Yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren, 12 Eylül darbesinin sembol isimlerinden biri oldu. Erdal Eren'in ailesi darbeden 27 yıl sonra sesizliğini bozdu. Ağabey Erkan Eren, 12 Eylül mağdurları olarak devletten
'özür beklediklerini' söyledi. Eren, Erdal'ın ailesi olmaktan dolayı yıllarca sakıncalı muamelesi gördüklerini belirtti.
suçsuz yere asılan genç evladımız. kenan evren gibi bi o.ç. 90 yaşında hala yaşıyor, gebermedi gitti... erdalsa işlemediği bir suç yüzünden 17sinde gitti. daha nice erdallar denizler mahirler kaybetti bu ülke. işte bu yüzden 1 adım ilerleyemiyoruz...
resmi kayıtlarda ölüm sebebi havasızlık olarak belirtilen şahıs. esasında 13 aralık 1980'de ankara merkez cezaevi'nde asılarak idam edilmiştir. doğum tarihi de 1963 olmasına rağmen 1961 olarak değiştirilmiş. ölüm tarihi 13.12.1980. yani cunta, bir çocuğu idam ettiğini gizlemeye çalışmış.
1980'den günümüze bir çok çocuğa adını yadigar bırakmış idamlık çocuktur. 3. dünya ülkelerinde görülebilecek bir yanlı hukuk cinayetinin ismidir Erdal Eren. 17 yaşında ilk aşkını yaşayanlar; onun için de sevmelidir yürek ağrılarını. Erdal Eren, mazlumluğu yiğitlik kokandır. Erdal Eren'in 17 yıl aldığı her nefes, cuntacı katillerin toplam solumasından onurludur. Erdal Eren bir onurdur, "beslemeyip asanlar" onursuzlukları ile yaşarken.
17 yaşında yaşı büyütülerek idama çarptırılan ve 13 aralık 1980 şafağında cezası infaz edilen genç devrimcidir. hikayesi tiyatro oyununa da konu olmuştur * ne yazık ki o da istediklerini gerçekleştiremeden ölümün soğuk yüzüne gülmüş ve aramızdan ayrılmıştır. evet ölüme giderken gülmüştür aynı diğer kahraman abileri gibi
(bkz: deniz gezmiş) (bkz: yusuf aslan) (bkz: hüseyin inan)
bugün ölüm yıl dönümü olan genç fidan..
telefonuma gelen bir mesaj her şeyi özetlemekte..
" bir gün mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak,sizi ve kurduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı verecektir.. erdal eren 13 Aralık 1980'de 17 yaşında idam edildi.. Gencecik yaşında kıyılır mı Erdal'a? "Asmayalım da besleyelim mi?" diyen faşist cuntacılar bugün hala aramızda.. idamların,katliamların sonu olmayan bu ülkede faşizme geçit vermeyelim.. Erdal'ın mücadelesini unutmayalım,unutturmayalım.. Gençlik gelecek,gelecek sosyalizm.. "
ölüm yıldönümü.. hiç ölmediği aşikar aslında.. o bize gökyüzünden bakarken onu oraya gönderenlerin rahat rahat koltuklarında yayılmaları aslında güzelim ülkemin ne halde olduğunun en somut kanıtı..
umarım o ve onun yanında, onun yolunda yer alanlar sayesinde çok geç de olsa adalet doğru ve düzgün şekilde tecelli eder buralarda..
biline ki, biri öldü, şimdi milyonlarcası var.
biline ki, bu memlekette hâlâ düzeni sorgulayan, adaletsizliğe başkaldıran, evrende kendiliğinden varolan sevgi ve hoşgörüyü kendi topraklarında da yaşayabileceğine inanan çocuklar var.
biline ki, ciğerlerine sermaye dumanı, rüşvet pası, eşitsizlik leşini çekmeyecek onlarca çocuk var hâlâ.
biline ki, insanca sevebilen, kararlı, cesur, inançlarıyla yaşayanlar var.
boynunda ilmik, ayağının altından çekilmiş sehpa. tam kırkbeş dakika!
kıyılır mıydı be gencecik erdal'a?
unutur muyuz çocuk seni? unutturur muyuz?
17 yaşındaydı erdal!
akşam ezanı okunduktan sonra, hala eve dönmemişse merak edilecek yaş bir çocuk için.
erdal ise diyordu ki, herkes okusun, herkes eğitim alabilsin, eğitim paralı olmasın!
infazcısı olan cellat okuma yazma bilmiyordu, erdal onun da okumasını istiyordu. bu yüzden öldürüldü. 17 yaşındaydı.
28 yıl önce, bugün, bizim vatandaşı olduğumuz devlet, 17 yaşında bir çocuğu, ağır işkencelerden sonra, asarak öldürdü.
bu oldu.
ölmeden önce birkaç satır karaladı erdal, ailesine:
- - - - -
sevgili annem, babam ve kardeşlerim;
sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. (bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim) bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var.
ancak olanak yok. düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler.
cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölü korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar, başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur.
mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum.
anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar.
sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz.
hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim.
devrimci selamlar
oğlunuz erdal eren
- - - - -
aşk olsun sana çocuk. aşk olsun. acıyorsam sana anam avradım olsun.
adaleti olmayan bir dunya da duzene bas kaldırmıs, inandıkları icin hayatın karsısında dimdik durabilecek kadar cesaretli yası itibarıyle cocuk kocaman yuregi ve 17 yıllık hayatına sıgdırdıklarıyla o donemde ulkeyi yonetiyoruz diyenlerden daha buyuk bir cocuk kurbandın sen umarım seni o idam sehpasına gonderenlerle bir gun bir yerde hesaplasırsın.
pisi pisine giden bir can. onun şehit ettiği söylenen askerimizin otopsi raporu farklı şey söylesede o günün şartlarında sırf erdal ı idam etmek için kim takar raporu.
jandarmaya kurşun sıkabilecek büyüklükteyken devrimci , asılmadan önce de "pırıl pırıl genç" veya "çocuk" olarak adlandırılan , 12 eylül zamanında hakettiğini almış terörist .
solcuların en büyük kuyruk acılarındandır . hala bu isim üzerinden hamaset siyaseti devam eder . ülkücüler de en az solcular kadar isim kaybetmesine rağmen sadece "allah bir daha yaşatmasın." derken , solcuların bunu ısrarla gündeme getirmesi iki yüzlülüğün en güzel örneğidir .
ufalsın da cebime girsin. devletin askeriyle çatışmaya girmeyi biliyorsun, sonuçlarına katlanacaksın. silahsız ülkücüleri kurşuna dizmeye benzemez bu. adamın yanına bırakmazlar.
hem devrim yolunda ölmek vardı, dönmek yoktu hani? öldün işte. artık şehit mi oldun, niyazi mi oldun bilemeyeceğiz. tek bildiğimiz, toprak altında solucanlara yem oldun.