bu zat-ı muhterem bi insan hem nasıl bu kadar karizmatik hem de nasıl bu kadar akıllı sorusunu sorduyor insana.fight club filminde çelimsiz bi adamken american history x'de vücut yapmış,dövmeli manyak bi naziye dönüşüyor.her filme kendinden birşeyler katıyor,filmin senaryosuyla oynuyo,karekterde değişiklik yapıyo falan.ayrıca yönetmenlik te var.daha ne isterim
öylece durduğunda bile süper performans gösteriyormuş izlenimi verebilen ve kendi adıma tek hayalkırıklığı oyununu kızıl ejder ' de sunmuş olan aktör; asıl döktürme performansını tabii ki senaryonunda vahşi mükemmelliğinin de katkısıyla 25. saat ' de göstermiştir. hayır konu o değil bu adam şimdi o kadar seçici ve üst düzey filmlerden sonra hollywood' un marvel comics ' in bütün çizgiromanlarını film yapma furyasının son ürünlerinden hulk ' a can vermesi beni feci düşündürdü. lan gitsen bi türlü gitmesen bitürlü. o yeşil oğlanı ezelden hiç sevmem. bezelyeyi de sevmediğimden şişmiş bezelyeyi andıran bu hulk ' un maceraları ve diğer bilimum süper kahraman hikayeleri zerrece dikkatimi çekmiyor. ha cristopher nolangiller' in çektiği ne kadar yarasa güzellemesi varsa; dark night olsun, zort night olsun seyretmesek memento ' muz şaşar o ayrı. gerçi adım gibi biliyorum . işin içinde sırf norton var diye hikayeye dramatik bir yan katmışlar, hulk ' ın aslında çok incelikli biriyken fazla ıspanak yemekten yeşillendiğine beni ikna edecek hale getirmişlerdirr konuyu ammavelakin ben yine de o ıspanak konusunu içinde nasılsa demir var diye inşaat kalıplarına demir yerine ıspanak koyan güzide müteahhitlerimize bırakıyorum.
25th hour 'da sevgilisiyle girdiği şu diyalogla ve o sahnedeki mimikleriyle nazarımda beni bir daha etkilemiş olan, bütün filmlerini izlemeye çalıştığım yale mezunu aktördür.
rosario dawson: ne istersin peki monty?
edward norton: şu x men deki kız gibi, duvarların arasından geçebilmeyi.
bakıcısının onu götürdüğü Cindirella müzikalinden etkilenerek oyunculukla 5 yaşında ilgilenmeye başlayan, 8 yaşında sahneye çıkan, liseden sonra Yale'de astronomi, tarih ve japonca okuyan, ilk filmi Primal Fear'ın denemesine göndermek için bir video hazırlayan ve bu videoda müthiş bir performans sergilemesi sonucu kasetin Hollywood'da elden ele dolaşmasını sağlayan, gün geçtikçe kendini geliştiren ve asla şımarmayan yetenekli aktör.
oyunculuk için tip özelliğinin en başlarda olmadığının temsilcisi olan aktör. ünlü olmadan sokağa çıkıp yürüse muhtemel kimse siklemez. sinema dünyasında karizmatik karakterlere hayat verirken, acayip oyun gücüne ve karizmasına hayran olunan kişi.
ilk filmi primal fearda oynadıgı karakter disosyatif kisilik bozuklugu olan birisidir ve bu filmde gösterdigi performansla 'adam olucak cocuk' belli olur sözünü adeta bizlere dogrulatan edward norton,1998 yılındaki fight club ve american history x ile oyunculugunun doruklarına cıkmıstır.eger ki bi filmde edward norton ismini duyduysanız gidin ve alın o filmi...
the score ve primal fear'deki rolleriyle bir oyuncunun nasıl su gibi olduğunu kanıtlayan baba oyuncu. giydiği karakterin şeklini alan ders olarak okutulası oyuncu.
başta fight club ve sihirbaz olmak üzere oynadığı tüm filmlerde kendini oynadığından şüphe duymadığım aktör..
artık usta olarak anılabilirdir çünkü gerekli başrol miktarını yakalamıştır kendisi..
nedense oynadığı her film başarıyı yakalıyor.. açıkcası fight clubda brad pitt olmasa bile yine tek başına filmi götürürdü diye düşünmüşümdür..
birgün benim yerime eve , işe, okula gitsede benim taklidimi yapsa. bende uzun süren bir tatil yapsam. hakkıyla yerine getirir, bi allah'ın kuluda anlamaz. sanırsam bu adamın yapamayağı tek rol, bakterinin içine giremeyen virüs'ün çırpınışları olsa gerek.
primal fear'da canlandırdığı aaron stampler karakteri ile (ki bu karakter kendisinin ilk aktörlük deneyimidir) resmen izleyiciyi koltuğa yapıştırmış, son dönemin en iyi aktörlerinden biri, belki de en iyisi. hayran olduğum herif.