bugün

On dokuzuncu asrın ortalarında resmen kurulmuş olan ilk Türk Akademisi. Kuruluş gâyesi eğitim ve kültür alanında gerekli çalışmaları yapmak, batıdaki ilmî çalışmaları ve yenilikleri tâkib etmek, Türk dilinde ilim ve fenlere dâir lüzümlu kitapları hazırlamak veya tercüme etmek, ilmin memlekete yayılması, vatandaşların bundan istifâdesiyle umûmî seviyeyi yükseltmek olarak tesbit edilmişti.
21 Temmuz 1846 'da toplanan Meclis-i Maârifi Umûmiyede ilmî müesseseler arasında bir de Encümen-i Dâniş in kurulmasına karar verildi. Encümen-i Dâniş in resmen kurulması için Ahmed Cevdet Paşa bu kurumun gâyesi ve sağlayacağı faydaları ihtivâ eden bir mazbata yazarak Sultan Abdülmecîd Hana arz etti. Abdülmecîd Han izin verince, Cevdet Paşa bu mazbataya uygun bir beyannâmeyi 1 Haziran 1851 târihli Takvîm-i Vekâyî de (Resmî Gazete de) yayınladı.

Maârif târihimiz açısından bir vesika mâhiyetinde olan bu beyannâmede, Encümen-i Dâniş in kuruluşundaki ilmî maksat çok daha açık bir şekilde îzâh edildi. Ayrıca reis ve âzâları îlân olundu. Encümen-i Dâniş e, Bezm-i Âlem Vâlide Sultân ın, Sultan Mahmud türbesi yakınlarında yaptırdığı Dârülmaârif adlı okulun içinde bir yer ayrıldı. Encümen-i Dâniş, Sultan Abdülmecîd Hanın irâdesi üzerine 18 Temmuz 1851 (19 Ramazan 1267) târihinde büyük bir törenle açıldı. Açılışa başta Pâdişah olmak üzere, sadrâzam, bütün hükûmet üyeleri ve ilmiye sınıfı katıldı.

Açılış töreninden sonra, dâhilî ve hâricî âzâlara, birer rüûs (diploma) verildi. Encümen-i Dâniş in nizamnâmesinde (tüzüğünde) dâhilî ve hâricî âzâlıklar ile bunların husûsiyetleri ve faaliyet alanları belirtildi. Dâhilî âzâlar kesin olarak kırk kişiydi. Bunların her birisinin bir ilim dalında mütehassıs olması, bir yabancı dili bilmeleri, bir eser hazırlama veya tercüme kâbiliyetlerine hâiz olmaları şart koşuluyordu. Dâhilî âzâlar, zarûrî bir mâzeretleri bulunmadığı müddetçe, toplantılara katılmaya mecburdu. Dâhilî âzâlıklarda Sadrâzam Reşid Paşa, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey, Serasker Mehmed, Hâriciye Nâzırı Âlî ve Ticâret Nâzırı ismet Paşa gibi devlet adamları, ayrıca Sadrâzam Fuâd Paşa, Şerif Mehmed, Târihçi Hayrullah Efendi, Ziver Kala, Ahmed Vefik, Osman Sâhib, Ahmed Cevdet Paşa, Ali Fethi ve Recâî efendiler gibi devrin ilim ve edebiyât dünyâsının mümtaz sîmâları da yer alıyordu.

Hâricî 30 tâne âzâ bulunuyordu. Hâricî âzâların, Türkçeye vâkıf olmaları şart koşulmamıştı. Akademiye hangi dil ile olursa olsun mâlûmât verebilmeleri yeterli sayılıyordu. Bunlar maarife dâir yazacakları yazıları Encümen-i Dâniş e göndermekle vazîfeliydiler. Hâricî âzâlıklarda devrin Rum ve Ermeni bilginlerinin yanında, meşhur ingiliz müsteşriki James W. Redhouse, Fransız müsteşriklerinden Bionchi gibi Avrupa nın tanınmış ilim adamları yer alıyordu.

Encümen-i Dâniş& te yalnız öğretim kitapları hazırlanırken daha sonra Dârülfünun da okutulacak kitaplar da hazırlanmaya başladı. Encümen-i Dâniş 'te ilk önce Kavâid-i Osmâniye ile ilgili bir lügat kitabı hazırlanması kararı alındı. Bununla ilgili çalışma netîcelenmediyse de târihle ilgili Ahmed Cevdet Paşaya verilen 1774 ten 1824 e kadar Osmanlı târihini yazma görevi tamamlandı. 12 cilt hâlinde muazzam Târih-i Cevdet diye bilinen Osmanlı târihi kitabı meydana geldi.

Encümen-i Dâniş 'in hangi târihte ve neden lağvedildiği hakkında kesin bir mâlûmat yoktur. Ancak 1862 'ye kadar devlet salnâmelerinde Diyânet Takvimi ismi geçtiği hâlde bundan sonrakilerde görülmemektedir. Buradan Sultan Abdülmecîd Hanın vefâtıyla çalışmasına son verildiği tahmin edilmektedir. Bu ilk Türk Akademisi 12 yıl kadar hizmet vermiştir. * *
kimilerine göre devlete rota çizmeye çalışan gizli bir güç odağı, kimilerine göre hükümetlere yön vermek isteyen bir teşekkül, kimilerine göreyse yalnızca emektar eski devlet görevlilerinden oluşan normal bir sohbet grubudur. yeni üyelerinin ancak oy birliği ile dahil olabildiği bu teşkile dönem başkanlığını en yaşlı üye yapmaktadır. bünyesinde emekli genelkurmay başkanlarını, kuvvet komutanlarını, eski bakaları, emekli büyükelçiler gibi kalbur üstü kişilerden oluşan topluluk 15 günde bir moda deniz kulübünde toplanmaktadır.
osmanlılar'ın türk bilim akademisidir.

1871 yılında kurulmuştur.
(bkz: ihtiyarlar)
(bkz: kırmızı kitap)
çok büyük ihtimalle osmanlı'daki örnekle alakası olmayan, emekli olmasına rağmen devlet yönetiminde söz sahibi olma arzusundan veya alışkanlığından kurtulamamış insanlardan oluşan, bu nedenle periyodik olarak toplanıp görevdeki devlet yöneticilerine akıl vermeye niyetlenen topluluk. devlet yöneticilerine sundukları raporların mahiyeti açıklanıp niyetleri ortaya çıkana kadar, derin devletin ve gladyonun tartışıldığı bir gündemde bu insanların haklarında da negatif düşünülmesi normaldir. kurtlar vadisi dizisinin ihtiyarları benzeri çağrışımların hedefi olmak istemiyorlarsa bunu yapmalıdırlar.
http://www.stargazete.com...r-nereye-gider-163041.htm

http://www.stargazete.com...-i-danis-ne-is-163128.htm
bu zamana kadar tüm raporlarını cumhurbaşkanı ve başbakanlara gönderen fakat rte başa geçince rapor göndermeyi kesen danışma grubu.
ergenekon soruşturmasındaki son gözaltılardan sonra ismi gündeme gelen , devletin gayr-i resmi danışma kuruludur.

-------
Encümen-i Daniş'te konuştuğumuz şeyleri ailemize bile anlatmamız yasak


Ergenekon soruşturmasının son dalgasında gözaltına alınan eski MGK sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın Encümen-i Daniş konusunda sorgulanması, bu gizemli yapıyı yeniden gündemin ilk sıralarına taşıdı.



Eski Genelkurmay Başkanı ismail Hakkı Karadayı, geçtiğimiz günlerde Milliyet'ten Fikret Bila'ya Encümen-i Daniş'i anlatırken, "15 günde bir araya gelip konuşuyoruz. Yapılan tespitleri, varılan sonuçları yazılı hale getirip Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a gönderiyoruz. Belki ülkeye bir hizmet olur diye." ifadelerini kullandı. Karadayı, Encümen-i Daniş'in başkanlığını Prof. Dr. Safa Reisoğlu'nun yaptığını ifade etti. Kamuoyunun merak ettiği toplantılara başkanlık yaptığı söylenen Prof. Dr. Safa Reisoğlu ilk kez Zaman'a konuştu. Encümen-i Daniş'te üye olarak görev yaptığını aktaran Reisoğlu, 2 yılda bir başkanın değiştiğini, görev süresi dolan eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman'ın yerine henüz birinin seçilmediğini bildirdi. Reisoğlu, Karadayı'nın bu sebeple kendisini başkan olarak takdim etmiş olabileceğini ifade etti.

Prof. Dr. Safa Reisoğlu'nun verdiği bilgiye göre, Encümen-i Daniş'te Tuncer Kılınç dışında başka Ergenekon sanıkları da var. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur da emekliye ayrıldıktan sonra bir süre gruba üye olmuş. Eruygur'un emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin ortaya çıkmasından sonra ayrıldığını dile getiren Reisoğlu, "Şener Eruygur yaklaşık bir sene Encümen-i Daniş'te üye olarak görev yaptı. Toplantılara gelip gitti. Ancak Nokta dergisinde yayımlanan günlüklerden sonra ayrıldı." diyor. 'Eruygur, kendisi mi ayrıldı yoksa, siz mi ayrılmasını istediniz?' sorusuna Reisoğlu'nun cevabı, "Encümen-i Daniş siyasi polemiklerle gündeme gelmemeye azami dikkat eden bir oluşum. Zannederim Şener Eruygur da bu nedenle gelmedi artık." şeklinde. Reisoğlu, Encümen'i Daniş'te kararların oybirliğiyle alındığını belirtiyor. Üye olacak isimler için de aynı şey geçerli. Reisoğlu, üye olacaklarda bu görüş birliğine uyma kriterinin öncelikli olduğunu ifade ediyor.

Aktif üyemiz 24-25 kişi

Grubun çok fazla büyümesinin arzu edilmediğine vurgu yapan Reisoğlu, "Şu anda aktif üyelerimiz 24-25 kişi. Yaşlılık ve benzeri sebeplerden dolayı toplantılarımıza katılamayan üyelerimiz de bulunuyor." bilgilerini veriyor. Grubun yarısının emekli askerlerden oluştuğuna dikkat çeken Reisoğlu, eski genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt ve Hilmi Özkök'ün üye olmadığını kaydediyor. 'Neden üyeniz değiller?' sorusunu Özkök'ün istanbul dışında oturmasına bağlıyor: "2 haftada bir toplantı yapıyoruz. istanbul dışında oturanların bu toplantılara katılmaları zor olabilir."

Reisoğlu, Encümen-i Daniş'in her yıl ekim ayından mayısa kadar çalıştığını söylüyor. Toplantıların Moda Deniz Kulübü'nde gerçekleştirildiğini kaydeden Reisoğlu, tartışma konusunun gündeme göre belirlendiğini dile getiriyor. Ergenekon operasyonu konusunda da tartışmalar yaptıklarına işaret eden Reisoğlu, toplantı içeriğinin dışarıya sızdırılmamasının grup kararı olduğunu hatırlatırken, "Ailelerimize, eşe dosta anlatmamız bile yasak." diyerek hassasiyetini belirtiyor. Ergenekon'un üst kurulunun Encümen-i Daniş olduğu iddialarını yalanlayan Reisoğlu, "Ergenekon'un ne olduğunu biz de bilmiyoruz ki." şeklinde konuşuyor.

Sürekli olmasa bile gerekli gördükleri dönemlerde Cumhurbaşkanlık'a ve Başbakanlık'a görüş ve tavsiyeler içeren mektuplar yazdıklarını belirten Reisoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup göndermediklerini aktarıyor. Reisoğlu, Gül'ün başbakanlığı döneminde Başbakanlık'a bir kez mektup gönderdiklerini ifade ediyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde Ahmet Necdet Sezer'e mektup gönderdiklerini söyleyen Reisoğlu, 'Aynı dönemde Erdoğan'a neden göndermediniz?' sorusunu, "Belki bir sureti ona da gönderilmiştir." sözleriyle geçiştiriyor.

kaynak : zaman.com.tr
-------
ergenekon olaylarından sonra aniden medya gündemine düşen, üç gün öncesine kadar ismi zikredilmezken birdenbire çok saygın örgüt falan olan "ulusal çakma ihtiyar heyeti". aniden müthiş önemli bir örgütmüş gibi, özellikle doğan medyası tarafından takip edilmeye başlandı her yaptıkları.

aslında "emekliliğ-i hazmedememiş" olsa daha mı iyi olurmuş ismi, yoksa o kadar da masum bir kompleksten ibaret değil mi? pis kokular geliyor bu örgütün altından.
hiç bir yerde kaydı-kuydu bulunmadığı için örgüt denmesi pek doğal olan oluşumdur.
sendika,vakıf kaydı yok.. dernek olarak da geçmiyor.. e peki ne diyebiliriz ki örgütten başka.
sabah gazetesi köşe yazarı umur talu nun konu ile ilgili enfes ayar yazısı. buyrun:

sayın hocam; kıymetli elçim;
("benim" sıfatıyla hitap edilir ya...)
şimdi siz bana derseniz ki, "encümen-i dâniş istişari bir oluşumdur" diye...
ben de size sorarım, "peze..." istişarenin neresine sığar diye.

sizin, meclis'teki bir milletvekiline, bir parti liderine rahatlıkla baskı yapabilen, tabii "o demokratım" da bunu yuttuğu için, baskısına "peze..." türü katkılarla süsleme katan "emeklim paşam"ın işi, âleme daimi nizam vermek midir?..
hâlâ?
meslek hayatımın hatıratı içinde...
o sıra zaten bir hükümet ittirmiş...
yeni bir hükümet getirtmiş...
kurmayları tarafından andıçlar hazırlanıp "demokratım medyam"a bastırılmış "paşam"ın "kellesi istenen gazeteciler" listesinde olmak gibi kıymetli bir anı da mevcuttur.

başkalarının başına gelen daha beterlerinden biliriz de, kendi başımıza getirilmek isteneni de hatırlarız.
müsaadenizle, dânişime de hatırlatayım:
o dönem bendenizi de kovdurtmak, yazılarımı durdurtmak için bir dosya hazırlamıştı kendileri ve kurmayları.
ben bilmiyorum, belki açıklarsınız:
bu nevi vazifeler, cumhuriyet'in neresinde yazar, anayasa'nın hangi maddesinde, "demokratik laik sosyal bir hukuk devleti" hassasiyetiyle, genelkurmay başkanları, ikinci başkanları gibi zaten önemli vazifelerde bulunanlara bir de "ek yük" olarak tevdi edilmiştir?
encümen-i dâniş ruhu mudur!

kovulmam için gazete patronuna defalarca yapılan baskılar sırasında mutlulukla öğrenmiştim ki, dosyamda bulunan birçok "yazılı kabahat" yanında, özelikle art arda iki yazı "paşa çayı bardağı"nı taşıran cinstendir.
ikisi de washington'dan yazılmıştır.
biri; amerikalıların da huzurundaki bir toplantıda, "peze..." müellifi "paşam"ın en yakınlarından bir başka "paşam"ın , "hem gazeteci hem işadamı" olan bir zatın eline, kürsüde kendi lafı imiş gibi arz etmesi emredilen bir metin tutuşturması üzerinedir.
gözümün önünde, açık bir toplantıda, azıcık el altından olmuştur. ve ülkemin nice kıymetli basın mensubu bunu ya görmemiştir ya duymamıştır.
o yazının ana fikri, "paşamın bir gazetecimin eline okuyacağı metni verip okutması, o gazetecimin de bunu emir telakki edip okuması iğrençliktir" idi.
"anafikir" benim zaten sabit fikrimdi!

ikinci yazı daha ilginçti.
çünkü böyle doğrudan, kör gözüm bir iğrenme tavrı da yoktu.
belki de vardı. vardı belki.
o yazı, "israil'in tehdit önceliklerinin neden türkiye'nin de tehdit önceliği sayıldığına" dairdi.
yani, neden türkiye'nin de, israil'in "nükleer, biyolojik, kimyasal tehlike" gördüğü her şeyi "öncelikli tehdit" saydığının, ortadoğu'ya israil'le aynı gözlük ve aynı dürbünle baktığının sorgulanmasıydı.
yani, israil'in tabii ki kendine tehdit sayabileceği menzillerdeki (muhtemel) füzelerin, neden türkiye'yi de menziline almış, ankara'yı, istanbul'u hemen yarın vuracakmış gibi gösterildiği, böyle kabullenildiği, abd'deki israil kankası düşünce kuruluşlarıyla birlikte neden genelkurmay'ın (ve bazen hükümetlerin) böyle bir ittifakı olduğuna şaşırılması idi.
ortadoğu'da nükleer imha gücüne sahip tek bölge devleti israil iken (abd, rusya, incirlik üssü filan sayılmazsa!), neden elinde nükleer gücü bulunmayan devletlerin "nükleer tehlike" sayıldığına şaşılması idi!
"encümen-im dânişim dayı paşam" ile "biricik paşam" buna da kızmışlardı işte.
ben de "encümenim dânişim" kadar ülke sevdasıyla dolu olsam, ben de kızardım elbette!
bakar mısın "peze..."nin sorguladığı işe!

http://www.sabah.com.tr
kendilerini "Büyük Devlet Jürisi" olarak tanımlayan ve eski üst düzey devlet görevlisi asker-sivil kimselerden oluşan, ismini dönemin cumhurbaşkanı fahri korutürk tarafından yapılan bir tanımlamadan alan topluluk.
--spoiler--
1980 öncesinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk bizim Suadiye'deki evimizde yapılan toplantıya gelince, "Sizler etkili, yetkili insanlarsınız. Etkili bir kurulsunuz, Encümen—i Daniş'siniz" diyor. Böylece ismi Encümen—i Daniş oldu.
--spoiler--
türk siyasi hayatında dönem dönem iktidarlara uyarı maiyetinde mektuplar yazmış bu vesile ile postmodern darbelere sebebiyet vermiştir. en son mektuplarını 90'lı yıllarda irtica tehdidine yönelik olarak süleyman demirel hükümetine yazmışlardır...
Görevdeyken darbe yapamayıp içinde klan amcalarin emekli olmaları akainde büyük kulüpte bir araya gelen ve masum olmadıklarna inandigim ihtiyar heyeti. Bu ülke kimler kaldi ya Rabbi dedirten utanc verici bir tablo.
nur serter in de üyesi olduğu bir fikir kurumu.

bir yerde, think tank
bazı kaynaklarda osmanlı'nı milli güvenlik kurulu olarak anılan yapılanmadır. 3. selim döneminde çeşitli nedenlerden dolayı oluşturulmaya çalışılan devlet içinde ki "çekirdek" kadro olduğu da bir başka iddiadır. bu yapılanma bir süre sonra oldukça güçlenmiş ve devletin karar mekanizmasında oldukça etkili hale gelmiştir. yapılanmanın beraberinde getirdiği anlayış günümüze kadar devam etmiştir.
günümüzde mason paşaların yer aldığı bir encümendir. evet genelkurmay başkanlarının ve üst komuta kademesindekilerin çoğu masondur. kanıtları da mevcuttur.
ilker başbuğ'un da içinde yer aldığı teşkilat..

türkiye'ye bir hayrı dokunur zannediyorsanız yanılırsınız..
http://arsiv.taraf.com.tr.../dersimli-karadayi/24818/

(bkz: ismail hakkı karadayı)

tsk ya naylon darbe yaptiranlardan daha uyanik olmakla birlikte 15 temmuzda one yem olarak attiklari adamlar kadarda mal degilmis bu kisiler,

ne basbug gibi capsizlara yetki vermek ne de perincek gillerle yuvarlak masa kurmak gibi basit islerle ugrasirlarmis.

boylesine sabirli adamlarmis iste.