edebiyat tarihinde iz bırakmış giriş cümleleridir.
j. d. salinger - çavdar tarlasında çocuklar
"Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum."
tolstoy - anna karenina
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
charles dickens - iki şehrin hikayesi
"Akıl çağıydı, budalalık çağıydı da. inanç çağıydı aynı zamanda inkar çağıydı da. Bir taraftan aydınlık bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu. Umudun baharıydı, yeisin kışı. Her şeyimiz vardı ama hiç bir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk."
franz kafka - dönüşüm
"Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."
yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız...kara baht bir kasırga gibi. bu ne baş döndürücü iş? geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. tevekkül güç, isyan vahim;felek hiç felek hiç rahmetmeyecek mi? heyhat, onu döndüren kara bahtın kasırgası...y.k. karaosmanoğlu erenlerin bağından.
öğleydi. orta yerde bir masa vardı; masada küçük bir vazo, vazoda çiçekler. çiçekler bahar çiçekleriydi. çünkü zaman bahar zamanıydı.geceleyin kar yağmıştı. sabahleyin dinmişti kar. gün değişiminde gene yağmıştı.duvarların güneşli diplerinde safranlar açarmış; kar yağsa da. ve evin hanımı safranı severmiş. cengiz dağcı. badem dalında asılı bebekler.
peygamber efendimizin ve onun tebliğ ettiği kitaba iman edenlerin mekkeli putperestlerden gördükleri eza ve cefa nedeniyle medine'ye hicretlerinden 1080-1082 yıl, isa aleyhisellamdan ise 1670 yıl kadar sonra, şevval ayının üçüncü gecesi, debdebesi ve cağcağasıyla yedi iklim dört bucağa nam salmış o kostantiniye şehri, gökyüzündeki karanlık bulutların altında yorgun bir dev gibi uyumaktaydı.
''Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de dünyaya getirdi. Alman olan Avusturya, büyük Alman vatanına tekrar dönmelidir.'' Kavgam- Adolf Hitler.
Bu cümleyi okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu.
Kamlançu ülkesine bahar gelip de kuşlar ötüşmeye başlayınca, ağaçlarda ve yerlerde çiçekler açınca Yüzbaşı Burkay yine o büyük çam ağacının yanına geldi. Ruh Adam - Hüseyin Nihal Atsız.
iki şehrin hikayesindedir tartışmasız. daha doğrusu ilk paragrafı da söyleyebiliriz.
"En iyi zamanlardı, en berbat zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç devriydi, kuşku devriydi, Işık dönemiydi, Karanlık dönemiydi, umudun baharıydı, umutsuzluğun kışıydı, önümüzde her şey vardı, önümüzde hiç bir şey yoktu, doğrudan cennete gidecektik, doğrudan cehenneme gidecektik, - sözün kısası, o zamanlar da tam bu zamanlar gibiydi: Sesi en yüksek çıkan yetkililer, her şey iyisiyle kötüsüyle ancak en üstün en aşırı mertebelerde anlaşılsın diye tutturmuştu."