sabahlar olmayacakmış, birbirimizi hiç bırakmayacakmış gibi konuştuğumuz günler..
artık kimle konuşsam ya sevgisi sahte, ya direkt sığ bir insanmış gibi geliyor.
onsuz hep yarım, hep eksik gibiyim.
biliyorum belki gel desem gelecek ama diyemiyorum. hatta kendi ağzımla onu istemediğimi söyledim.
ama yerin hep aynı bende.
yerin hep özel,
yerin hep güzel kalacak.
ben hep seni anımsayacağım.
başkalarıyla belki daha güzel şeyler yaşayacağım ama aklımda yine seni hatırlayacağım.
Uflayıp puflamadan bir şeyler satın alabilmek, ağzı bok kokan örümcek beyinli mülteciler yerine avrupalı insanları sokaklarda görmek, korona saçmalığı olmadığı zamanlar gece bir sahil kentinde şarap içip denizi seyretmek.
Pop müzik. Bir iki anlamlı cümle kulağa hoş gelen müzik. Falan filan. Şimdi ki rap müzik öyle mi canım iyi laf sokma var da lafı bulana kadar sabah oluyor.
Ankesörlü telefon başında sıra bekleyip hıçkıra hıçkıra ağlamak.
sanırım küçükken daha güzeldi bazı şeyler. Mesela annemle özel bir şey konuşacağım diye yollardim herkesi ama ağlardım sadece, konuşmazdım. Bağırır çağırırdım. kimse gitmek istemezdi zaten, kavga ederdik oranın başında. Konuşmayacaksan kapat derlerdi.. Kavga etmeyi falan özlemedim. Sadece o duyguyu özledim. Bir başına bırakılmışlık duygusu. Hala içimde bir yerlerde. Ama hayatın inkar edilemez bir gerçeği de.. geçmişe dönme şansım olsaydı başımı okşayıp kocaman sarılırdım kendime. Yani o küçük ağlayan kızı o kadar çok özledim ki, büyüdükçe içimde bozulmadan duran küçük kalan bir şey,ama yer yer kendini hatırlatan koca bir duygu mu desem his mi.. Keşke geçmişe gidebilsem de sarılsam ona keşke. Küçük kızı çok özledim.
Babam okey oynarken yanında oralet içtiğim zamanları da çok özlüyorum sözlük. O zamanlar ailem tam dağılmamıştı babamla aram(ız) iyiydi. Her şey çok güzel olmasa da kötü de değildi. Çocuktum hiçbir şeyin farkında değildim ve mutluydum. Şanışerin de dediği gibi çocuk olmak istiyorum, dinlemek istiyorum yeniden masal.