doğa,sükunet iyidir de sosyal anlamda kolay olmaz.yerel halkla ilişkiler artmaya başlayınca huzur kaçar.lakin aşırı merak,dedikodu,rahatlık beraberinde üzerinizde didik didik gözlerle yaşamaya alışabilmeyi gerektirir.parasıyla eve usta çağıramazsınız çünkü ya uyur,ya gevşek takılır,paraya çok ihtiyacı yoktur o bakımdan sallamaz.şehir,kasaba uzaktır filan.
kolay değildir zira en kalın kafalı bizim sığacıklılar bile uyandı dünya paralar dönüyor emlak fiyatlarında. ha bi de anadol şarttır başka araba hiç çürüğü yoksa da iki senede deniz kenarında ıskartaya çıkacak kadar çürür.
şöyle bahçeli de bir evin olacak. içinde çiçekler... bir masa atarsın asmanın altına veya ağacın gölgesine. denizden de hafif bir rüzgar iyot kokusuyla, çiçek kokularını getirse burnuna. doğayı dinlesen sakince. gökyüzü alabildiğine mavi, dalga sesleri geliyor uzaklardan. yılda bir kez, emekli olunca aylarca... hayaldir ama hayali bile güzel.
evin terasında gerinerek güne merhaba dersin, burnunda turunç kokusu ile güzel bir kahvaltı hazırlarsın. çökelek, zeytin yağı ve yeşil zeytinin harmanlanmasıyla ege'ye özgü bir lezzet olan karışıma azıcık da toz biber ekerek ekmeğini bana bana yersin. kuş sesleri eşlik eder bir yandan da dalga sesleri.. dergini alır hamağa uzanır okursun limonatanı yudumlarken. öğlen güneşi indiğindeyse denize gidersin, ege'nin sıcak sularına bırakırsın kendini. gece duşunu alır sahilde bir balık yer sabaha kadar kız arkadaşınla bir kilo "çiğdem" i tüketirsin, dedikodu çiğdemsiz yapılmaz lakin.
"bazen diyorum ki, oğlum 'x' bırak herşeyi arkanda, git, uzaklaş buralardan." kalıbındaki gerçekleştirilmek istenen eylemdir. şöyle iki katlı bahçeli bir ev, geceleri terasına çıkıp yudumlanırken ayaklarının altında deniz olanından. sen isteyip gitmedikçe kimseyle görüşmek zorunda olmayacağın biryerde. dalga sesleriyle uyuyup, kuş cıvıltılarıyla uyandığın, şehir gürültüsünden uzak.. hayali bile antidepresan etkisi yapabiliyor.