bugün

görsel
1365 yılında I. Murat devrinde Balkanlarda hızla ilerleyen Osmanlı orduları karşısında bağımsızlığını koruyamayacağını anlayan şehir, Osmanlı himayesini kabul etmiş ve 500 duka haraç vermeye başlamıştır ancak Varna muharebesinde haçlılara kadırga sağlamasından dolayı bu haraç 1444 yılında bin dukaya çıkarılmıştır. vergi vermesi ve Osmanlı himayesine girmesine karşılık çeşitli imtiyazlardan faydalanarak, Türk topraklarında serbestçe ticaret yapma, yabancı ülkelerde ise tüccarlarının ve ticaret gemilerinin haklarının Osmanlı Devleti tarafından himaye edilmesi haklarını iktisap etmiştir. Bu haklar mucibince, bu şehir Osmanlı Devleti'ne tabiyette tereddüt etmemiş, bunun karşılığında topraklarında Osmanlı garnizonu bulundurulmamıştır.

Osmanlı Devleti, ayrıca, Adriyatik ve Akdeniz'de Venedik'in faaliyetlerini ve gücünü dengelemek adına dubrovniki ilhak etmeden faaliyetlerini serbestçe sürdürmesini daha yararlı bir yol olarak görmüş ve bu muamelat şehir 1808 yılında Napolyon tarafından ele geçirilinceye dek sürdürülmüştür.

yıllık cizyesi, II. Mehmet devrinde tanzim edilen 1478 tarihli ahidname uyarınca 12.500 altın idi. Bundan başka, 2.500 kuruşu gümrük bedeli ve 2.000 kuruş da sadrazama kalemiye olarak resim ve caize verirlerdi. Dubrovnik, bu vergileri üç yılda bir istanbul'a gönderirdi.

Şehir 1808 yılında, 1797'de Venedik'e de son vermiş olan Fransa imparatoru Napolyon tarafından ele geçirildi. Napolyon Savaşları sonrasında Avrupa siyasetini düzenleyen 1815 tarihli Viyana Kongresi'nde ise Avusturya imparatorluğu'na verildi.
Dünyanın en özel şehirlerinden biridir. Evet.
game of thrones'ın etinden sütünden iyi faydalanan fantastik hırvatistan şehri. euro kaynaklı pahalı bir şehir. ama mutlaka görülmesi gerek.
Kendini muthis gelistirmis Kent. Hirvat baskenti olmasi gereken yer. Zagreb bunun yaninda koy.
önümüzdeki yaz ağustos ayında gitmeyi planladığım hırvatistan başkenti.

bir yıllık vizeyi alınca götüm kalktı tabii.
2011 ve 2012 yaz tatilini geçirdiğim yerdir. bana kalsa önümüzdeki on yaz gideceğim yerdir. ancak artık vizeli.
artık gitmek için ab vizesi gerekli olacak şehir.
yurt dışına çıkma durumumda gitmek isteyeceğim ilk yer.
Hırvatistan'ın güzel mi güzel tatil yöresidir efendim. Kale içinde bulunan şehir bir zaman tüneli etkisi yaratarak sizi bir anda orta çağa götürür. Yolları otoban inşaatı tamamlanmamış olduğu için çok kötüdür. Eğer split üzerinden gitmeye çalışırsanız daracık dağ yollarıyla karşılaşırsınız. Ancak bu yol üzerinde öyle güzel manzaralar vardır ki değer... Sonrasında mostar ve sarabosna ile birleştirilmesi durumunda on numara bir gezi olması alenidir. Kış aylarında giderseniz, yolda durup mandalina alın. Kesinlikle çok lezzetli mandalina yetişiyor o topraklarda...
http://gezente.com/hirvatistan/dubrovnik/
Kıyı şehrindeki kale surlarının altında devasa megalitlerden örülü gizemli bir duvar keşfedilmiş ve yapanın kim ve ne zaman yapmış olduğu arkeolojinin açıklayamadığı şehir.
kayalıklarında oturup adriyatik'e baka baka harika hırvat şarabı içilen, daracık sokalarında kaybolması çok keyifli olan ortaçağ hırvat şehridir.
yatağımdan kalktım, ev arkadaşıma dönüp, bugün Dubrovnik'e gidiyoruz dedim ve şu an hazırlanıyoruz. sana geliyorum Dubrovnik, kışın ortasındaki halinden arınmış ve biraz kalabalıklaşmış olman dileğiyle. Anlatılanlara kulaklarımı tıkayıp sokaklarında gezmeye geliyorum. Kulaklarımda bir solo gitar ve deniz fenerinde yaşayan bir kadın...
özellikle Bayramlarda Türk turistlerin istilasına uğrayan şehir. Yerli halk ve esnaf da bu durumdan çok memnun. Eski şehir diye adlandırılan kısım tarihsel bakımdan oldukça dikkat çekici. ilk eczane de burada bulunuyormuş ve müzeye çevrilmiş. Şehir pek hareketli değil ,eğlenmek isteyen insanlar için iyi bir tercih olmasa da orta yaş ve üzeri kitlenin hoşuna gideceği kesin. insanları çok cana yakın, Türkiye'den sonra Günaydın, iyi günler teşekkürler diyen otobüs şöförleri beni oldukça şaşırtmıştı. Ülkelerine turizm ile verdiğimiz ekonomik katkı nedeniyle Türklere karşı inanılmaz bir sempati var. Hırvatistan 1 Temmuz 2013 tarihinde Avrupa Birliği'ne katılacağından bu ülkeye giriş vizeli hale gelecektir , o yüzden eli çabuk tutmakta fayda var.
kale surlarının içerisinde kurulması sebebiyle, istiridye olarak da anılan şehir.
Karadağ'dan Hırvatistan'a geçiş yapıyoruz,Bosna'ya geçmeden önce Dubrovnik'i görüp Mostar'a yol alacağız. Sahil yolundan geçerken Dubrovnik,kaleleriyle uzaktan görünüyor.Suyun turkuaz ve lacivert şeklinde iki ayrı renginin bulunduğu deniz de büyüleyici. Dubrovnik'de herşey çok iyi planlanmış. Kolayca bir otopark bulup arabayı park ediyoruz,sonrasında kısa bir yürüyüşün ardından şehir meydanına varıyoruz. Ufacık meydan turist kaynıyor,öyle böyle değil. Türkiye'deki en kalabalık turistik mekanı düşünün,sonra onu 2 ile falan çarpın. Özellikle italyan turistlerin ilgisi var Dubrovnik'e, (malum italya-Hırvatistan yakın) ayrıca her an Türkçe konuşan bir rehber önderliğinde geniş bir kafileye rastlayabilirsiniz. Surlardan içeri giriyoruz,Dubrovnik'in en kısa özeti şu; burası bir kale şehri,surlarla çevrilmiş, içinde birkaç önemli kilise ve heykel barındıran eski ve küçük bir şehir, ama iğne atsanız yere düşmeyecek denli kalabalık.Bir istanbul'u çeviren surların etrafındaki pis kokuları, bakımsızlığı düşünüyorum bir de Hırvatların ufacık bir kaleden elde ettiği muazzam geliri, olay mantalitede bitiyor. Senin bakanın binlerce yıllık antik kalıntılara 'Çanak-çömlek' deyip Roma hamamını suyun altına terkederse çanak çömlek böyle patlar. Bünyesinden en az 5 Dubrovnik çıkarabilecek Türkiye böyle sürünür.

Dubrovnik oldukça pahalı bir şehir,bir şeyler almanızı tavsiye etmem, ille de hatıra bir şeyler alacaksanız ara sokaklardan birinde '50 Hırvat Kunası karşılığında tişörtler' yazısı var, 1 Türk Lirası yaklaşık 6 Kuna yapıyor,normalde Dubrovnik'de her şey Euro üzerinden fiyatlandırılıyor ama 50 kunaya tişört oldukça hesaplı.
Sur içinde 2 Irish Pub var,Gaffe'ye giriyoruz. Oldukça güzel dizayn edilmiş, çalışanları iyi derecede ingilizce biliyor,Guinness 'in fiyatı makbul. Sanırım tek kötü yanı duvarda gördüğüm Everton armasıydı.*
Bu arada Bim poşetiyle Dubrovnik gezen badem bıyık da gördüm ya, daha da gam yemem sanırım.
gitmeye değer bir şehir değildir. hani geçerken uğramalık bir yer sadece.

denizi de soğuktur.
450' dolarım olsaydı bugün atlayıp gideceğim şehirdi, dubrovnik vizesiz 450 $ dolar' yazıyordu acentenin camında, bir süre vitrine ekmek banmaya devam ettim; sonra bim'den etsiz çiğ köfte alıp eve döndüm.

hırvatistan'da tarihi bir kent.
Çok güzel bir yer. Bu doğal güzellikler temizlik, turistleri rahatsız etmeyen satıcılar- zaten sokakta bir şey satılmıyor- ve tam anlamıyla batılılı yaklaşımdaki insanlarla birleşince harika bir şey ortaya çıkıyor. Denizde bir tane mi sigara izmariti olmaz. Çok temiz adamlar, gerçekten... Ah bir de pahalı olmasaydı.
Hirvatistan'da yazlik bir sehir. Son donemde bayagi populer oldu. herkesten adini duymaya basladim. Henuz gitmedim. Seneye oradayim.
dubrovnikli biri için;
suada dilberoviç
sur ve orta çağ mimarisini yansıtan sosyal yapılarıyla ünlüdür.
1 temmuz 2013'ten sonra hala ab'ye vize ile gideceksek bu şehire de vizeyle gideceğiz.
arabasız sokaklar, kale içinde yaşayan yüzyıllık evler, müzik dolu sokaklar, buram buram tarih kokan balkan şehrisi, kalesi. aynı hafta farklı kişilerden duyduğum ziyaret izlenimleri, kalesi, osmanlı'dan koparken en çok can yakan balkanlar içinde çokca isminin zikredilmesi, yazın nereye gideceğime karar vermeme sebep oldu. bosna, mostar, ve kale şehri dubrovnik... bir balkan turu.