dost, dost dediğin kapatmayacak,
yüzüne kapıyı;
dann diye.
açmalı her daim kapısını değil,
yüreğini,
yarım kalan her şeyi,
yarım kalmış bir kitap gibi,
okuyacak; unutmadan.
üzülecek senin kadar,
sen arayamadığın zaman senin yerine,
onun eli uzanacak telefona,
bir uzanıp geri gelecek;
senin elinin gidip geldiği;
aynı filmlerdeki gibi.
filmi izleyip de imrendiği için değil;
seninde aynısını yapacağını bildiği için.
soramasan da halini hatrını,
bileceksin,
sebepsiz hüzünlerin, durgunlukların;
sebeb-i mümessili o diye.
gökyüzüne bakıp bir yıldız gönderdiğinde,
baktın mı gökyüzüne istemsiz.
takma kafanı diye alabileceksin hüznünü.
dünya'nın bir ucundan diğer bir ucuna göç eden
özgür bir kuş gibi.
onunla yaşadığın her an bir ömre bedel diyeceksin,
ulan ne güldük, ne eğlendik, ne ağladık, neler paylaştık;
cem baba'nın dediği gibi aile her zaman biyolojik değil,
diyebileceksin, dostun için.
genç adamın biri, dermiş babasına her gün;
benim de dostlarım var, sendeki dost gibi
baba, itiraz eder, olmaz öyle çok dost, hakikisi belki bir, belki iki,
fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki...
devam eder durur konuşma...
aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun
hakikisini anlamaya...
bir aksam bir koyun keserler, ve koyarlar çuvala.
baba der ki oğluna, hadi al bu çuvalı, şimdi götür dostuna.
çuvaldan kanlar damlamakta, sanki öldürmüşler de bir adamı, koymuşlar
çuvala, dıştan böyle sanılmakta.
delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı. o dost, bakar ki bir çuval, hem de kanlı, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına, almaz içeri arkadaşını, böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır.
evlat geriye döner. ama içten yıkılır...
babasına dönerek; haklıymışsın baba der. dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana.
baba hayır evlat der, benim bir dostum var bildiğim. hadi, çuvalı
alda bir kerede git ona.
genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. alnından ter, çuvaldan kanlar damlar... gider, baba dostuna. kabul görür, sevinir.
o dost, delikanlıyı alır hemen içeri. geçerler arka bahçeye. bir çukur
kazarlar birlikte, çuvaldaki koyunu gömerler adam diye, üzerine de
serpiştirirler toprak. belli olmasın diye dikerler sarımsak...
genç adam gelir babasına; baba, iste dost buymuş diye konuşunca, babası;
daha erken, o belli olmaz daha. sen yarin git ona, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona, işte o zaman anlaşılacak,
dostun hakikisi. sonra gel olanları anlat bana...
genç adam, aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini.
babasının dostuna istemeden basar iki tokadı! der ki tokadı yiyen dost;
git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasını böyle iki tokada!
dost dediğin,
sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile seni sevmeli
sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı
dayanılmaz olduğun zamanlarda bile seni bırakmamalı
dost dediğin fanatik olmalı;
bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli.
güzel haberler aldığında seninle sevinmeli
ve ağladığında seninle ağlamalı
ama hepsinden daha çok; dost matematiksel olmalı
sevincini çarpmalı
üzüntüyü bölmeli
geçmişi çıkarmalı
yarını toplamalı
kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı
ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı
işi bitince seni bir tarafa atmamalı
gün ortası en yoğun anınızda arayıp ağlayan ve çok hastayım, bana çorba yapacak hiç kimsem yok diye nazlanabilen ve kızamadığınız hatta onca yoğunluk üstüne öğlene dek uyumayı planladığınız haftasonu için gocunmadan dert etme kuzum ben gelirim ve dilediğini pişiririm dediğiniz insandır kendisi...
siz de bazen en yakın dostlarınızın neden bu kadar boktan olduğunu düşünüp, sonra doğduğunuz yerin sıçtığınız yere yakınlığı aklınıza gelip, susuyor musunuz?
Bu kelimeyi kullandığınızda sonunda her zaman bir kazığın üstüne oturma cesareti bulmaktır.
Genelinde hayal kırıklığıyla sonuçlanır.
istisnalar yok mudur? Tabii vardir. O istisna insanları da tebrik etmek gerekir.istisna dışındakiler kendine dost damgasını verdiğünüz büyük bir kısmının vücutlarının arka kısımlarında bir kalkma görmeniz olasıdır.
Yahut sizin dostunuz sizin her türlü sırınızı bildiğinden elinde binlerc koz vardır ve bazı durumlarda en tehlikleli düşmandan bile tahlikeli olabilecek canlı bomba değerinde olabilirler.
En tavsiye edilen ilişkiyse ne kadar dostum dense bile insanın kendi iyiliği ve mutluluğu için bazı sırlarını yada üzüntülerini bir deftere paylaşarak rahatlamasıdır. her zaman dost diye tabir ettiğiniz arkadaşınıza değil.
iyi gün dostu - kötü gün dostu ayrımı vardır bir de.
iyi dost kötü günde belli olur derler. Amma ve lakin, kötü gününüzde yanınıza gelip ah vah diyecek birileri hep vardır. Hepimizin var. Asıl dost, sizin başarılarınızla mutlu olabilen, yapabildiklerinizi takdir eden ve hep sizin yanınızda olan değil de nedir...
Dost;
- Sarıldığında içtenliği gözünden belli olandır,
- Aklından geçenlerin onunda aklından geçtiğini bildiğindir,
- Aynı şeylere güldüğün,
- Aynı şeylerle mutlu olduğun,
- Bakışından bile içinde neler olduğunu anladığın,
- Susup tek kelime etmeden onca şey anlatabileceğin o güzel insandır.
Vesselam, kardeş kelimesinin gönlümde ve sözlükteki anlamıdır.
titrek bir sesle "bilirim korkarsın sen deprem meprem.. aklıma ilk sen geldin yemin ediyorum. çok seviyorum kızım ben seni, öyle böyle değil.." cümleleriyle kilometrelerce öteden boğazımı düğüm düğüm yapan inanılmaz varlık.