Endişe çözülebilir değilse, belirsizliği kabul edin. Olma ihtimalleri nedir düşünün. Endişelenmek genellikle geleceğin neler sakladığını tahmin etmeye çalışmak, hoş olmayan sürprizleri önlemenin ve sonucu kontrol etmenin bir yoludur. Sorun şu ki, işe yaramaz. Yanlış gidebilecek her şeyi düşünmek, hayatı daha öngörülebilir hale getirmez. En kötü senaryolara odaklanmak, yalnızca şu anda sahip olduğunuz iyi şeylerden keyif almanızı engeller. Belirsizlik hakkında endişelenmek, genellikle hoş olmayan duygulardan kaçınmanın bir yoludur. Ancak duygularınızı ayarlayarak, rahatsız edici veya mantıklı olmayan duygularınızı bile kabul etmeye başlamaya çalışabilirsiniz.
internetten alıntıdır. Gemini bu konuda endişelenmeme normal demişti.
“Sorunun çözümü için yapabileceğiniz bir şeyler varsa, endişelenmenize gerek yoktur. Sorun çözümsüzse, endişelenmenin faydası yoktur.” Dalai Lama
Charlie Chaplin seyircilere bir şaka yapar ve herkes güler. Aynı şakayı tekrar yapar ve artık kimse gülmez . Sonra şu sözleri söyler "Aynı şakaya defalarca gülemiyorsunuz, neden aynı şey için tekrar tekrar ağlıyorsunuz? Unutmayın, hiçbir şey kalıcı değildir endişeleriniz bile.
schiller'e göre insanın artık kendisine yabancılaşmasından dolayı ortaya çıkar. Bunu o elbette sanat ve estetik bağlamında ele alır ama varoluşa uyarlamıştır da. Eski Yunan'daki sanatın bitmesiyle modern insan estetikte Birliği bulamaz. Tıpkı estetikte olduğu gibi düşüncede de bu birlik yani, özne ve nesne arasındaki birlik kaybolmuştur.
Birlik fikri Nietzsche'de ikisinin de eserde olumsuzlanması ile sağlanır. Kaygıyı burada varoluşa uyarılarız. Heidegger sanat eseri için bu birliği epistemolojik değil, ontolojik olarak ele alır ve insanın içinde olduğu dünyaya ve kendi Varoluşuna yabancılaşmasını, yani -burası mühim- "birliğini yitirmesi sonucu özne ve eylem olarak kalmasından, nesnesini kaybederek yüklem olmayan fiillere fail olmasından dolayı" kaygının varoluşumuzda olduğunu söyler.
Nesnesiz kaygı aslında yüklem olmayan etkinliğin öznesi olmaktır da. Sadece modern insana yüklenemez ama foucault "insan, 19. Yüzyıl başlarında icat edilmiş bir şeydir." derken aslında yukarıda yaptığımız açıklamaların ortaya çıkışına vurgu yapar, sadece politik anlamda değildir.
içinde bulunduğumuz müphem ve muğlak çağın bizlere yaşatmış olduğu, tabanında belirsizlik ve güvensizlik düşünceleri yatan ve fakat, belli bir nesnesi olmayan duygu bozukluğu durumu.
varoluş'umuzun boşluk ve belirsizliğe vermiş olduğu en temel, yegane tepki.
huzur kaçıran duygu. mesela şu an uludağ sözlüktesiniz, güzel güzel entry giriyor ve arada kafa açan entrylere denk gelip kahkaha basıyorsunuz. tam o arada içinizden bir ses "ya şu anda deprem olursa?", "hava da kapadı, ya gök gürlerse?" şeklinde konuşmaya başlar. bütün derdi o anınızın içine etmektir.
Endişe, aynı zamanda ülkeler arası politik dialoglarda sıkça duyduğumuz kelimelerden biridir örneğin, gelişmelerden amarika kanadında her daim duyulan bir endişe vardır. endişe ne amk ya şu bürkotratik, politik jorgonlara hastayım endişe duymak, kaygı duymak, kınamak...