bugün

nazım hikmet ran ın genco erkal dan dinlendiğinde daha bir anlamlı olan ,insanımızı ,neden böyle bir ülkede yaşadığımızı , bizi bize anlatan bir şiirdir.

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
sözlük sayesinde yeniden okuma fırsatı buldugum nazım ın güzel siirlerinden.*
demir parmaklıkları olan bir karadelikten gelen nazım hikmet'in çığlığı.
insanın nazım hikmet'e:bana ornitorenk'in resmini çizebilimisin nazım? diyesi gelir.
nazım hikmet bilmem hiç görmedim diye cevap verse idi şöyle bir cümle takip ederdi:
memesi vardır
koyun gibi emzirir
gagası vardır
serçe gibi yumurtlar
binek hayvan değildir
dünyanın en tuhaf mahluku ornitorenk'tir.

nazım tahminen hiç ornitorenk görmemiştir.
sivas 93 oyununda genco erkal'dan dinleyince daha da bir anlamlanan şiirdir.
aynaya bakmak kendisiyle tanışmak için yeterlidir.
nazım hikmet'in en güzel şiiridir kanımca.

"... ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
demeye de dilim varmıyor ama;
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"
nihat doğan.
(bkz: zall)
(bkz: tayyip)
ergenyuslar.
oğuzhan abi. *
''Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen''

en anlamlı olduğu anlar şuanlardır.
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

1947