devam ettiğim master programında yer alan ve kahrolsun ki zorunlu olan 'sanat tarihi' dersinin içeriği çerçevesinde son birkaç haftadır süregelen gözlemlerimle şekillenen bakış açısıdır..
sanattan anlamam.. valla.. benim için güzel bir resim asla 'sanatçının içindeki travmatik kaosun, soyut dışavurumlarla adeta tuvalde hayat bulması' olmadı.. kır resmi oldu, dağ resmi oldu, efendime söyleyeyim, manzara resmi oldu falan filan.. ki bunlar da bana asla çok şey ifade etmedi, ruhumun kapılarını açmadı..
tabi ki van gogh olsun, monet olsun, dali olsun, picasso olsun, munch olsun, kenan evren olmasın bir çok ünlü ressamın, başka dünyadan gelmiş gibi duran başyapıtlarından etkileniyorum ama zaten öyle bir ihtişamdan etkilenmemek için ayçiçeği olmak gerek..
aram yok yani sanatla, ve özellikle onun moderniyle.. ama hasbelkader bu dalın uzmanlığını bana kazandıracak bir ders alıyorum belki.. ve sıkıntıdan geberiyorum, yalan yok.. resmen bir gün ders bitip de ışıklar açılınca, benim oturduğum sandalyenin biraz üstünde sallanan ayaklarımı görecek profesör, kendimi asmış olacağım sıkıntıdan..
ama bu durum tespitçi kimliğimi engellemiyor, aksine ön plana çıkartıyor.. modern sanat ve modern sanatçılarla ilgili diyeceklerim var arkadaş.. benim gibi başka kalaslara tecrübe olsun..
bir kere bu sanatçılar teşhirci.. geçen derse biraz geç girdim, baktım bir video izleniyor, millet de çatır çatır not alıyor.. la ekrana bir baktım, beynimden vurulmuşa döndüm: adnan aybaba anadan üryan bana bakıyor.. allahın sanat küratörü nereden buldu da ikna etti herifi bilmiyorum ama o çıplağın bana adnan aybaba olmadığına kimse inandıramaz.. iki üç dakika bakıştık öyle, ben onaylamazcasına başımı salladım, sallarken de gözlerimin, gözlerinde kilitli kalmasına özel hassasiyet gösterdim.. sonra bu gitti kıvrıldı bir köşeye çırılçıplak.. video da bitti.. ama alınan notları çok merak ediyorum lan: ''bi adam var.. çıplak.. kalem kaşlı.. bakınıyo öle.. sırtını kaşıdı.. aman tanrım eğiliyor!''
hadi çıplaklık savunmasızlığın sembolüdür falan dedim geçtim..
abi sonraki ders bir slayt gösterisi gördük, çeşitli modern fotoğrafçılardan seçmeler.. hani ilk başta çıplak kadın falan çekmiş adamlar, o gösterildi, yine onaylamadım (haha hadi len) ama alışılmadık bir şeydi en azından..
sonrasında ise, yalanım varsa taş olayım, üç resimden birinde sanatçının kafası ile bayramlaşıyoruz anasını satayım.. bu ne lan! yediğim içtiğim ağzıma geldi.. paramızla rezil oluyoruz resmen.. ben zorunda mıyım arkadaş elalemin kübistinin çükünü yakın plan görmeye? ne biçim fotoğrafçılık lan bu? fotoğrafçı dediğin gider eşini dostunu çeker.. adam resmen fotoğraftan beni işaret ediyor penisiy.. tövbe tövbe.. dersin kodunu kafası155 yapsalar yeriymiş..
yani diyeceğim odur ki, modern fotoğraf ya da resim sergisine bacınızla, sevgilinizle, ailenizle gitmeyin abi.. mahalleden ercan'la gidin, namık'la gidin.. e mahalleden ercan'la, namık'la da gidip ne yapacaksınız, onlara mı hava atacaksınız? gitmeyin işte.. para kazanmasın götoşlar..
yalnız juergen teller diye bir fotoğrafçı var, piyuu... biz de erkek diye geziniyoruz ortalıkta..
başka gözlemlerim de var.. sırayla hepsi.. to be continued..
hukuki not: adnan aybaba (şükürler olsun ki) sanat için soyunmamıştır..
efendim, sanatı toplumdan uzaklaştırarak, sanatı bir çok elit ve steril ortama sokarak, eserlere uzak bırakılan düz adamın bakışıdır. tanım yapam derken sıçan adamın da haykırışıdır. "gemide" filmi ve beraberinde gelen küfürler, o toplumsal gerçekçilik, o endam ve ihtişam, omuz başları... tanrım.
zamanında bir leman karikatüristi [ kuvvetle muhtemel fatih solmaz ] çizmişti: adam bir resim sergisinde bir resmin hemen önünde durmuş ve dikkatlice seyretmektedir. resimde bir öküz ayaklarını ineğin üstüne koymuştur. * adam , eli çenesinde en sanatsal ifadelerle resmi irdelemekte, renklerden , ahenklerden , modernden postmodernden dem vurmaktadır. yanındaki bir elemanda onu dinlemektedir. sonra eli çenesinde gezen tip döner diğer elemana sorar: " nasıl sizce nasıl, size neler anlatıyor ? " çok güzel bir cevap gelir: "bence öküz ineği çatır çatır sikiyor ! " *
devam eden gözlemlerdir.. düz adamla konuştum, o aktardı bana..
(#4184233) çıplaklığa değinmiştik hatırlarsanız (hatırlamayanlar için de eşşek gibi entry numarası verdik gidin hatırlayın bi zahmet).. ki tekrar ediyorum bu çıplaklık, teşhircilik hususunda ne kadar konuşsam az.. resmen sanata sansür istedim, ölür müydü rtük başkanı mozaikleseydi biraz o fotoğrafları?
hayır bir de gösterdikten sonra, milletten yorum alıyor hoca, insanlar da sanatkar yapıdalar, çatır çatır realizm, postmodernizm, azizim diye konuşuyorlar..
benim yorumumu istese:
- evet ninja, sen ne görüyorsun bu fotoğrafta? (fotoğrafta yüksek çözünülürlüklü bir adet pipi var)
+ sanatçı iktidarsızlık sorunu yaşamadığını cümle aleme göstermek istemiş, bir isyan var.. göstermiş de.. maşallah..
- ..
neyse çok fena, yemin ediyorum bir modern sanat uzmanı, bir hayat kadınından fazla erkek cinsel organı ile selamlaşıyordur.. zor meslek..
ama modern sanat sadece çıplaklığı barındırmıyor bünyesinde, bizim anlamadığımız (düz adamlar).. modernizm akımının çıkış noktalarına gidersek eğer, bir dolu ruh hastası ressam ile karşılaşırız.. baya noktanın üstünde oturuyor manyaklar..
abi rus bir herif var, kazemir malevich diye bir eleman.. efendi, kalender bir delikanlıymış bu, güzel güzel portreler çizermiş, ne bileyimmanzaralar çizermiş..
baba bunun kafasını bir bulandırmışlar sonra modernizmdi, sembolizmdi diye.. o güzel ressam gitmiş, şöyle bir resim yapmış abi:
gördüğünüz gibi süper rus ressam malevich gitti, pergel ve gönyesini kullanmak için defterini geometrik imge içinde bırakan ortaokul öğrencisi hasan geldi..
olsun, bir buhran dönemidir dedik..
aha herifin bir sonraki resmi:
dörtgenlerle kafayı bozan rus sanatçı, kendisine yöneltilen ''abi allah-ü teala sana yetenek vermiş, git dağ, bayır bir şeyler çiz, en olmadı karikatür çiz böyle harcama kendini bak gittiğin yol yol değil..'' gibi ikna yöntemlerine aldırmadan, şu muhteşem resimle sanat hayatını noktaladı:
haha valla lan.. gördüğünüz gibi jübilesinde iyice beynini yemiş amcamız.. galeriden omuzlar üstünde çıkarıldı herhalde bu resimden sonra da, öyle karar verdi bırakmaya..
hayır nasıl bir psikolojisi olabilir ki adamın bu resmi çizerken.. ''bugün kendimi resmen ikizkenar üçgen gibi hissediyorum aga, hemen tuval getirin bana..'' mı diyor, ne diyor..
koskoca ressam göz göre göre ahmet buhan'a dönmüş lan.. kimse de dur dememiş..
modern sanat kolay kolay bitmez abi.. her ne kadar sıkılsanız da bu yazılar devam edecek.. ben öğrendim, siz de öğreneceksiniz; ben çektim siz de çekeceksiniz..
to be continued azizim (fazla kaldım sanat camiasında amına koym)..
bazı modern sanatçılara ise saygı duyuyorum.. herifin resmen ne düşündüğünü anlayabiliyorum, pratik zekası ve insanları kandırabilme, manipül etme başarısından ötürü kutluyorum..
marcel duchamp adlı tilki bir sanatçıdan bahsediyorum..
bu abimiz paris'te geniş çevreli bir sanatçıymış.. resimleri ses getirirmiş, devamlı sergileri galerileri olurmuş..
adam sonra bir galeriye sadece tek bir eserle katılmış: ters yerleştirilmiş bir pisuar..
resmi de şudur: http://digitalphilosophy....008/06/marcel-duchamp.jpg
bu hareket büyük tantana koparmış burjuva çevrelerinde.. sanatçının bu hamle ile, ''artık rutinleşmiş ve tahmin edilebilir hale gelmiş yoz burjuva kesiminin ve onun sanatının hegamonyasına bir darbe insanları uyandıracak güçlülükteki bir imge ile adeta sığ düşüncelerin elinde esir olan sanatı kurtarmak, eğitilmiş sanatla dalga geçmek'' yolunu seçtiğini düşünmüş olmalılar..
ben ise o kadar iyi tahmin edebiliyorum ki gerçekten olanı..
- marcel abi sen n'apıyon hala burda ya, sergi yok muydu senin lan bugün?
+ hasiktir doğru diyorsun aga.. sızmışız kalmışız.. lan hiç resim mesim de yok sattık valla hepsini meze için..
- ee n'apıcan.. burjuva kesimi beklemez baba valla..
+ hay sıçayım ya lan şuradaki ne?
- pisuvar.. eskici atmış heralde..
+ aha tamam onu alırız abi.. ne bileyim, ters mers koyarız da bir eleştiri falan sanırlar..
- olur mu abi öyle?
+ skerler lan n'apacam başka saat olmuş 2.. daha midemdem bişi geçmedi lan.. hadi yüklen..
- he abi sen bir de hasan sordu..
+ hangi hasan?
- cruvasan hahaha..
+ lan iki yüz verdik diye yavşaklaşma allahıma indiririm kafana pisuarı ha.. sanatçı adamım lan ben, tersim çok pistir..
hey şark kurnazım benim.. galeride de o pisuarın başında şu tarz konuşmalar olmuştur:
* bu ne amına koym sanata destek diye geldik naftalinli pisuar resmen la bu..
/ ya sus sanatçı herif ondan daha mı iyi bilcen? kim bilir ne cinnetler geçirdi, ne zorluklar çekti de bu çıktı dimağından.. sana mı kaldı sorgulamak? sadece bak ve 'hmmm' de.. bunlar bir de sinirli oluyor valla eleştirdiğini duyarsa imge falan fırlatır cebinden, belli olmaz..
* hmm..
/ hmm..
böyle olmadıysa da bir şey bilmiyorum.. gerçi bütün yazı dizisi benim bir şey bilmemem üzerine ama sittir et..
belki çoğu sanatseveri çıldırtır, ama sanatçıları çıldırtacağını zannetmiyorum bu bakışın.. çünkü artık ciddi ciddi, sanatkar kesiminin sanata talebi olan toplulukla taşak geçtiğini düşünmeye başladım bugünkü derste gördüklerimden sonra..
yine fotoğraflar gösteriliyor.. bu sefer çalışmaları incelenen zıpçıktı, gilligan diye ingiliz bir herifçioğlu.. bu fotoğrafçılık camiasında sözü sayılan bir adammış.. işte son sergisi büyük tartışma yaratmış sanat camiasında, biz de onu işliyoruz.. fotoğraflara bakıyoruz..
lan nasıl yaratmasın sanat camiasında tartışma? adam resmen bildiğin, baba evine dönmüş, ve tam 150 küsür kare boyunca annesini, babasını, kedisini, köpeğini elele kolkola, yemek yerken öpüşürken falan çekmiş bir gecede, gitmiş bir de buna sergi açmış.. ha bir de adet yerini bulsun diye, 'modern sanatçı' desinler diye tabi ki açmış çükünü çekmiş arada birkaç kare, onu belirtmiyorum bile artık.. resmen alıştım.. tuvalette mi yaptı, nerede çekti bilmiyorum tabi..
abi hani fotoğraf makinesini ilk defa satın aldığında bir hınçla adeta, çekersin ya etrafındaki herkesi, aynı resimden 100 tane olur, bu o işte lan.. herif resmen 'aile saadeti :p' diye bir facebook klasörü açmış, utanmadan da modern sanat sergisini bunun üzerine oturtmuş.. fotoğrafları çok aradım ama bulamadım..
vardır bir bildiği diyorum ama yok.. lan bu modern sanatsa msn'e koymak için ışığın düşüş açısından, yapılabilecek en ince mimiklere kadar her şeyi hesaplayan türk kızı, fotoğrafçılığın picasso'su lan..
dediğim gibi ya inceden bir taşak geçme durumu var, ya da sanat çevrelerinin ''sanat özgürlüktür, sınırı yoktur, sınır koyana bir de ben koyayım hahayt..'' şeklindeki yavşak yavşak demeçleri, bunların iyice götünü kaldırdı, ne koysa yiyorlar diye siklemiyor hiç..
ben de modern sanatçı olmayı düşünüyorum.. ama çükümü çekmem.. türkan şoray kuralları, namahrem..
bizim milletin aklına resim deyince manzara resmi gelir, o da lekelerle betimlenmiş formlardan oluşmamalı, gökyüzü mavi, ağaç yeşil olmalı yani. izlenimci bir yaklaşım hoşa gitmez. kısaca fotoğrafik resim resimdir anlayışımıza göre. aslına benzeme oranı ne kadar yüksekse resim de o kadar güzeldir. " aa ne kadar benzemiş" diyebilmeliyiz.
çoğunluğumuzun böyle bir anlayışa sahip olduğunu düşünürsek, her türlü sınırı zorlayan, formu takmayan modern resme sıcak bakılmayacağını tahmin etmek zor olmaz.
"düz bir adamın modern sanata bakışı, yine düzdür ekiekekei" yorumundan farksızdır. düz adam zaten hiçbir şeye farklı bir açıyla bakamaz, yüzeyseldir, pixeldir mega olamaz. kırmızı kalemdir guaj boya olamaz.. hesap makinesidir bilgisayar olamaz, tuğladır heykel olamaz. ismi kendinden baki bir şeyin, sosyolojik sınırlarını zorlayıp bunu irdelemenin de düz adamlıktan bir farkı yoktur ey ahali. uyanın. afyon, kitle, din filan. kendinize gelin, kendinizi üstün insan mertebesinde gorup egonuzu şişirip kendinizi bi şey sanmayın lan. iki klavyeye vurup bi kaç satır çıkarınca adam oluyosunuz di mi? ne güzel. peki, olun bakalım.
kendi iç çekişmelerinizde hatırlarsınız düz adamları, adamcıkları... ühühühü..
bakınız, bu yukarıdaki de bir düz adam yaklaşımıdır. yani illa eleştirel olunacaksa, mümkündür bir şeyi her yönden eleştirebilirsiniz.. ama onun da bir seviyesi vardır, o da bir sanattır.
düz bir adamın modern sanata bakışı, kendine yakışanı değil cüzdanına yakışanı giymesidir..
- baba şimdi güzel kolaj yapmış (kolaj?).. renklerin uyumu felan yerinde, yukarıda allah var.. resmin neyi anlattığı bir muamma ama.. şimdi sağ üst köşeye doğru, o kırmızıların orada, bir cami kubbesi var, yalan olmasın.. bak o kubbenin, bize göre solunda da bir bayır gözüküyor yeşillerle.. ayrıca sağında ve biraz altında da yine biraz daha ufaka, kırmızı ışıklar saçan bir kapı var.. tahminim sanatçı güzel bir cami resmetmeye niyetlenmiş, ancak sonra bunu bir arkadaşı ''olm bayırın eteği camiye giriyor, taşırmışın.. olmaz böle..'' diye uyarınca, o sinirle resmin üstüne siyah kalın bir çarpı koymuş.. ama sonra da ''lan o kadar uğraştık, bir sinirle piç ettik resmi.. skerler natüralizmi aga.. ne varsa post-modernizmde var..'' şeklinde ufak çapta bir cinnetle bütün tuvali renk cümbüşleriyle karalamış.. güzel de olmuş..
yalnız caminin önünde sarıklı siyahlı bir herif var.. korkunç..
- abi ilk görüşte ortadaki elemanın resmen fötr şapkayı yediği seçilebiliyor.. ama hakikat o değil.. dikkatli bakılırsa, adamcağızın elinde piposu ''skerm böyle aşkın ızdırabını ya off, 10 saattir poz veriyoruz baget çarpsın ki..'' edasıyla dertlendiği görülebilir.. o şapka, pipo içen herifin devasa elinin suratını kapattığı, başka bir garibe ait.. adam kafasını öne düşürmüş ''allahım, koca kıtaları yarattın, insanlara akıl verdin, inanç verdin, bir kemikten kadını yoktan var ettin de neden beni dünyanın en küçük kafalı canlısı eyledin ya rabbim? hak reva mı bu?'' diye düşünüyor.. gerçekten de adamın soğan cücüğü kadar olan kafası, pipo içen herifin eli tarafından bloke edilmiş, resimde gözükmüyor.. muhtemelen cücük bey, resim bittiği zaman alıp bakınca nasıl çıkmışım diye, intihar etmiştir.. zaten gittiği yol yol değildi, sağ tarafındaki viskiden bunu da anlıyoruz.. bir de bu resimde tepeden kartal gibi ressama bakan kız mı erkek mi belli olmayan bir şey daha var.. ben onu pipolunun karısı şeklinde anladım ve o bakışı ''hay papasını yediğim, nerden evlendim ben bu sarı bıyıkla ya.. len şu ressam da fena herif diilmiş hani.. gideri var..'' diye yorumladım.. bu arada sarı bıyığın kafasındaki anlayan varsa beri gelsin, adam resmen dev br ceviz kabuğu takmış kelleye..
- bunu çözmesi çok kolaydı.. bunlar grup seks yapıyor abi, o belli.. yalnız adamcağızın iflahını kurutmuş bu üç tipsiz karı.. herif de oturmuş biraz harareti alsın diye üzüm elma neyim yiyor.. bir yandan da ''ulan abazanlıktan akbaba gibi karılara niyet ediyoruz he.. dur şu armudu yiyeyim de başımdan savayım bu mendeburları, ne yapıyormuşum lan ben?'' şeklinde düşüncelere sevk etmekte kendini.. en soldaki karı ''ohoo sevişmeyeceksek ben gidiyorum bu ne ya? seviş var diye çağırdınız tee ebesinin banliyösünden geldim.. hayret bişi..'' tribinde.. ortadaki iki kadın da ''biz bekleriz valla.. şu elleri de arkaya alalım, meyve sebze bitince hazırız biz yan.. lan orda biri bize mi bakıyor be.. lan kız sen de görüyon mu ba ba allahıma biri var orda..'' diyorlar.. yalnız sağdakinin kafasında resmen bok var.. ne biçim bir fanteziyse artık..
bir de bu iğrenç grup, en sağdaki adam tarafından röntleniyor.. adam mı at mı tam çözemedim aslında.. atsa işallah fantezilere alet olmaz zavallı düldül..
--spoiler--
sahnede üç kişi var.. bu üç kişiden ikisinin gövdesi, kesilerek kol ve baş kısımlarının geçebileceği delikler meydana getirilmiş battal boy çöp torbaları ile kaplı.. ayrıca kollarında da yine çöp torbaları, ellerinde ise plastik eldivenler var.. birazdan sahnedeki üçüncü kişiyi işkenceyle öldürecekmiş gibi görünüyorlar.. üçüncü kişi ise topluca bir kız, kafasında da oryantellerin taktığı boncuklu nesneden taşıyor.. kendisi, bu interaktif, interaktif olduğu kadar da nefes kesici olduğunu düşündüğü sunumu yapan en derininden bir sanatsever.. sunum yapılan kesim, bir sınıf dolusu ne olduğunu ve olacağını anlamaya çalışan bir sürü başka derin sanatsever ve şaşkın bir hoca..
--spoiler--
farkındaysanız sunum yapılan herkesi derin sanatseverler olarak adlandırdığıma göre, sahneyi izleyen seyirci konumunda değilim.. e şaşkın hoca da ben olamam herhalde.. şaşkın kısmı doğru da, hoca olmak için ciddi bilgi eksikliği mevcut.. bu sunumu benim yapmamın da imkanı, kayıp şehir atlantis'in aslında kocaeli çıkma imkanına eşit olduğuna göre, ben nerden izledim bu sunumu..
sahneden amına koym.. torba giymiş mal no. 1 olarak..
aslında sınıfa girdiğimizde her sandalyenin üzerinde bulunan mumlar, klasik bir sunum olmayacağının habercisiydi bize bugün.. hayır, bugünkü sunum, derin hissiyatları olan ve bunu efendi gibi anlatmak yerine semboller yağdırmayı seçen birinin sunumuydu.. michel foucault hakkında, (düz adama göre) michel foucault'yu bile ağlatacak sıkıcılıktaki yazılı sunumundan sonra iki gönüllü istiyor derin sanatseverimiz.. eller kalkmakta tereddüt ediyor.. kızımız bozuluyor biraz.. ben o sinir bozucu sessizliği bozmak adına ''ne için bu gönüllüler açıklarsan biraz belki birileri yardım eder..''diyorum.. 'hayır' cevabını veriyor kız bana.. gönüllülerin ne yapacaklarını söyleyemez, sunumu bozar.. ''ama sen isteklisin galiba..'' diyor.. ben ''evet şu an gönüllü olmak için babamı bile kesebilirim'' diyorum, kız zihnini sanat ile yıkadığından olsa gerek, bu laftaki ironiyi ve kinayeyi fark etmiyor, ''çok iyi o halde bir gönüllü kaldı sadece'' diyor..
ne olduğunu anlayamadan kendimi sahnede buluyorum, zavallı bir başka gönüllü ile.. torbaları giyiyoruz.. içim daralıyor, resmen eşek kadar herifim ve üzerimde eflatun bir torba var, kollarımda da siyah torbalar.. ellerimde de cerrah eldivenleri.. resmen bir prezervatife döndüm.. human-condom..
torbaları giydik, kıza bakıyoruz.. eğer sunum bizim migros poşeti kılığına girmemizden ibaretse hayatımda ilk defa bir kıza el kaldırmaya yemin ediyorum kendi kendime.. hayır.. Yere de bir torba seriyor.. bir de leğen koyuyor.. leğenin içinde iki tane nar, iki tane de bıçak var.. ''kesin'' diyor bize..
çaremiz yok kesiyoruz.. 30 kişi mal mal bizi seyrederken, torbaların içinde leğende nar kesiyoruz.. yüzsüz karı bir de arada birkaç tane nar tanesi yiyor.. sanki ona kestik amına koym.. bir şey simgeliyoruz herhalde, ne olduğunu daha bilemesek de.. ''tamam'' diyor kız.. ''şimdi birleştirin bu narları'' hazır elimde bıçak varken deşsem mi diye düşünüyorum karıyı.. yemin ederim o anda 30 tane yalancı şahidim olur, herkes bana hak vereceğinden.. sinirleniyorum ama torbalar içinde olmamdan olsa gerek sinirlenmem istediğim etkiyi yaratamıyor.. kollarımda torbalar, elimde bıçak, diğer elimde nar parçaları ''benden bu kadar'' diyorum ve torbayı yırtarak çıkartıyorum.. neyse ki kız fazla üstelemiyor ve bu narları birleştiremememizi her yazının aslında yazardan bağımsız geliştiğine falan bağlıyor.. duyamıyorum tam ne dediğini. Elimdeki plastik ve nar karışımı kokuya odaklanmış, modern sanata ve onun derin tutkunlarına sövgüler yağdırıyorum..
torbalar nar suyu sıçramasın diyeymiş..
edit: işte olduğumdan ilk defa bir yazıyı word'e yazıp, ordan buraya geçirdim, ondan ilk başta tanımlanamayan şekiller oluştu.. ama aslında o şekilleri modern sanatın yabancılaşmasına ithaf edilen birer eleştiri sembolü olarak görmeniz gerekirdi, sizin düzlüğünüz.. haha..
2. yüksek lisans dönemi ile tekrardan başlayan değerlendirmelerdir..
modern sanat tarihi adlı derste 'video-art' gördük geçen gün.. bir çocuk sunum yaptı.. sunumda 'chop' denen bir teknik gösteriliyordu.. çeşitli filmlerden parçalar kesilip, ikişer saniye gösterilerek yeni bir bakış açısı oluşturuluyordu post-post-modern sanata.. oluşturuluyordu ki dalmışım.. gözlerimi açtığımda sevgili profesörümüz marcus'un anne şefkatiyle üzerimi montuyla örttüğünü gördüm.. bu sefer tahtada gözlüklü ve sıkıcı sesli bir herif kendi yaptığı bir video-art klibini gösteriyordu.. ekranda sadece siyah bir arka plan ve birden beliren ten rengi lekeler vardı.. 100 saniye kadar bu sanat darbecisi görüntüleri kaşlarımı bi bok anlıyormuş gibi çatarak izlediysem de doğama karşı gelemezdim.. biraz daha gömüldüm montun içine..
***
bunların hepsi gerçek hikayelerdir.. ama en feci sanat tecrübemi geçen sene yaşadım.. benim kız kardeş bu tarz alengirli artın manyağı.. bir tiyatro oyunu varmış.. kuzeniyle gitçekmiş ama kız ekmiş bunu, bana salça oldu.. doğumgnü vasıtasyla aldım iki bileti, beraber gittik.. oyun fransız bir tiyatrocunun tek kişilik gösterisi şeklinde.. eleştirmenlerden iyi not almış..
ne kadar kötü olabilir ki değil mi yani?
oyunun fransça çıkmasını geçtim.. oyunun manasızlığını, konusuzluğunu, fransız karının susmak bilmeyen cırtlak sesini geçtim.. alakasız sahneleri birbirlerine anlamlı bir biçimde bağlamaya çalışırken öldürdüğüm beyin hücrelerimi geçtim.. saatlerinizi 90 dakika ileri alın dostlarım..
oyunun sonları gelmiş artık.. ben hiperaktif bir sanat düşmanı olarak o daracık koltukta mal karının tekini izleye izleye 23'ümde ecelimden öleceğim resmen.. hırsımdan titriyorum.. şarkı söylemesine izin verilmeyen volkan konak gibiyim.. bişiler yapmam lazım..
tam o sırada sahnedeki tiyatrocu, nedenini hala bilmediğim bir şekilde bir kutudan renkli renkli eşarplar saçmaya başladı havaya.. bunu yaparken de hoplayıp zıplayarak dans etmeye, hatta fransça bir de türkü çığırmaya başladı..
sahneyi gözünüzün önüne getirin.. kısa sarı saçlı bir fransız şarkı söyleyerek ve zıplayarak dairesel bazda havaya renkli eşarplar atıyor.. dayanamazdım.. dayanamadım..
''aashaushauhauahushaushausa..''
dedim..
başta yanımda oturan kardeşim olmak üzere bir kaç sinirli kaş gördüm bana bakan.. ama artık baraj açılmıştı.. sahnedeki kadın zıplayadursun, ben gülmemi kesemiyordum. işin kötüsü sağ tarafımda benden cesaret alan başka post-modern tiyatro mağdurları da kahkaha atmaya başlamıştı.. resmen liseye dönmüştüm.. dudağımı ısırıyor, elimi çimdikliyordum gülmemek için ama yandan benimle aynı hareketleri yapan bir kader yoldaşının yanlışlıkla dudaklarının arasından koyverdiği ''hıımpspshh'' efekti patlamama yetiyordu bir daha..
herkesin siniri bolzuldu.. bütün salon ya gülüyor ya kızıyordu.. ortalık kalkan kaşlar ve ''hıımppshh''layan dudaklarla doluydu..
resmen kadının tek kişilik oyununu piç etmiştik.. ama onun buna aldırdığı yoktu..
hala mavi eşarplar fırlatıyordu havaya dans ederek.. bu tepkiye idmanlı olduğu her halinden belliydi.. o düz bir adam değildi.. entelektüel bir kadındı, tiyatrocuydu.. allah da onu güldürsün..
bir leyonardo di kapriyo tablosu için "bu ne mna koyim fırçayı sallamış sanat eseri demiş kodumun entelleri" şeklinde vuku bulur. halbuki o çizgilerle anlatılmak istenen çok farklıdır.