biraz değiştim,
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
değiştim,
unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
ben benimle savaşıyorum,
seninle değil!
sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
sorun değil!
elbet alışırım,
biraz alıştım,
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
alıştım,
varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
bir yanım bırak diyor bir yanım ma,
kesin değil!
henüz tanıştım,
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
samimi değil!
bir hayli kırıldım,
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
aslında ne sana, ne olanlara
kendime kırgınım
maziye hiç değil, ana kırgınım.
anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına
bir hayli kırgınım
beni ben kırdım oysa,
iyi değil!
galiba yoruldum,
her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
kendime kalbimi kanıtlamaktan,
ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum..
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su
(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile
mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine
su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.) (bkz: ((#408594)))
bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda,
aylardır konuşan da.
kabul.
...bir kez yolda karşılaşalım,
onunla da avunacağım.
adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.
Bana dokunduğunda hangi mevsimi yaşıyordu ki buralar,
Bak, çıkartamadım tenini üzerimden hala.
Başkasına dokunsam,üşüyecek gibiyim.
Sen hiç üşüdün mü benden sonra?
zeynep beni bekle
gece ağaçlarına yağmur çiseliyorum
cam tozu su beyazı
yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
eski teşrin'lerden kederli kırmızı
zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
söyle kim önleyebilir buluşmamızı
senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil. cemal süreya - üvercinka.
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü.
Cihanda bulmadım yâr-ı muvafık,
Muvafık sandığım, çıktı münafık.
dünyada uygun bir yar bulamadım, muavfık (uygun ) dediğim sevgili, münafık (ikiyüzlü) çıktı.
bu yağmur...
bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince,
öpüşten yumuşak yağan bu yağmur.
bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince aynalar yüzümü tanımaz olur.
bu yağmur kanımı boğan bir iplikk,
karnımda acısız yatan bir bıçak.
bu yağmur, yerde taş ve bende kemik
dayandıkca çisil çisil yağacak.
bu yağmur, bu yağmur cinnetten üstün;
karanlık, kovulmaz düşüncelerden.
cinlerin beynimde yaptığı düğün
sulardan, seslerden ve gecelerden.
n. fazıl kısakürek
..öyle bir yere geldim ki ,
sıcak ve soğuk,
aşk ve nefret,
savaş ve barış
üşümek ve sonra ısınmak gibi..
gitsem ayrılık olur, kalsam çöl..
gidersem bende hasret olur
ve belki beni sevenler de özler ama
anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor,
ama ben ölüyorum.!
nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum..
anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor..
sevdiklerim ve beni sevenler,
bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum
tuncay akdoğan
iz tv'de yayınlanan ''kafirler'' belgeselinde geçen bu cümleler bir belgeselde duyduğum en güzel cümlelerdi.
bulutlarla boy ölçüşen dorukların ülkesinde unutulmuş bir halkın hayatı sessizce akmaya devam ediyor...
onlar farklılığın kabul edilemez görüldüğü bir coğrafyada var oldukları her günü coşkuyla karşılıyor geride bıraktıkları her yılı minnettarlıkla kutluyor.