gelinen son noktadır. 367 kararından sonra, türban serbestisine ilişkin anayasa değişikliğine dair yapılan anayasa değişikliğinin iptali bunun en son ve en somut göstergesidir...
411 milletvekilinin oyu ile yapılan anayasa değişikliği, 7 anayasa mahkemesi üyesinin aldığı karar ile hiç edilmiştir. bu durum ülkeyi meclis mi yönetir mahkeme mi? sorularını akla getirmektedir. milli irade zaafa uğratılmıştır.
anayasa mahkemesi, chp ile birlikte muhalefet görevine üstlenmiştir. anayasa mahkemesi meşruiyetini tartışılır hale getirmiştir.
yazıktır... günahtır... bu memlekete, bu ülkenin yarınlarına yapılan en büyük kötülüktür...
MADDE 148; Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. anayasa degisikliklerini ise sadece sekil bakimindan inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def'i yoluyla da ileri sürülemez.
Madde metni gayet açıktır. Diyor ki yasa koyucu "anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler". zaten öncelikli işi "kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek" olan bir kurumun, anayasa değişikliklerini esasına girmesi parlementer rejimin tehlikeye girmesi, yasama organinin felc gecirmesi anlamına gelir.
Ayrıca demokrasi açısından da ciddi sakıncaları vardır. Halkın iradesinin yansıdığı meclisin yerini alan ve meclis iradesine kararlarıyla sınırlandıran bir anayasa mahkemesinin teşekkülünde halkın cüzi dahi olsa bir etkisi söz konusu değildir.
Soruyorum anayasa mahkemesine; egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil midir? Millet bu yetkiyi meclis eliyle kullanmaz mı? Demekrasinin gereği bu değil midir? 411 milletvekilinin iradesini, ki bu temsilde halkın yüzde 75-80'inetekabul eder; 7 kişinin iradesiyle kısıtlamak adalet midir?
velhasıl;devletin temeli olan adalet derinden sarsılmıştır...
(bkz: kuvvetler ayrılığı)
anayasamızda kuvvetlerin dengeli ayrılığı benimsenmiş iken, mevcut dengenin bizzat güvencesi olan anayasa mahkemesince bertaraf edilmesidir..
anayasayı bizzat anayasa mahkemesi nin hiçe saymasıyla gerçekleşmiş durumdur. özellikle son 1 yıldır iyice gözler önünde yaşanmaktadır. önce 367 sonra bu olay. geçmişte ordunun felsefesiydi bu halka rağmen halk için bir şey yapmalar. ama görüyoruz ki bu akımın günümüz temsilcisi hukuk adamları*
egemenlik geçici bir süre için daha, kayıtsız ve şartsız olarak, anayasa mahkemesi'nin çıkarlarına yönelik karar verdiği "kemalist çeteler ve oligarşi"ye* aittir.
cumhuriyet rejimine karşı buyuk bir darbe olma yolunda ilerleyen yasa tasarısını iptal ederek egemenliğin rejimi olan cumhuriyeti kurtarmış olmanın onemini kavramayan kişilerin soylevidir.
akp'nin ergenekon'a açtığı savaşın hemen ardından cumhuriyet başsavcısı'nın akp'ye açtığı kapatma davasıyla ''ergenekon'la bir ilgisi var mı başsavcı'nın aym'nin'' sorularını akla getiren ve kafaları iyice bulandıran kurumun yıllar sonra duvarına yazması muhtemel yazı...
bir aym üyesi bir aym üyesine hadi gel parti kapatalım demiş...
o da cevap vermiş : bi de değişiklik yapalım . parti açalım .
diğeri yine : bunu hiç düşünmemiştik lan ...
ikiye karşı dokuz oyla deniz baykal'ın bila kaydı şart cumhurbaşkanı yetkilerine de sahip süresiz başbakan ilan etmesi sonucu tamamına erecek olan ictitihadi evrimdir.
3 5 çapulcu insanın din e müdahale ettiği zaman insanların kafasında oluşan düşünce. bu beni çok mutlu ediyor, çünkü eğer din e saldırı olmasaydı, sıkıntı çekmeseydik bu dini sevmez onlar gibi olurduk.
egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olması ile eğemenliğin kayıtsız şartsız halkın olması arasında bir ayrım göremeyen zevatların zırvasıdır.
egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, millet sadece 22 temmuzda seçimlerde oy kullananlar değildir, bir geçmiş ve gelecek vardır millet kavramında. o halde bir seçimde çoğunluğu almış partinin değildir iktidar, milletindir, millet adına bu egemenlik yetkisini sadece meclis kullanmaz. anayasa mahkemesi, danıştay, yargıtay, üniversiteler, belediye meclisleri, belediye başkanları hatta muhtarlar kullanır. yani bunların bir kısmı seçilir bir kısmı atanır ama hiçbiri tek başına iktidar değildir.
hatta bu iktidarların tümü yargı organları tarafından denetlenmelidir, işte hukuk devleti ve demokrasi kavramı yasama ve yürütmenin denetlenmesi ile ortaya çıkmıştır.
kendini milletin tek temsilcisi zanedenler unutmasınlar ki, millet çok daha geniş bir kavramdır ve kurumlardan oluşur, kurallardan oluşur. bir seçimde çoğunluğu eline geçiren komünizmi de getiremez, faşizmi de, şeriatı da...
bu yüzden zırvalamayın da bilmediğiniz anlaşılmasın...
konuyla ilgili bilgi edinin biraz varsa eleştirileriniz ondan sonra yapın...
kararlarını insanların anlık * düşüncelerine göre değil, milletin ezeli ve ebedi oluşumunu gözeterek alan kurum. türkiye'de halk sadece akp'ye oy vermiş 15 milyondan ya da bu topraklar üzerinde şu anda yaşamakta olan 70 milyondan ibaret değildir. bu halk değil miydi zamanında gavurları istemiyoruz diye evleri basıp,insaları yakan öldüren *, din elden gidiyor diyerek otelleri içindeki aydınlarla yakan *, gene din elden gidiyor diye masum askerleri öldüren *. bu ağlamaklı edebiyatı yapanlar bu olayları şayet; evet millet bunu istiyordu o zaman da yapılmaları doğruydu diyebiliyorlarsa bu kişilere denebilicek hiç bir şey yok lakin bu ve benzeri yüzlerce olayı yanlış buluyorlarsa halkın her zaman doğru yönlendirilmediğini de ve doğruyu istemediğini de kabul etmeleri lazımdır. şayet bu kurumun verdiği karar mı doğrudur o zaman derseniz hayır karar değil ama dini siyasete alet edenlere verilen cevap doğrudur diyebilirim.
"salman rüşdi'nin iran halkının neredeyse tamamı tarafından linç edilmek istenmesi milli iradeye saygıdan dolayı kabul edilmeli midir" sorusunu akla getiren önerme.
parlementer rejim felç olmasıdır..
buna rağmen cuntacı kesimin yapılanı uygun bulması ve fakat tabiri ve de yaşananların mahiyetini kavrayamamasıdır...
mustafa kemal atatürk'ün "-egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünün yandan yemiş halidir, bununla beraber olaylara hep bir taraftan bakan insan mırıldanmasıdır.
akp'nin, üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasıyla ilgili kararından sonra bu yasa uygulanır gibi olmuş, bazı öğrenciler okullarına türbanla girmeye başlamış ancak sonrasında, üniversite rektörlerinin ortak aldığı kararla, türbanlı öğrencilerin girişleri yine yasaklanmıştır. Akabinde de hepinizin bildiği gibi, meclisten geçen yasa anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.
bu iptalin ardından bakıyorum da, özellikle kendini dindar olarak addedenler tarafından her yerde tepki, her yerde itiraz, her yerde protesto var. anayasa mahkemesi, anayasaya veya hukuka aykırı bir karar almış gibi, sanki kendi yetki alanının dışındaki şeylere müdahele etmiş gibi yerden yere vuruluyor. ne yaptı anayasa mahkemesi size sorayım? anayasayı değiştirip, türbanla ilgili dayatmacı bir karar mı aldı? veya bir maddeyi sırf bu türban kararını iptal etmek için mi deldi?.. cevabı ben biliyorum.. ama sizin vermenizi istiyorum, akıl ve tarafsızlık çerçevesinde düşünerek.. başbakan recep tayyip erdoğan, geçen sene cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yaptığı bir konuşmada, daha önce seçilen cumhurbaşkanlarının da aynı şekilde anayasada yazıldığı gibi seçildiğini, kendilerinin de aynı biçimde seçtiklerini söylemişti. o zaman, türkiye anayasasıydı dayanağı. e şimdi ne oldu da anayasa mahkemesine bu kadar tepki gösteriyor akpliler? adı üstünde anayasa mahkemesi, anayasadan aldığı yetkiyle kararlar almıyor mu? anayasayı mı değiştirdi mahkeme kendi kendine? ya da keyfinden mi aldı bu kararı bu kadar tepkinin geleceğini bile bile? eksi oy vermeden önce bi aklı selim düşün sevgili arkadaşım..
deniyor ki, millet iradesi ayaklar altına alınıyor, millet iradesi yok sayılıyor, millete saygısızlık ediliyor.. arkadaşlar, olayları belirli yerlerden görmeyin hep, milletin iradesine kimsenin bir şey dediği yok, akp %47,5 oyla geldi tek başına tekrar. ne acıdır ki, 6-7 sene önce malum nedenlerden hapis yatmış bir siyasetçiydi recep tayyip erdoğan, aynı şekilde bu ülkeye dava açmış bir politikacıydı abdullah gül.. ya şimdi.. biri başbakan, diğeri cumhurbaşkanı.. bu insanları yakın tarihte o kadar suçları olmasına rağmen, bu milletin iradesi getirmedi mi başa? siz hangi olmayan demokrasiden söz ediyorsunuz ki..? Türkiye işte bu kadar demokratik bir ülkedir..
bugün, anayasa mahkemesi önünde, bir sürü çarşaflı, çember sakallı insanlar protesto ettiler mahkemeyi. işte demokrasi amaç değil araçtır teziyle hareket edenlerin yol açtığı sonuçtur bu. ağızlarında sürekli geviş getiriyorlardı "-biz kararı tanımayız"..
bu ülkede gerçekten inancıyla alakalı başını örtenler ya da örtünenler o kadar güzel piyon olarak kullanılıyor ki, bunun farkında değiller, bu ülkede müslümanların tek temsilcisi akp olmuş, öyle bir ayrım var, öyle algılanıyor.. akp nedir bana söylermisiniz?.. allah'ın partisi falan mı?..
sen, bana eksi oyu basmak için sabırsızlanan arkadaşım, önceki seçimlerde neden yaşar nuri öztürk'ün partisine oy vermedin de akp'ye verdin.. yaşar nuri öztürk'ün de partisi yok mu?.. o da din adamı değil mi.. neden..? ben cevaplayayım izninle.. çünkü o da gidip doğuda, güneydoğuda ya da gecekondu mahallelerinde din propagandası yapsa emin ol o da meclise girerdi en azından.. ama o, oy almak için insanları kandırmadı, dini duygularını kullanmadı insanların.. bana bir açıkla lütfen, neden yaşar nuri öztürk'ün partisini hiç görmedin bile, oy vermek için..? ya da türkiye'de kendilerine gerçek müslüman diyenler neden akp'ye oy verdi bunu açıkla..
hukukun üstünlüğünü halk egemenliğiyle karıştıran bilgisizce fikir sahibi insanların yorumudur. kanun yanlıştır, türkiye cumhuriyetinin kurumsal yapılanması yanlıştır vs. ancak şurası bir gerçek ki ortadaki hukuka göre tamamiyle doğru bir şekilde alınan kararı eleştirmek için seçilen bilgisiz bir temellendirmedir. hukukun üstünlüğü ile korunmayan bir devlette Jörg Haider başa gelir ancak hukukun üstünlüğü varsa o devletin teorisi olan anayasasına uymayan durumların derhal önü kesilip birlik beraberlik ve devletin bekası korunur. türban kararıyla böyle bir karar alındığını kesinlikle düşünmüyorum ama devletin teorisi maalesef yanlış; asıl saldırılması gereken konu budur. yoksa amerikada dahi supreme court halk oyuna karşı bir tavırda bulunabilir; bu egemenliğin kayıtsız şartsız supreme courtta olduğunu göstermez.
anayasa mahkemesi kayıtsız, şartsız egemenliği ve türkiye cumhuriyeti'ni korumak için vardır. bunu bilmesine rağmen, yoğurdun ekşi diyen herkese saldıran kesim tarafından oligarşiyle, elitistlikle suçlanan bir kurumdur..
adı üstünde "anayasa"dan aldığı güçle, bu ülkenin altını oymaya çalışan yılanların başını ezmek için her daim olmasını temenni ettiğim bu kuruma ve mensup insanlara karşı yıpratma politikası içine girilmiş ne yazık ki. olsun, güneş balçıkla sıvanmaz!
inatla yapılanların üstünü kapamaya çalışan, temelde bağnaz bir oligarşik yapıya sahip, parti görünümlü ama çok iyi bir pazarlama-satış şirketi olan* bir yapılanmanın savunucularının diline doladığı son zırvadır bu. çamur at, çamur at, nereye kadar? her yoğurdun ekşi diyene böylesin sen! ama o çamur elinde kurur, yüzünden lekesi çıkmaz haberin olsun...