Üniversitedeyken bi ara sadece sınavlara gidip geldiğimden doğum günümde dışarda kalmıştım. Bildiğin kalcak yer bulamamıştım yani herkesin planı vardı çünkü. Öyle yarrak bir günde doğmuşum.
lise birden bu yana yaptığımdır.
üniversiteye geçtikten sonraki her doğum günümde, göl kenarına yanıma aldığım 1.5 litre boğma ve vişne suyu ile gidip, yalnızlığın, müziğin ve manzaranın keyfini çıkarırım.
Bir de buna bozulunca doğum günümü önemsediğim için ben suçlu oluyorum. Çok fazla anlam yüklüyomuşum. Sanki şampanya patlatarak doğum günü pastası getirmenizi bekliyorum. Bi telefon açsalar, olmadı bi mesaj atsalar mesele yok.
Korktuğum durumdur. Şimdiye kadar ya ailemle ya da arkadaşlarımla birlikte geçti çok da mutluydum her seferinde. Yalnız geçtiğinde kimsenin eskisi kadar ziklemedigini farketmek gurur kırar be..
Tercihtir.
Aslında büyüdüğünün de göstergesidir. Sayılar artık çekici gelmez, yetişmen gereken bir şeyler yoktur aksine hayatı yavaşlatma kaygısı başlar.
Hiç yalnız olamadım, olmak da istemem sanırım.
Dogum günü kutlamayı sevmem dogum günümü de sadece facebooktan kutlarlar bazı istisnalar dışında. (whatsapptan kutlayanda oldu.) tüm bunlara rağmen bir kaybım olduğunu düşünmüyorum, yalnızlık bir armağandır. dünyada yaşlanmaktan korkan insanların, her sene bir yaş daha yaşlanmasını kutlaması kadar saçma bir olay yok.
arkadaşlarım kutlama partime gelmedi diye yalnızlıktan dem vuruluyorsa o yalnız olmak; yalnız olmak değildir. zaten en iyi doğum günü aile arasında kutlanandır bence.
Doğum günlerimde yalnız olmak veya olmamak umrumda değildi eskiden. Hatta arayan olur diye telefonumu uçak moduna alır, atılan mesajlara da alelade cevaplar verirdim. Bu yıl öyle yapmadım. ilk defa doğduğum gün hatırladığım için kendimi çok mutlu hissettim. Mesafelere ve geçen zamana rağmen unutmayan arkadaşlarım, ailem sayesinde susmayan telefonum bu kez şükür sebebim oldu. iyiki varlar.