En zor zamanlarımda kimseye ihtiyaç duymadım tek başınaydım. Her zaman güçlü oldum çünkü kimsenin bana yararı dokunacağını düşünmüyorum. Herkes teselli verir ama içindekini kimse bilemez.
Ben de yaşadım bunu. Tek başıma atlatma sebebim yalnız olmam değil aslında. Etrafımda konuşmak isteyen yardımcı olmak isteyen vs bir sürü insan var. Fakat o kadar mutsuz ve karanlık duygular var ki. Konuşsan da değişmeyeceğini bilirsin. Kimse çare bulamaz sevdiğin birini kaybetmene.
Nasıl atlattım hatta atlattım mı bilmiyorum ama aklımı kaybetmeden 10 ayı geçirdim. Bazı günler deliriyorum galiba diye bile ağladım. Hala da korkuyorum. Ama bi şekilde hiçbir şey ilk gün ki ilk ay ki ilk 5 ay ki gibi değil. Her gün biraz daha tekrar dünyaya insanlara hayata odaklanıyorsun.
aslında kimsenin size yardım edemeyeceği gerçeğini bilirsiniz, çevrenizdeki insanlar da bunu bilir, ama ''çok üzüldüklerini ve daima yanınızda olduklarını'' ısrarla söylemek isterler. ta ki sizin gözlerinizde o minnet duygusunu görene kadar. bu onlarını vicdanlarını rahatlatma şekli, ne kadar iyi bir insan olduklarına kendilerini inandırma şeklidir.
ve siz içlerinden birini seçip gerçekten kendisine ihtiyacınız olduğunu, söylediğinizde veya hissettirdiğinizde saçma sapan bir şeyi bahane edip kavga çıkarırlar. '' size yardım etmek isteyen insanların yardımlarını göremeyecek kadar kör ve nankör olduğunuz!!!'' gerçeğini yüzünüze vurarak hızla yanınızdan uzaklaşırlar.
güçlü insandır. veya güçlü gözükmeye çalışan insandır. hasta olsun, parası olmasın, aç kalsın yılmaz. yoluna devam eder. sevdiklerini kaybetsin yine durmaz, yoluna devam eder. yorulursa oturur bekler sonra yine yürür o yolda. ama durmaz. çünkü bilir durursa ölür, durursa orada kalır, orada donar, orası onu yutar. nereden mi biliyorum? hava atmak gibi olmasın şahsımdır. on bir yaşlarında sokaklarda yattım, anne, baba başta olmadan büyüdüm, erkek kardeşimi büyüttüm. ama hepsi atlatıldı. 23 yaşında kendi yazılım şirketimi kurdum bu yıl, kimseden yardım almadım, çevrem akademisyen dolu. Güzel günleri görmek için zorluklar gerekebilir, yarıda takılırsanız oturun dinlenin, sonra kalkıp yürüyün... Tökezlerseniz düşmeyin, düşerseniz bile yaralarınız ile yürüyün ileride iyileşecektir.
bu bir zorunluluk değil bir tercih gibi görünse de buz gibi zorunluluktur. Çünkü kendi derdiyle bir başkasını yormak istememektedir. Ama ister ki insanlar sorsun neyin var? Neden bu kadar düşüncelisin? diye. Bundandır içine kapanıklığı ve ketumluğu. Sorup soruşturanı olmayınca da bir dağ başına çıkıp, avazı çıktığı kadar bağırmak ister.
Bu bireyin uykusuz geceleri vardır, kabuslu kendinden geçişleri olmuştur. karabasan kankasıdır. Karada ölüm yoktur ona.. bir kurt gibi kara kışı atlatır ama hiçbir zaman yediği ayazı unutmaz.