dut ağacı

entry41 galeri2 video1
    1.
  1. (bkz: selahattin duman) ın üzerine mani yazdığı ağaç
    1 ...
  2. 16777215.
  3. saz yapımında kullanılan agac! ayrıca, trio aksak ve ezginin günlüğü yorumları oldukça güzel olan türkü!
    3 ...
  4. 0.
  5. yapraklarıyla ipek böceği kelebeği de beslenen ağaçtır ki dutlar olgunlaştığında bu ağaca çıkıp dut yemesi çok keyiflidir...
    2 ...
  6. 1.
  7. meyvaları yenen yaprakları ipek böcekçiliğinde kullanılan ağactır.
    genelde meyvaları olgunlasınca dökülüp pislik olusturmaktadır.
    1 ...
  8. 2.
  9. meyvesini toplarken insanların arılar tarafından epey rahatsız edildiği, saz yapımında da kullanılan ağaç türü.

    (bkz: taşlanması olası ağaçlar)
    0 ...
  10. 3.
  11. 4.
  12. (bkz: 24 ayar) albümünden bir barış manço $arkısıdır ayrıca.

    bu sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım
    çocukluğumu tekrar yaşamak istedim bu sabah ve bir an keşke bugün
    hiç olmasaymış diye düşündüm keşke dün dün kalsaymış

    şu sağdaki iki katlı ev nezahat hanımlarındı galiba
    yok yok bu yekta beylerinki olmalıydı
    nezahat hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı
    iyi ama nerde boş arsa ya bakla tarlası peki taş mektep

    nerdeler kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden
    birden rıza amcayı gördüm yine o dut ağacının altında oturuyordu
    koştum ellerine sarıldım önce tanımadı sonra rıza amcanın
    sımsıcak ellerinde çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım

    tam karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı
    ondört yaşında boyanmaya başladığından mahalleli
    sonunu iyi görmezdi doğrusu bu kız çok tango olmuş derlerdi

    evlenmiş iki sokak öteye taşınmışlar eskisi gibimi diye sordum
    eskisi gibiymiş biraz kilo almış o kadar olsun
    kim bilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona zaten ne yakışmazdı ki

    rengini beğenmedim bugün rıza amca üstelik bayağı süzülmüşsün
    tabi gece hayatı içki sigara bakmıyorsunuz ki kendinize
    ilahi rıza amca birlikler umumi katipliğinden emekli oluvereli
    gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi

    son üç sadrazamı ve cumhuriyetten bu yana bütün başvekilleri
    sırasıyla ezbere bilir bize de saydırırdı çocukluğumuzda
    hala hatırlıyor musun diye sordum
    hatırlıyor muyum hiç unutmamıştım ki

    bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi nedense pek derin
    nedense pek derin bir iz bıraktı
    bende bu sandaletler bir de
    kol altları genişçe oyulmuş pembe bulüzü
    ilk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da
    ne gururlanmıştım yarabbim
    nasıl bakmıştı gözlerime yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım
    onlarla uyudum onlarla uyandım şimdi kim bilir
    hangi eller yakıyordur sigarasını
    oysa bu dut ağacının altında
    söz vermiştim söz söz söz hep lafta kaldı dedi rıza amca

    yıkılmadık ev bırakmadılar mahallede evlerle beraber
    bahçeler de yok oldu
    bir şu dut ağacı kaldı onu da kesmeseler bari
    birden gözleri parladı
    sahi sen televizyona filan çıkıyorsun dedi
    tabi ya seni dinlerler bir seferinde
    söyle çık pat pat söyle
    şu dut ağacını kesmesinler de

    aslında dizlerinde derman olsa nafa vekilini bile çıkarırdı
    rıza amca gençler ne güne duruyordu ki
    söz verdim rıza amcaya
    dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim

    dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki
    yarını bugünden kurtarmak için hayatımda
    ikinci kez söz verdim
    birinciyi tutamamıştım ama
    ikinciyi tutacağıma söz vermiştim
    6 ...
  13. 5.
  14. buralar hep dutluktu sözüne sebebiyet vermiş meyvesi tadından yenmeyen ağaçtır.
    0 ...
  15. 6.
  16. baris manco'nun 24 ayar albumundeki sigara yaktiran, kopartan sarkisidir.
    2 ...
  17. 7.
  18. trio aksak tarafindan da mukemmel seslendirilmi$ bir azeri turkusu.
    0 ...
  19. 8.
  20. 9.
  21. gelmiş geçmiş en lezzetli meyveyi üreten ağaçtır.*
    0 ...
  22. 10.
  23. yeşilin çok hoş bir tonunda yaprakları olan ağaç. dibinde bir sürü ezik dut vardır her zaman, ipek böcekleri için ev gibidir.
    0 ...
  24. 11.
  25. mayıs sıkıntılarının, kasaba meyhanesi gibi mutsuzlukların takvimlerden kendine yeni yeni yapraklar kopardığı yıllardı, güneş bile henüz alışkın değildi çocuk gölgeme hüzün vurmaya, ben; arka bahçe sürgünüydüm o zamanlar, sadece orada yer bulabiliyordum maydanoz kokusuna, sadece orayı mesken biliyordum ilkyaz akşamüstlerine, "akşamebesikilit" koşuşturmalarına sadece orada geçit veriyordu "dışarısı". sokak, kirliydi çünkü, sokakta insanın başına her türlü kötülük gelebilirdi, sokak, "çingeneler zamanı"ydı mesela, başıboş köpekler mekÂnıydı, en iyisi biz arka bahçede kalalımdı...

    "arka bahçe" üç tarafı betonlarla çevrili tüm iç acıların toplamıydı o zamanlar ve biz, komşu çocuklarıyla orada kendimize yeni oyunlar icat ederken, belki yalnızca bir işe yarayabilmeyi, köşedeki dut ağacının tepesinde kendimizi bir şey sanmayı-in oradan, -düşeceksin!- ağacın cetvel tanımaz dallarına tutunarak öğreniyorduk. sonraları keşfedecektik bunun takdire şÂyan bir yanı olmadığını, ama olsundu, neticede dikenli tellerine ben'cilik oyunlarını kanattığımız küçük bir sınır ihlÂliydi orası. dut topluyorduk ağaçtan, en yükseğe tırmanan sallıyordu dalları, yaz, bir bıçak gibi orta yerinden kesiliyordu ve yerlere düşenleri toplamak hep, rüzgara düşüyordu, bir de kedilerin bile yüz vermediği kapıcının yaşından çok daha küçük gösteren oğluna... en çok onun renksiz,(sarı?) yüzündeki o ağlak ifadeye üzüldüğümü hatırlıyorum o zamanlar, yediği dayakların içime attığı kesikleri biraz olsun hafifletsin diye ona yardım etmeye çalıştığımı, annemin ezan sesine karışan eve çağrılarını, annemin dut sevmediğini ve annemin acaba benden başka bir şeyi sevmediğini mi düşündüğümü... ateşlenirdim çokça, yaz süregitmekteyken ve ben hastalandım diye cezalandırılırken, arka bahçeye bile çıkamazken, mutfakta oturup dut ağacının yapraklarına kim bilir neleri asarken, pencereden görünen avuç içi kadar denizi "mavi"ye denk tutmaya çalışırken, içimde hep o sürgünün körebe yalnızlığına çareler arıyordu çocuk gözlerim. dut ağacının damağımda bıraktığı o kekremsi, o zemheri tat bundandır belki. hep bir mukayese çabası işte, bir tarafta yitenlerin muhayyel dökümü, diğer tarafta geçmişin, siyah beyaz zamanların gerçekçi fiil çekimleri...

    bu bir özgürlüktü aslında belki, değil mi ki kimselere söyleyemediğim altı çizili satırları arka bahçelere hapsederken, orada sadece kendi hacmimden ibaretken, benim olan, aidiyet duygusuna hÂsıl olan bir şey vardı işte. bütün cümlelere yetecek kadar nokta, bütün virgülleri tamamlayacak kadar sözcük, bütün özneleri boyayacak kadar "dut" vardı orada. ve yeteri kadar karalama. onun için, çocukluğumun, üzerinden çok okuma geçmiş nüsha temizlerine değil, arka bahçelerden, sürgünlerden, yasaklardan, uzaklardan ibaret müsveddelerine talip oldum hep. dut ağacı o müsveddelerden biriydi işte, pamukhelvası akşamüstlerinin yakasına iliştirilmiş bir n'azar boncuğu zihnimde...

    sonra o dut ağacını kestiler. yaşlıydı, kurtlanmaya başlamıştı, dahası dut falan da vermiyordu artık, kurumuştu işte. annem, umursamadı, içimde ne denli bir boşluk yarattığını hiç bilmedi o dut ağacının, zaten dedim ya, sevmiyordu onu...
    ivmesi giderek artan düşlerin karanlığında, çocukluğumdan düşen yapraklar bir bir sararırken, ki ben de artık büyümenin o mevsim değişikliği kökenli kırıklığından, kabuk bıraktıran tehlike anı korkularından geçiyorken anlıyordum yavaş yavaş;

    "meğer ateşli bir hastalıkmış hayat... "

    yaralı bir arıkuşu.

    ve güneşli havalarda da uçmak zorunda kalan yağmurkuşu ölçeğinde...
    3 ...
  26. 12.
  27. oyma saz yapımı için en ideal materyallerdendir.
    0 ...
  28. 13.
  29. güzel bir ezginin günlüğü şarkısıdır.

    --spoiler--
    Dut ağacı boyunca
    Dut yemedim doyunca
    Yari halvette gördüm
    Danışmadım doyunca

    Menim balam kime neyler
    Körpe balam kime neyler
    Menim balam ay balam
    Körpe balam ay balam

    Kızıl üzüm siyahladı
    Verdim anam sahladı
    Anama kurban olum
    Meni tez adahladı

    Gedirdim yavaş yavaş
    Ayağıma değdi taş
    Senden mene yar olmaz
    Gel olah bacı gardaş
    --spoiler--
    1 ...
  30. 14.
  31. mevsimi gelince yere dökülen dutlarıyla ortalığı vıcık vıcık yapan, bi de çok kötü kokutan ağaçtır. ama o kacaman kocaman dutlar ezilmiyor mu yerlerde, üzülüyorum ben buna.
    2 ...
  32. 15.
  33. istanbul anadolu yakasında bolca bulunan .
    1 ...
  34. 15.
  35. yazın yolda yürürken 2- 3 metre öteden bile ilerde dut ağacı olduğu yerlere düşmüş dutların izlerinden anlaşılabilecek ağaçtır.
    0 ...
  36. 16.
  37. bülbüller bu ağacın dallarına konup, meyvasından biraz tatınca birbirlerine küserler ve konuşmazlar.
    2 ...
  38. 17.
  39. olgun ve kara dutların daima yüksekte olduğu ağaçlardır. dala erişilemediğinde içte büyük bir üzüntü bırakır.
    0 ...
  40. 18.
  41. serçe kuşlarının vazgeçilmez yazlıkları arasındadır.
    1 ...
  42. 19.
  43. bir çok sanatçı gibi grup eylül'ün de seslendirdiği azeri türkü.

    http://www.youtube.com/wa...dcROc&feature=related
    2 ...
  44. 20.
  45. dut ağacının türk kültüründeki önemi şarkının görünmeyen kısmı. (bkz: barış manço)
    0 ...
  46. 21.
  47. çok güzel bir azeri türküsüdür.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük