bugün

ikinci dünya savaşı'nda nazi almanyası tarafından esir alınıp auschwitz esir kampına getirilen tiyatrocu 10 kişilik ovitz ailesinin yedi cüce üyesinin başından geçen olaylardır.

görsel

Kampta "ölüm meleği" olarak anılan ünlü nazi doktor josef mengele'nin dikkatini çeken bu aile doktor için yeni bir araştırma malzemesi ve yeni kobaylar olarak kampta günlerini geçirirler.

Başta acımasızca gibi gelse de ölüm meleği doktor onlar için kurtarıcı olur. Cüce oldukları için kampta çalışamayacaklar ve belki de anında öldürüleceklerdi ancak doktor onları koruması altına alır ve hatta söylentilere göre onlarla duygusal bağ kurup arada dertleşir. Bayılana kadar kan alınan, kulaklarından soğuk ve sıcak sular enjekte edilen bu aile tüm acılara rağmen hayatta kalmayı başarır.

27 Ocak 1945’te tüm aile, Auschwitz’e giren Rus askerleri tarafından yarı ölü şekilde bulundu. Rusya’da mülteci kampına götürülüp tedavi edildiler. Kamptan çıktıklarında yedi aylık uzun bir yolculuktan sonra kasabaları Rozavlea’ya vardılar. Evlerinde artık başkaları oturuyordu. Ancak götürülmeden önce gömdükleri mücevherleri bulurlar. Önce Sighet, sonra da Belçika’ya doğru yola çıkarlar. Mayıs 1949’da israil’e göç ettiler; Hayfa’ya yerleşip burada ‘Auschwitz’in Yedi Cüceleri’ adıyla sahneye çıktılar. 1955 yılında emekliye ayrıldılar; bir sinema satın alıp, işletmeye başladılar.

On kardeşten Arie 1944, Avram ve Micki 1972, Freida 1975, Franzika 1980, Rozika 1984, Leah 1987, Elizabeth 1992 ve en son Perla 2001 yılında vefat etti.