hayır zaten düğünleri kim niye sevsin ki. sözde düğün sahiplerinin mutlu günü en çok onlar yoruluyor kimi zaman gereksiz para harcıyorlar. gelenek işte.
Düğünleri oldum olası sevmem, damatlık gelinlik bombok işler. iki üç akarabaya hava atıcaz yıllarca bu anları hatırlayacağız diye gerim gerim gerilip bu saçmalığı yapamam. Evleneceğim zaman düğün masraflarına harcanacak parayla balayına gider anlı şanlı zaman geçiririm daha iyi.
Düğün dediğin ortam bangır bangır müziğin çaldığı, bu yüksek sesli müzikte kenarda oturan insanların ortada oynayan insanlara bakıp alkış tuttuğu yer olmasından dolayı sevmediğim bir organizasyon türüdür.
eğer 1. derece akraba değilse özellikle ailemle gitmem. çünkü bu yaşta ailemle gidince sanki kız bakmaya gelmiş gibi düşünülüyor. buna sebebiyet vermemek adına katılmam.
alkolsüz düğün ise gitmemeyi sevmesi normaldir. çoğu düğün salonunda ses sistemleri 15 20 sene öncesine ait. haliyle insanda gereksiz bir baş ağrısı ve müziklerden soğuma oluyor. ses sistemi güzel rakılı bir düğünde harmandalı da zeybek oynamanın tadı başkadır.
10 yılı aşkın süredir düğünler hep aynı lan. at gibi tepinen insanları izleyerek nasıl eğleniyorsunuz şaşırıyorum doğrusu. yoksa o tepinenler siz misiniz?*
gelin-damat fobisi oluşmasından mütevellittir. evde kaldı psikolojisi yanlıştır, okuyanlar bunu düşünmesinler lütfen, geçmişin bıraktığı izler vardır belki de, evlilik düşünmeyen ve aşka inanmayan insan, yine evlenmiş olmak için evlenen iki kişi göreceğinden isteksiz olabilir.
Düğün sevmemek kendi düğün organizasyonun üzerine düşünmeye düğünü erken yaşlardan itibaren organize etmeye başlamaya iter. "La ben kendi düğününde rock mı dinletecem, klasik müzik mi açıyım millete." uzun uzun düşünürüm, karar veremedim
son bir kaç yıldır bütün özelliklerini taşımaya başladığım insandır.
eskiden fevkalâde hoşlandığım, hiç bir düğün-dernek organizasyon etkinliklerini kaçırmamama rağmen, sosyalliğin everestine yaklaşmış birisi olarak son zamanlarda aşırı derecede nefret eder oldum!
iyi derecede halk oyunları, doğu karadeniz yöresi tulum ve kemençeyle horon, doğu ve güney doğu yöresi halay ve bir kaç değişik bölge oyunları oynayabilmeme rağmen etkinliklerde kolumu kıpırdatasım gelmiyor.
ben mi asosyalleştim, yoksa doygunluğa mı ulaştım bilemiyorum? haz almıyorum böylesi kalabalık, gürültülü, sıkıcı ortamlardan...
dedikodu, çekiştirme, burun kıvırma, kendini beğenmişlik, narsizm ve insanlara tepeden bakma gibi sinir bozucu hadiselerin de vuku bulması insanı soğutan nedenlerin arasında.
eş, dost ve akrabaların da gereksiz sorularına cevap yetiştirebilme performansınız çok iyi olmalı bu arada!
sen kimin oğluydun? sen kaç numaraydın? okul ne bitirdin sen? askerlik bitti mi? çalışıyor musun? ne iş yapıyorsun? darısı başına evlilik ne zaman? daha bulamadın mı bir aday?...
uzar, uzar, uzar gider...