an itibariyle kar yağması tüm romantik anlamlarını yitirmiştir efenim ankarada. yok güzel bir şarkı açayım yok sıcak çikolatamı alayım da pencere önünde jeff buckley falan dinleyip en güzel duyguların insanı olayım hissiyatı yerini hayatını devam ettirme telaşına bıraktı. yaşadığım sokakta tek bir araba bile görünür halde değil, dolmuş şoförleri "kızılaya yakınız, yürü en iyisi yol kötü" diyerek beni almıyor, lakin dizine kadar gelen karda 200m ötedeki markete gidip gelmek bile jack london hikayeleriyle yarışacak kar macerası yaşamak için yeterli. dışarıdaki inanılmaz güzel yağan kar, hıhı evet.
özellikle gece sokak lambasının altında ayrı bir güzel görünür. seyredebilmek için ışıkları kapatırsın, oda da bir mum yakar perdeyi açar ve izlersin... elinde bir fincan kahve mi olur yoksa bir kadeh şarap mı bilemem ama mutlaka güzel bir müzik olmalı geriden gelen...
beytepede hayatı felç eden kardır kendisi. kampüsten dışarı çıkamadığımız için dışarıda durum ne bilemiyorum ama yoğun yağan kar sebebiyle hacettepe 2 gün tatil edilmiş, yemekhanede çalışan elemanlar da gelmediği için öğrenciler kampüs içerisindeki markete akın etmiş, markette ekmek, makarna konserve hiçbirşey kalmamıştır. (yarına kadar su da biter.) yemekhane yemek vermemekte; onun yerine içerisinde 3 küçük ekmek, tereyağ, bal, portakal ve konserve bulunan kumanyalardan dağıtmaktadır. uzun kuyruklar halinde kumanya dağıtan arabalar beklenmekte ve gelen arabalar kardan hareket edemediği için öğrenciler bir yandan karları kürekle kazıp bir yandan arabayı itmektedir. 3er 5er kumanya alan öğrenciler sayesinde(!) diğer birçok öğrenciye kumanya da kalmamıştır buarada.
kampüste kulağa çalınan diyaloglar ise öğrencilerin vehametini anlatmakta..
telefonda konuşan bir çocuk: "abi şokta ekmek kalmadı, cips kalmadı!"
telefonda konuşan başka bir çocuk. "abi erkek yurdunun ödündeyiz. kuyruk var burda. yiyecek yardımı bekliyoruz. erzak filan dağıtıyorlarmış gel sen de."
arkamda konuşan pollyanna "duruma bir de iyi tarafından bakmak lazım. kıtlıkta olsak nası davranırız tatbikat yapıyoruz."
diğer yandan durum sadece kötü değildir tabi. d blok ve e blok öğrenci evlerinin önünden aşağı doğru altlarında poşetlerle kayan öğrencilerin neşelerine diyecek yok. akşam ben de mi eski kabanlarımdan giyip tam teşekkül çıkıp kaysam acep *
erzurumda dört yıl yaşadıktan sonra nefret ettiğim manzaradır karın yağışını izlemek. öyle bir tipi olurduki sen istemesen de kar cama doğru yağardı hele sabahları arabanın üstündeki karları temizlerken parmak uçlarımın acıdan sızlamasına dayanamazdım. apartman görevlimiz ismet abi yardım ederdi her sabah, seviyorum erzurumu ve insanını ama yağan karın bende bıraktığı kötü izleri hala silemiyorum.
Eğer saat 19.30'ta Kızılayda mahsur kalıp 2.5 saat eve kadar yürüyorsanız,eve gitmek adına yolda çetin savaşlar verirken kendinize yol arkadaşları buluyorsanız,yüz kere kayıp düşüyorsanız otobüs,dolmuş,taksi gibi herhangi bir ulaşım aracı geçmiyorsa,saçlarınızın arasından buz parçaları çıkarıyor hatta bir süre sonra bırakın buzu saçlarınız buz oluyorsa kısacası Ankaradaysanız ve kar altında mağdursanız inanılmaz güzel yağan kar diyemezsiniz.
nasıl bir kar ise bu, sabahtan beri aralıksız yağıp ta bir cm bile tutmaması nasıl bir iştir? bıraktım yerleri arabaların ve çatıların üstünde bile doğru düzgün kar yok, bulaşmış derler ya aynen öyle.