lucy adlı bir diclonius'un hikayesidir. 2 metreye ulaşabilen 8 tane(yanlış hatırlamıyorsam) vektörü vardır. küçükken okulda tanışıp aşık olduğu bir çocuk ve lucy'nin hayatını anlatır. çizimleri çok iyidir, opening müziği lilium çok güzeldir. normalde openingleri atlardım ama bunda hiç atlamadım. ilk izlediğimden beri telefonumdan ne şarkılar geldi, geçti. bu hiç silmeye yeltenmediğim şarkılardan biri olarak kaldı. dicloniuslar falan, tüm olayları ilk günkü gibi aklımda. anime hayatıma bununla başladığım için hiçbir anime o kadar güzel gelmiyordu tabi. no.6 ve bu en sevdiğim iki animedir. ilk defa anime izleyecekseniz bununla başlamayın, bir süre diğer animelerin çoğundan keyif alamıyorsunuz.
her anime severin izlemesi gereken, sevmeyenlerin de izlerse pişman olmayacağı bir animedir.
milleti hüngür şapırt ağlatıyormuş ama izlediğimde bende duygusal açıdan o kadar da etki bırakmadı. belki benim odunluğumdan da kaynaklanıyor olabilir. emin değilim.
1. başlayan herkes ama herkes en azından 1 kez başlangıç jeneriğinde ki müziğin etkisinden çıkıp o çizimleri bir incelesin. o nasıl derin tasvirlerdir arkadaş, ne güzel konular işlenmiştir. hiç izlememiş de olsan lucy'nin ne kadar sevgiye muhtaç bir kız olduğunu sadece oradan anlıyorsun.
2. konusu feci aşmıştır, bunun ifade edilişi de gayet başarılıdır. ancak o seslendirmeler var ya? yok üstadım, ne kadar kaliteli olursa olsun çekilmiyor, insanın kulağını tırmalayıp içini gıcıklıyor. öyle abartı seslendirmeseler keşke.
3. tüm anime serisi boyunca sadece tek bir yerde güldüm. o kadar ağlayıp zırladıktan sonra adını unuttuğum hatun kişisi, adını unuttuğum erkek kişisine dönüp gayet duygusal bir şekilde 'göğüslerimi yalamak ister misin?' dediği an benim için traji-komik bir andı.
4. konusu çok sağlam ancak senaryosu kötü yazılmış bir anime serisi bana göre. çünkü o adını unuttuğum erkek kişisi daha ilk bölümde kardeşinin ölümünü hatırladığında "kesin bizim kız öldürmüştür" demiştim. o bilim adamının kızının da yeni tür olduğu belliydi. bir de herşey beklediğiniz gibi çıkıyor, ancak buna rağmen olaylar o kadar yavaş gelişiyor ki "böyle gidiyosa kesin şaşırtcaklar izleyiciyi, yoksa herşeyi anladığımızı bile bile ne diye açıklığa kavuşturmak için bu kadar ağırdan alsınlar" moduna giriyorsunuz ancak tam da beklediğiniz gibi sonuçlanıyor herşey. yani bu konuyla daha iyi bir anlatım yapılsaydı şimdiye çoktan efsane olmuştu bence.
5. seriyi 1 gün içinde bitirirseniz muhtemelen gün sonunda melankolikleşeceksiniz. defalarca test edildi, onaylandı efendim.
fazlasıyla kanlı ve müstehcen olduğu söylenen anime.
yarın arkadaş grubuyla izlenecektir, şimdiden panik yapılmıştır. ya etkilenirsem falan. ya bişey olursa. hayır yanlarında yiğitliğe de bok sürülmez. gerginim sözlük.
edit: ilk 3 bölümünü izledik. ilk dakikalarda fazlasıyla irite oldum, ama bir yerden sonra alışıyorsunuz, "aa kolu koptu, enee bacak da gitti, aa öteki de patladı" demeye başlıyosunuz. konu da sarıyo. iyi yani.
Bittiği An itibariyle 2. Bir Devam Animesi Olduğunu Düşündüren Animedir..
--spoiler--
Genel Müdürün Bu iş Daha yeni başlıyor deyip peruğunu çıkarıp boynuzlarını göstermesi!
Kohta'nın kapı dışında gördüğü bir gölge sebebiyle öldü imajı verilen lucy'nin (nyu) ölmemiş olması!
--spoiler--
Not : Malesef Üzerinden 7-8 Yıl Geçmesine Rağmen Devam Animesi Çıkmamış ve Muhtemelen Çıkmama ihtimali de yüksek..
erkek anime izleyicisinin özellikle duygu seline kapıldığı animedir. müzikleri ve çizimleri konusuyla birlikte iyi olan ama geneline bakıldığında hayranlık bırakacak bir örgüsü olmayan animedir ayrıca.
esasında tam türk insanına hitap eden bir animedir. şiddetiydi, çıplaklığıydı, intikam isteğiydi, acitasyonuydu hepsinden bir tutam var. nyuu* adlı tatlı bir kızımız da var. daha ne olsun?
çizimleri görünce dersiniz ki "adamlar ne kadar da muhteşem dizayn etmişler."
halbuki gerçekleri, her gün gördükleri yerleri tuvale geçirmişlerdir. bazı insanlar gerçekten de şanslılardır. http://youtu.be/4jKia1xZR_4
zorlu geçen bir sınav döneminin ardından evde son derece normal bir şekilde müzik dinlerken lilium'un bir anda çalıvermesi ile gözlerimi dolduran animedir. "ben anime eleştirmeni olucam." havasında olmayan insanlar için son derece güzel, duygusal ve etkileyicidir ayrıca. soundtrack'i hakkında diyecek birşey yok zaten "lilium" ve "shinkai" yeter de artar.
ama belki de en güzel tanımı; en güzel morların en güzel şekilde kullanıldığı animedir.
bazı sahnelerinde gözlerin dolmasına neden olan, kanlı sahneleri de abartılı olan anime.
--spoiler--
üvey babasının kıza verdiği rahatsızlık sonrası annesinden birde tokat yemesi en kahredici sahnesidir.
--spoiler--
içinde aşırı şiddet, aşırı cinsellik, aşırı duygu barındıran kendini izleten animedir. hani kesin izleyin diyemicem ama anime başlarken çalan lilium şarkısını mutlaka dinleyin zaten bu şarkı başladığında animeyide izliceksinizdir... bide kısa özet geçimm boynuzları olan japon kızların görünmez vektörleriyle(elleriyle) insanların vücutlarını parçalayarak, kopararak öldürdüğü anime
süper etkileyici animedir. animenin hayalgücü sınırı olmadığını birkez daha ispatlar. hele giriş müziği çok etkileyicidir. sırf onun için tekrar tekrar izlenebilir.
şiddetin oldukça ağır bastığı, bol miktardan kan görülen; duygu yönünde de ağırlığı olan bir animedir. ağlatır bile bazen, o derece.
ama cinsellik falan içermeyen animedir, sözlükteki entrylerin çoğunda böyle söylesede okuyup gözünüzde büyütmeyin; iki saniyeliğine çizgi göğüs görmeyi cinsellikten sayıyorsanız o başka.
kısacası izlenmesi gereken bir animedir.
--spoiler--
sonundan bir bok anlamadım. saatin çalışmasından dolayı o kapıdaki karaltının lucy olduğunu çıkartasım var; zaten 13 bölüm boyunca mutlu sonla bitsin diye dua ettim. ama yok, yine de emin olamıyorum. ama yine de güzel bir son olmuş, beklediğim kadar mutlu bir son olmasa da.
--spoiler--
ilk bölümde lucynin kafasından vurulma olayı olmasa bu kadar iç kanırtıcı olmayıp yavan bi hal alacağını düşündüğüm animedir. işte o sahnedir beni elfen lied e bağlayan hünkür şapırt ağlatan.
kan, vahşet doludur, cinsellik çoktur falan ama,
eşek kadar herifim, bu da bir anime sonuçta ama, sonunda oturup hüngür hüngür ağlayacaktım nerdeyse. öyle de duygusaldır.
Soundtrackleriyle ve çizimleriyle diğer ecchilerin bir adım önünde olan anime. Özellikle son sahnesiyle müthiş ve merak dolu bir final yapmışlardır.
Mangasının uzunluğuna bakınca animesi kısa geliyor ve mangada bağlanan sonuca anime de bağlanılmıyor ama çoğu kişi mangasını okumadığı için bunu bilmiyor. Ki normal bir durum, mangasının dili çok ağır.
13 bölümünü(+ 1 ova) üst üste izleyince bünyede garip etkiler bırakan anime ve manga serisidir. elf şarkısı anlamına gelir(Erufen Rīto). iyidir veya kötüdür, duygu sömürüsüdür ya da değildir, gerçekten tartışılır bu kısmı; ama soundtrack kesinlikle muhteşemdir. En iyi kısa anime ödülünü almıştır. içerik bakımından diğerlerinden farklıdır. bir şekilde izlettirir kendini. Lucy, Nyuu ( ki bu ismi duymaktan iğreneceğiniz zamanlar gelir izlerken ve japoncada anlamı sütmüş bu da ayrı bir hayal kırıklıdığır) Kohta(esas oğlan), Yuka(kıskanç kuzen), Nana gibi karakterlere sahiptir. Bana göre manasız olan tek kısım şudur: tam böyle olaylar gelişir, tamam belli ki burda bu bölüm bitecek dersiniz heveslenirsiniz, bölümününe göre böyle bir hallere girersiniz. derken o Çieko Kawabe'nin seslendirmiş olduğu, saçma, hayat bayram olsa tadındaki 'be your girl' şarkısı devreye girer her bitiş müziğinde olduğu gibi. evet bu kısmı beğenmedim, eleştirecek bir bunu bulabildim. ama izlenir mi evet izlenir.
şu ana kadar 20 anime izlemişsem, en kötüsü ve saçma olandır elfen lied. ota yoka soyunur burdaki kızlar. devamı nası olcak diye mangasını okuduydum okumaz olaydım. bildiğin ecciymiş.