum bir karanlık karayel saçlarına
    Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
    Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
    Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini

    Susmam seni ürkütmesin içimde çağlar var bilmelisin
    Katı bir yalnızlık bu bilmelisin
    Kaçmam kendimi bulmam ben senden yoksunum iyi bilmelisin.

    Şu yalnızlık çıkmazında önümde niye sen varsın
    Niye herşey bir anda kayıyor sen kayıyorsun
    Kalbim niçin bu kadar yabancı sen niye yoksun
    Bir sam yüklü geceleri içimden atamıyorum
    Niye bunları bir anda unutamıyorum

    Hadi tut elimden gök gibi ölü kadar yalnızım.

    şiirinin sahibi ayrıca.
    2 ...
  46. 23.
  47. kalemi usta, şiirleri akan ırmak kadar duru türk şairi. 'yok gibi yaşamak' şiiri ile beni benden alan şair. kalemi güzel, yüreği güzel insan.
    1 ...
  48. 24.
  49. Babamın tanıdığı ve dizideki gibi iyi biriydi dediği adam. Kızını vefatından önce tayyibe emanet etmiştir. O kız şimdi akp milletvekilidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük