Kitaptaki değerlendirmeler günümüz türkiye'sine çok uygun. Avrupa aydınlanmasını bir trajedi olarak değerlendiren karakter ondan yola çıkarak taklitle oluşan rus aydınlanmasını ise bu trajedinin parodisi olarak görüüyor. Bir yerde geçen eğer bu alçak gördükleri millet kendileri gibi olsa milleti aydınlanmayı görev edinmiş bu sözde aydınların yine de memnun olmayacaklarını hatta kendi kendilerine verdikleri değerin kaynağı olan toplum aşağılama masturbasyondan olduklarından daha da çileden çıkacakları söylenir.
Kitaptaki karakterler rusya'nın anolojisi diyemem çünkü bir analoji bu kadar net resimler veremez karakterlerden yola çıkarak sefilliği gözler önüne sermek için. Biraz karikatürleştirilmişler ama dost vermek istediği mesajı çok iyi vermiş bu karikatürlerle okuruna. Zengin dulun oğlu olan karakter mesela tam bir rus genci karikatürü. Günümüzde baksan her tarafta her türlü kaynağa rağmen olumlu hiçbir varlık ortaya koyamayan, biraz iyi görünüp bir anda çıldıran dengesizlikler içinde ruhunun en ilkel kısımları onu nereye sürüklerse oraya gidenleri görürsün. Onların karikatürü olan bu karakter de ruhunun hep en ilkel kısımlarının kontrolündedir ve hiç mutlu olamaz.
Ayrıca hayatın sefaletini politikayla bu kadar iç içe geçmiş bir şekilde anlatmasından dolayı bu kadar herşeyin politize olduğu bir memleket olan türkiye'de tutmaması, pek bilinmemesi ilginç. Kesinlikle olmalı okunacak top 100 kitap listenizde.
nihilizm ve ateizme duyulan tepkiyi anlatan dostoyevski romanı. bir anlamda turgenyev'in babalar ve oğullar'ına tepki olarak yazılmıştır.
--spoiler--
roman, 1870'lerin rusya'sında geçer. ülkede yıkım ve anarşi beklenmektedir. Bir grup genç devrimci, ülkede yeni bir düzen kurmak için planlar yapmaktadır. Kanlı devrim söylentileri halkta tedirginlik yaratmıştır. Bu belirsizlik ortamında, grup üyelerinden Şatov adlı bir matbaacı örgütten ayrılmaya karar verir. Ancak örgüt lideri Pyotr'a göre Şatov'un öldürülmesi gerekir. Onun gözünde bu ölüm, örgüt içindeki bağı güçlendirmek için eşsiz bir fırsat haline gelmiştir.
--spoiler--
Gelmiş geçmiş en karizmatik ve en komplike anti-kahramanı bünyesinde fazla role boğmaksızın barındıran dostoyevski şaheseri. Kitap zaten aman aman uzun değil, nikolay vsevolodoviç stavrogin de bir ara ortadan kayboluyor. Dolayısıyla okuyucu olarak ona doyduğumuzu söylemek mümkün değil. Tabii yerini dolduran çok müthiş başka karakterler var. bir profesör müktesebatında ve aynı zamanda bir çocuk saflığında stepan trofimoviç verhovenski mesela ki en az stavrogin kadar önemlidir. Onun oğlu bir milyon kelle projesini yürüten anarşist nihilist pyotr stepanoviç verhovenski. Adamın tek zaafının, düşkünlüğünün stavrogin'e karşı olması ilginç. Demek ki karizmaya, mükemmelliğe tapıyor. Sonuç olarak değer verdiği hiçbir şeyin olmadığının yalan olduğu anlaşılıyor. Nihilizmin ölü doğmuş bir düşünce akımı olduğu onun üzerinden anlatılıyor. Siyaset, din, felsefe, sosyoloji, psikoloji ne ararsan kralından var. Komedi unsurları da yaratılmış her zamanki gibi. Dostoyevski'nin en derinlikli diyemesem de en 'bütün' kitabı. Karamazov kardeşler uzun metraj olması sayesinde bir adım öne geçiyor yoksa bu eserden önce anılmayı hak etmezdi.
--spoiler--
"bütün halkların iyilik ve kötülük kavramları ortak olmaya başlarsa, bunlar yok olma yoluna girmişlerdir. o zaman iyilik ve kötülü kavramı arasındaki ayrım silinir ve yok olur."
--spoiler--
--spoiler--
"eğer birisi bir suç işleyecek olsa daha da önemlisi yüz kızartıcı bir şey yapmış olsa, bir hainlik, bir alçaklık yapmış olsa... yaptığı, insanların yüzyıllarca unutamayacakları, bin yıl sonra nefretle anacakları bir şey olsa... sonra ardından şöyle bir düşünce: "kafaya bir kurşun ve her şey bitiyor." o zaman insanların ve attıkları çamurların ne önemi olabilir."
--spoiler--
ıslak tuzlu ve şehvetli bir tat var ağzımda
sanki yağmurlu bir sonbahar günü sevişmiş
ve sonra yan yana uzanmış
tavana bakıyormuşuz gibi
hayattan ödünç alınmış bir an
gelip konuveriyor aklımın kenarına
sonu iyi biten masal kahramanları
kışşşşt diyecek gücüm bile yok
onca düş gezginlerine ,
hayalbaz kahramanlara
... sana
sonra yağmurun altında ıslanmışız
ve ıslak elbiselerimizi alelacele çıkartmaya çalışıyor
ellerimiz birbirinin bedenine inadına değercesine
bi başka film karesi
(ah bu film kareleri!)
Kırmızı şarap gelmiş yetişmiş ıslak tenimize
biliyoruz ki tüm beyaz şarapların
ahı kalacak bu umursamazlıkta üzerimizde
... kalsın varsın.
sonra tanıdık bizi içten içe titreten
şarkılar eşlik edecek gülümsemelerimize
ben kenarında öpücük olacağım
çehrenin gizemi peşinde
sen bir kelebek olacaksın belki
tüm güzelliğinle zamansız bir mevsimi
gölgeleyecek diyelim kanatların
ellerimiz birbirine kavuşmuş
hayaller kuracağız beyaz bir tavanda
izler arayacağız yaralarımıza tuzbiber
şefkat gelip sığınacak aramıza
gözlerimizde bir uyku ağırlığı
oysa dışarıda gökgürültüleri
sonbahar şimşekleri,
hayatlarımızın ecinni hikayeleri
O bile şaşıracak uykumuzda
hala öpüşebildiğimize,
ve kırmızı şarabın gözyaşları değil
bu yağmurun sesi
yıkayacak, yakacak, yanacak...