Eski yılların dergi-gazetelerini okumak. (Özellikle şu sıralar 1940-1960 arası dönemin dergileriyle ilgileniyorum)
Geceleri sokaklar bomboş iken yürüyüş yapmak. (Kalabalığı sevmem)
Strateji oyunlarını RP yaparak oynamak. (Hatırlıyorum da lise sonda shogun 2 Total War'da yıl yıl komutanların ne yaptığını, hangi yıl nerede savaş olduğunu, önemli olayları bir yere yazardım vakanüvis gibi. Bizimki de işsizlik ama oyunu oldukça zevkli hale getiriyordu.)
Yemek yemek.
Dizüstü bilgisayarı televizyona bağlayıp YouTube'da video izlerken kondisyon bisikletine binmek.
kahvaltı etmektir. ne yediğimin önemi yok ister peynir-zeytin çay, ister simit çay, ster börek ister poğaça açma ve çay.
hayat özellikle şu pandemi ile beraber öyle bir noktaya geldi ki birçoğumuz resmen robotlaştık. hani bilim kurgu filmlerindeki cyborgler var ya konuşuyor yürüyor bazıları koşuyor yiyiyor içiyor falan. onlar gibi olduk aynı. çalışmak zorunda olan bizim gibilerin hayatı ev ve iş arasında geçer oldu. eskiden evden çıkar 8-10 km yürürdüm kulağıma kulaklıkları takıp. en sevdiğim şey o idi ama bu salgın mevzularından ondanda kısmen mahrum kaldık. veya arabaya binip semt semt gezerdim insanlara bakardım hoşuma giden yerlerde durur çay falan içerdim. nüfus ve araç sayısı öylesine arttı ki akşam çıkıp işyerinden eve gidebilirsek ertesi sabaha kadar kontak çevirmemeye yemin eder olduk.
o yüzden elde avuçta bir bu sessiz, kimsenin olmadığı sabahın köründe kahvaltı etmek kaldı. onuda hangi ipne alacak elimizden bakalım..