bilginin bilgi konusu ile tam uygunluk içinde bulunmasıdır. bir bilginin doğruluğu, onun kanıtlanabilmesi ile mümkündür. çünkü doğruluk düşünce ile nesne (obje) nin uygunluğudur.
Bütün işlerde olması gerekendir. Hadis-i şerifte, (Kalbi doğru olmayanın imanı doğru olmaz. Dili doğru olmayanın da kalbi doğru olmaz) buyuruldu. (ibni Ebiddünya)
seni ölüme de götürse doğruluktan sakın ayrılma. hz ömer(ra) buyurmuş. ölümü bir kenara bırakın -ki bırakamayacağımız kadar yakın- biz insanlar ne der? düşüncesiyle çoğu zaman doğruları yutuyoruz veya onları şekillendirip söylüyoruz. doğru söyleyebilmek, olduğu gibi söyleyebilmek şu zamanda o kadar zor ki. niyetimizde allah(cc) rızası olsa kalpte akılda ne varsa dilde de o olurdu zaten. ama malesef hepimiz az veya çok nefislerimizin köleleriyiz,rabbim affetsin inşallah.
ben lise 1'deyken biyoloji hocasının arkasından konuştum daha sonra doğruluk olsun diye gidip helallik istedim 16 yıllık eğitim hayatımda tek zayıfım o dönem biyolojiden geldi al sana doğruluk.
Dirlik düzen kalmadı. BOP'çu baş, işler yaş oldu. Ve bizler dilimizin pütür belasına yerimizde saymaya devam ediyoruz; oysa yalaka olabilir, bir şeyler elde edebilirdik. Olabilir miyiz acaba? Yok be! Geçti! Bundan sonrası kaşığı daldırıp, kısmete katlanmak. Peygamberimiz "Ali gibi yiğit, Zülfikâr gibi kılıç yoktur" sözünü ettiği Pehlivanlar Piri'ne, Kâbe anahtarını getiridiğinde -anahtarı aldığı müşrik olduğu halde- "emaneti ehline ver" diye nasıl ki kızmış, biz de adaleti parlatmalıyız. Bir yalanı bin kişi söylese de yalan yalandır, doğru olmaz. Yanıp yakılsak, yatırıp kesseler doğru olmalıyız. Geçmişte ve gelecekte... Dünya durdukça... Dün, bugün, yarın ve daima...