her şeye rağmen türkiye.
burada doğdum, annem burada doğdu, babam burada doğdu; çocuklarım burada doğacak. belki daha az yaşanır bir ülke olacak ama benim vatanım olacak.
(bkz: küba). yalnız sevgiliniz yada eşinizle gitmeniz en büyük hatanız olur. bir bara oturup karşılıklı mankan gibi kızlarla keşişmenizden alacağınız tat anlatılamaz.
Güzellik kavramının değişken olduğu düşünülürse, maddiyat isteyen bir insan için isviçre, özgürlük isteyen bir insan için Hollanda, teknoloji isteyen bir insan için Japonya, çalışmak isteyen bir insan için Çin, eğlence arayan bir insan için Brezilya, rahat ve sıkıntısız bir yaşam arayan için Amerika Birleşik Devletleri, çok çalışıp az kazanmak isteyen bir insan için Suriye uygun bir seçenek olabilir.
herkese göre değişen ülkedir italya, hollanda, brezilya, arjantin gerçekten güzel ülkelerdir fakat bana göre benim her köşesi cennet olan ülkem yanında pek şansları yoktur.
-türk milliyetçisiysen bence kazakistan ,özbekistan ve bugün çin'in içinde kalan uygur özerk bölgesi görüp gezilmesi gereken yerlerdir.
- güzel ve genç kızları elde etme peşindeysen ve sınır tanımıyorsan tayland.
- güzel ama kolay hatunları ayarlamanın derdindeysen ukrayna cennettir, rusya ve norveç cennetten birer bahçe.
- manzara güzel olsun hem plaj kumlar kızlar bütün olsun diyorsan hawai adaları.
- hem manzara güzel olsun ama kumlar güzelken kızlar o kadar güzel olmasına gerek yok ama rus kızları bulunsun kolay bağlarım dersen Antalya. (antalya ülke olmadı deme, antalyaya gelen turistler ülke olarak antalyayı yazıyor amk.)
- dağlık yerleri filan seviyorsan isviçre. (alp dağları)
denizlerden
esen bu ince havâ saçlarınla eğlensin.
bilsen
melâl-i hasret ü gurbetle ufk-i şâma bakan
bu gözlerinle, bu hüznünle sen ne dilbersin!
ne sen,
ne ben,
ne de hüsnünde toplanan bu mesâ,
ne de âlâm-i fikre bir mersâ
olan bu mâi deniz,
melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
sana yalnız bir ince tâze kadın
bana yalnızca eski bir budala
diyen bugünkü beşer,
bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,
bulamaz sende, bende bir ma'nâ,
ne bu akşamda bir gam-i nermîn
ne de durgun denizde bir muğber
lerze-î istitâr ü istiğnâ.
sen ve ben
ve deniz
ve bu akşamki lerzesiz, sessiz
topluyor bû-yi rûhunu gûyâ,
uzak
ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkûmuz...
o belde?
durur menâtık-ı dûşîze-yi tahayyülde;
mâi bir akşam
eder üstünde dâimâ ârâm;
eteklerinde deniz
döker ervâha bir sükûn-ı menâm.
kadınlar orda güzel, ince, sâf, leylîdir,
hepsinin gözlerinde hüznün var
hepsi hemşiredir veyâhud yâr;
dilde tenvîm-i ıstırâbı bilir
dudaklarındaki giryende bûseler, yâhud,
o gözlerindeki nîlî sükût-ı istifhâm
onların ruhu, şâm-ı muğberden
mütekâsif menekşelerdir ki
mütemâdî sükûn u samtı arar;
şu'le-î bî-ziyâ-yı hüzn-i kamer
mültecî sanki sâde ellerine
o kadar nâ-tüvân ki, âh, onlar,
onların hüzn-i lâl ü müştereki,
sonra dalgın mesâ, o hasta deniz
hepsi benzer o yerde birbirine...
o belde
hangi bir kıt'a-yı muhayyelde?
hangi bir nehr-i dûr ile mahdûd?
bir yalan yer midir veya mevcûd
fakat bulunmayacak bir melâz-i hulyâ mı?
bilmem... yalnız
bildiğim, sen ve ben ve mâi deniz
ve bu akşam ki eyliyor tehzîz
bende evtâr-ı hüzn ü ilhâmı.
uzak
ve mâi gölgeli bir beldeden cüdâ kalarak
bu nefy ü hicre, müebbed bu yerde mahkûmuz...