Öncelikle Entryme "epicure degil miydi onun ismi ayol" diyerek başlamak istiyorum. Meğer epikuros orijinal versiyonmuş, neyse.
Epikür ya da epikuros siz nasıl diyorsanız artık, materyalist bir yunan filozof. Onun felsefesine göre (epikürizm): yaşamın birinci amacı mutluluğa erismek (ödemonizm), ve dolayısıyla da hazcılığı savunuyor(hedonizm).
Ayrıca menoikeus'a mektup isimli eseri mutluluğa ermek için metodları birleştiren bir nevi "mutluluk klavuzu"dur. Bu eserin bir bölümünde de mutluluğa erişmeyi engelleyen 4 endişeyi belirtmiştir. (yazmam gidin okuyun) *
Bence bazı sözleri çok doğru ama çoğu bir "ütopya"dan alıntı.
epikuros bi ahlak felsefesi geliştirmiş ve bunu mutluluğa dayandırmış. yani temel amaç mutluluk olmalı demiş. felsefenin görevi buna göre belirlenmiş: insanın mutluluğa giden yolunu araştırmak.
mantık da bu yolda kullanmak için gerekli olan bilginin elde edilmesini sağlayan araçtır demiş.
o'na göre insan ölüm ve tanrı korkusundan kurtulmalıdır. asıl amaç olan mutluluğu bu şekilde bulabilir. yani tanrı kavramını dışarda bırakmak istemiş. varlığıyla ya da yokluğuyla ilgilenmemiş.
ölümle ilgili şu sözü özetler aslında;
--spoiler--
ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur. ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.
--spoiler--
"tanrıların bizimle ilgilendiğine inanmak tam bir saçmalıktır. tanrılar da ölüm de korkulacak bir şey değildir," diyen düşünürdür. ana düşüncesi mutluluk olan bir ahlak felsefesi geliştirmiştir.
Helenesitik felsefe döneminde hedonizmin kurusu olarak bilinen filozoftur. Kurucusu olduğu bu ekolün görüşü çoğu kez yanlış anlaşılır ve bilinir. Hedonizm, hazcılıktır, evet fakat burada bahsi geçen haz bilinenden farklıdır. Epikür, bu hazza \"entellektüel haz\" olarak bakar. Kabaca bilmekten, bilgiden, bilgiye uygun düşen eylemden haz almak olarak düşünülebilir.
eski yunan filozofu. ölüm korkusunun zaman kaybı olduğu üzerinde düşünmüş ve yanlış bir mantığa dayandırılarak insanların kendi hayatlarını bir hiç uğruna mahvettiğini savunmuştur. ona göre bu aşılması gereken bir ruh haliydi. gelin sağlıklı düşünelim. ölüm hiç de korkulacak bir şey değildir. neden korkalım ki? düşüncelerimizi doğru olarak yönlendirirsek, burada şuan geçirdiğiniz zamandan daha çok keyif alırsınız ki epikuros için bu son derece önemli bir noktaydı. kendisine göre felsefenin amacı, daha iyi bir hayata sahip olmak ve mutluluğa ulaşmaktı. aristoteles'in düşündüğü gibi. aristoteles'te felsefenin amacının mutluluğa ulaşmak olduğunu savunuyordu. bazı kişiler kendi ölümleri üzerine düşmenin korkunç olduğuna inanır ancak bu, yaşamayı daha yoğun kılmanın bir yoludur.
epikuros bize hayatın anahtarının, herkesin peşinde olduğu şeyin haz olduğunu fark etmesiyle anlam kazandığını söylemektedir. esasında bundan biraz daha önemlisi olan, mümkün mertebede acıdan kaçınmamızdır. bizi harekete, eyleme geçiren budur. yaşamınızdan acıyı çıkarmak ve mutluluğu artırmak yaşamın kalitesini artırmak demektir. o zaman yapılacak en basit şey; sade bir yaşam tarzı benimsemek, çevrenize karşı nazik olmak ve dostlar edinmekti. bu şekilde arzularınızın çoğunu tatmin edebilirsiniz. elde edemeyeceğiniz bir şeyi de isteyip durmazsınız. mesela bir araba almak için paranız yoksa, arabayı almak için umutsuz bir dürtü duymanın yararı olmayacağını anlar, belki imkan dahilinde belli çalışma ile arabayı alabilirsiniz. hayatı, ulaşamayacağınız şeyler ile doldurmamanızda fayda var. arzular basitse, onları tatmin etmek kolaylaşacağından, ilgilendiğiniz şeylerden keyif almak için zamanınız ve enerjiniz olur. bu da epikuros'un mutluluk tarifidir.
basit arzular + kolay elde edilebilen tatmin = hayattan keyif almak + bol enerji, zaman
epikuros bu felsefeyi oluştururken tek bir soru çevresinde odaklanmıştı: ölümden neden korkmalıyız? buna birçok cevap vermiş, bunlardan ilki onu deneyimleyemeyecek olmamızdır. çok kolay bir mantık ile ölüm gerçekleştiğinde, siz orada olamayacaksınız. çok sevdiğim, yirminci yüzyıl filozoflarından ludwig wittgenstein,tractatus logico-philosophicus adlı eserinde bu görüşü, "ölüm hayattaki bir olay değildir" diye yazmıştır. deneyimimiz dışında olması, bilincinde olabileceğimiz ve bir şekilde yaşayabileceğimiz bir şey değildir.
epikuros, ölümümüzü hayal ettiğimizde, ölmüş olan bedenimize ne olursa olsun hissetmeye devam edecek bir parçamızın geride kalacağını düşünerek bir hata yaptığımız söyler. başta bahsettiğim hata buydu. biz insanoğlu, belirli bir bedene, et ve kemiğe bağlıyız. epikuros atomlardan (ki her ne kadar modern bilimin söylediği atom kavramında bir parça farklı olsa da) oluştuğumuzu söylemektedir. atomlar ölümle birlikte bedenlerdan ayrıldığında, artık bir bilince sahip bireyler olarak var olamayız. varsayımla, birisi bu parçaları daha sonra titizlikle bir araya getirebilirse, yeniden yapılmış bu bedene bir hayat üflerse, o siz olmazdınız. acıları hissetmezdiniz, özdeşlik zinciri kırılmış olurdu.
epikuros'un diğer bir düşüncesi ise, gelecek hakkında hissettiklerimizle geçmiş hakkında hissettiklerimiz arasındaki farktı. biz bu iki zamandan sadece ve sadece tek birini önemsiyoruz. doğumunuzdan önceki zamanı düşünün, var olmadığınız dönemi. annenizin karnında geçirdiğiniz o günleri, haftaları, hatta anne-babanız için sadece bir ihtimal dahilinde olduğunuz gebelik öncesi zamanı, hatta ve hatta dünyaya gelmediğiniz o yılları düşünün... bunlar hakkında bir endişeniz oldu mu? niye biri var olmadığı o zamanları önemsesin ki? aynı şey ölümden sonrası içinde olmalı. o zaman ölümden sonraki dönemle endişelenmeye gerek yoktur. ama epikuros'a göre düşüncelerimiz asimetriktir. aynı şekilde bağ kurup düşünemiyoruz.
epikuros'un mezar taşına kazıttığı yazıyı size özet olarak vereyim:
ben varsam, ölüm yok;
ölüm varsa, ben yokum.
yararlandığım kaynak: nigel warburton - felsefenin kısa tarihi
"Sahip olduğun şeylerin tadını, sahip olmadıklarını arzulayarak kaçırma. Hatırla, şimdi sahip oldukların, bir zamanlar ancak hayalini kurduklarındı." demiş bir büyük üstad.
Amaç edindiği şey insanı mutluluğa ulaştıracak şekilde bir yaşamdır.
Bunun için de tanrı, ölüm gibi anlamsız şeylerden kaçınmak gerekir. Yani çoğu kişinin sığınak olarak gördüğü şeyleri birer sığınak yerine tutsak edici şeyler olarak görmüş ve reddetmiştir.
Kendisi hazcı bir düşünürdür. Ancak onun hazzı aristippos hazcılığından farklıdır. Aristippos'un bedensel hazzına karşı tinsel hazzı yeğler. Onun için en büyük haz, ruh dinginliğidir. Buna da bedensel zevkler peşinde koşmakla değil, bilgelikle varılır.
"Bir şey yiyip içmeden önce, ne yiyip içeceğinizi değil, kiminle yiyip içeceğinizi düşünün;çünkü yanında arkadaşı olmaksızın yemek yemek ancak bir aslana ya da kurda mahsustur."
sanılanın aksine, bir hedonist okulundan çıkmasına rağmen hedonist değildir. hazlara değer vermiş, ancak bunları hedonistler kadar yukarıda konumlandırmamıştır.
Ölüm konusunda en çok kafa yoran ilkçağ filozoflarındandır. Mezarına yazdırdığı iddia edilen cümle ise ölüm konusundaki fikirlerinin özeti gibidir: “ölüm yoksa ben varım, ölüm varsa ben yokum.”
Yani abimiz diyor ki bütün ömrünü ölümü düşünerek geçirmen sana bir şey katmayacak. Bunun kaygısına düşmen mantıksız çünkü öldüğünde sen Bunların derdine düşecek durumda olmayacaksın.
Bunun dışında insanların mutluluk kaynağının manevi hazlar olduğunu söylemiştir. Yani ona göre bedensel hazlar geçici mutluluk verirken ruhsal hazların (iyi bir insan olmak, yararlı işler yapmak vs.) doyumu daha yoğun ve tatmin edicidir.
"inandığın şey yanlış olabilir; inanmadığın şey doğru olabilir! bir şeylerden emin olma! şüphe duy! araştır! inancının mutlak bir gerçek olduğu konusundaki aptalca kibrini bırak! zihnini bütün olasılıklara aç!" #epikür