bugün
- sözlük kızlarının saç rengi17
- sözlük yazarlarına gelen son mesaj13
- şöyle hanım hanımcık öğretmen bir kız bulamamak12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren kadın9
- bir türlü ısınmayan ayaklar9
- 170 iq üstü sözlük yazarları veritabanı13
- budweiser11
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek37
- en yaşlı özelliğiniz26
- eksi ruyaları sözlük heyetinden istemek20
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks22
- insanlar melek mi şeytan mı10
- eksi ruyalar ile yakaladığımız müthiş uyum19
- kızların tipe bakmadığı gerçeği29
- bir kadın nasıl tavlanır19
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız15
- hemşire kızlar nasıl oluyor27
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz23
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi22
- iğrenç bir his tarif et25
- icardi190521
- düşün ki o bunu okuyor8
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün8
- fake hesabım için nick önerileri9
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
görsel
Peygamberlerin başlıca çabası, şuurları madde ve tabiat kaydından yani enerji/nar/ateş boyutundan çıkmaya ve nur boyutuna geçmeye teşvik etmek olmuştur. zira şuurlar madde ve tabiat kaydında kaldıkça, bu boyutun kurallarına tâbî olmak zorundadır. o da güçlünün zayıfı yemesi, kan dökmek, birimler arası bitmeyen bir çekişme, kin, nefret, düşmanlık, kibir, gurur vs. gibi kötü ahlaktır. tüm bu özellikler de cehennem dediğimiz ortamın hakikatini oluşturur. nur boyutunda ise tek bir nurdan tümleşik, yekpare bir yapı olduğu için, birimler arası ayrım bulunmaz. dolayısıyla orada mücadele ve kötü ahlak da söz konusu olamaz.
şuurun madde ve tabiat kaydından çıkışı= israiloğullarının mısır’dan çıkışı.
mısır= madde ve tabiat boyutu
vaad edilmiş topraklar, filistin, kenan diyarı= nur boyutu
firavun= madde ve tabiat kaydına girmekten doğan karanlık güçler.
musa ve israiloğulları(seçilmiş kavim)= nur boyutunun şuurda açığa çıkmasıyla oluşan nurani güçler.
gıda tüketimi, şuurumuzun madde kaydından kendini kurtarması önünde ciddi bir engeldir. vücudumuza gıda aldıkça bir nevi yasak ağacın meyvesini yemiş oluruz ve böylece kendimizi madde ve tabiat seviyesine bağlarız. her tükettiğimiz yiyeceğin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır. onu vücudumuza aldığımızda altbeynimizin titreşim frekansı ister istemez tükettiğimiz gıdanın frekansına yakınsama eğilimi gösterir.
madde ve enerji boyutunun tüm gıdaları bizi madde ve tabiat seviyesine çekerler. hayvani gıdalar ve et ise daha da çok çeker. domuz eti ise bu noktada müstesna bir özelliktedir. domuz eti yiyenlerin kendini madde ve tabiat kaydından kurtarması neredeyse imkansızdır. balık ve kuş etleri ise bu noktada en tolere edilebilir gıda ürünleridir.
tüm bu anlatılanlar aynı zamanda oruç denilen uygulamanın da hikmetini oluşturur. ancak ve ancak oruç ile şuurlara madde ve tabiat kaydından çıkışın(mısır’dan çıkış, exodus) kapısı açılır. onun da asgari haddi senede bir ay ramazan orucudur. ötesi kişinin kendi tercihine kalmıştır.
not: bazı arkadaşlar domuz etinin yasak edilme hikmetini tam olarak süzememiş yazının içeriğinden… ayrıntılar her ne kadar önceki pek çok yazıda verilmiş de olsa, buraya da yazayım: madde alemindeki canlı cansız tüm varlıklar belirli bir titreşim frekansına göre hiyerarşik bir dizilimde yer alırlar. insan hariç diğer tüm varlıkların hiyerarşideki titreşim frekansı sabittir.
düşük titreşimli gıdanın tüketilmesi ile insandaki altbeynin de titreşim frekansı düşer. bu da maddeye daha çok bağlanmak, tabiat ve madde kaydına daha çok girmek demektir. dolayısıyla insan kesinlikle düşük titreşim frekansındaki gıdaları bedenine almaktan kaçınmalıdır. bu noktada memeli hayvanların otçul olanları makbuldür. memelilerin etçil, yırtıcı ve leşçil olmaları ise kesinlikle düşük titreşim frekansında bulunduklarının göstergesidir. bitkisel beslenmek ise hayvanlarda titreşim frekansını yüksek olduğunu gösterir(bitkisel ağırlıklı beslenmek insanda dahi aynı sonucu verir; yani altbeyninin titreşim frekansını yükseltir).
kuşlarda ve balıklarda memeli beyni olmadığı için onlar farklı kategoride ele alınmalıdırlar ve onlar çoğunlukla gıda kaynağı olarak daha makbuldürler. ancak onların dahi latif olanları tercihe şayandır.
Alıntı: isnetus
https://www.isnet.us/domu...olmasinin-nedeni.html/amp
Peygamberlerin başlıca çabası, şuurları madde ve tabiat kaydından yani enerji/nar/ateş boyutundan çıkmaya ve nur boyutuna geçmeye teşvik etmek olmuştur. zira şuurlar madde ve tabiat kaydında kaldıkça, bu boyutun kurallarına tâbî olmak zorundadır. o da güçlünün zayıfı yemesi, kan dökmek, birimler arası bitmeyen bir çekişme, kin, nefret, düşmanlık, kibir, gurur vs. gibi kötü ahlaktır. tüm bu özellikler de cehennem dediğimiz ortamın hakikatini oluşturur. nur boyutunda ise tek bir nurdan tümleşik, yekpare bir yapı olduğu için, birimler arası ayrım bulunmaz. dolayısıyla orada mücadele ve kötü ahlak da söz konusu olamaz.
şuurun madde ve tabiat kaydından çıkışı= israiloğullarının mısır’dan çıkışı.
mısır= madde ve tabiat boyutu
vaad edilmiş topraklar, filistin, kenan diyarı= nur boyutu
firavun= madde ve tabiat kaydına girmekten doğan karanlık güçler.
musa ve israiloğulları(seçilmiş kavim)= nur boyutunun şuurda açığa çıkmasıyla oluşan nurani güçler.
gıda tüketimi, şuurumuzun madde kaydından kendini kurtarması önünde ciddi bir engeldir. vücudumuza gıda aldıkça bir nevi yasak ağacın meyvesini yemiş oluruz ve böylece kendimizi madde ve tabiat seviyesine bağlarız. her tükettiğimiz yiyeceğin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır. onu vücudumuza aldığımızda altbeynimizin titreşim frekansı ister istemez tükettiğimiz gıdanın frekansına yakınsama eğilimi gösterir.
madde ve enerji boyutunun tüm gıdaları bizi madde ve tabiat seviyesine çekerler. hayvani gıdalar ve et ise daha da çok çeker. domuz eti ise bu noktada müstesna bir özelliktedir. domuz eti yiyenlerin kendini madde ve tabiat kaydından kurtarması neredeyse imkansızdır. balık ve kuş etleri ise bu noktada en tolere edilebilir gıda ürünleridir.
tüm bu anlatılanlar aynı zamanda oruç denilen uygulamanın da hikmetini oluşturur. ancak ve ancak oruç ile şuurlara madde ve tabiat kaydından çıkışın(mısır’dan çıkış, exodus) kapısı açılır. onun da asgari haddi senede bir ay ramazan orucudur. ötesi kişinin kendi tercihine kalmıştır.
not: bazı arkadaşlar domuz etinin yasak edilme hikmetini tam olarak süzememiş yazının içeriğinden… ayrıntılar her ne kadar önceki pek çok yazıda verilmiş de olsa, buraya da yazayım: madde alemindeki canlı cansız tüm varlıklar belirli bir titreşim frekansına göre hiyerarşik bir dizilimde yer alırlar. insan hariç diğer tüm varlıkların hiyerarşideki titreşim frekansı sabittir.
düşük titreşimli gıdanın tüketilmesi ile insandaki altbeynin de titreşim frekansı düşer. bu da maddeye daha çok bağlanmak, tabiat ve madde kaydına daha çok girmek demektir. dolayısıyla insan kesinlikle düşük titreşim frekansındaki gıdaları bedenine almaktan kaçınmalıdır. bu noktada memeli hayvanların otçul olanları makbuldür. memelilerin etçil, yırtıcı ve leşçil olmaları ise kesinlikle düşük titreşim frekansında bulunduklarının göstergesidir. bitkisel beslenmek ise hayvanlarda titreşim frekansını yüksek olduğunu gösterir(bitkisel ağırlıklı beslenmek insanda dahi aynı sonucu verir; yani altbeyninin titreşim frekansını yükseltir).
kuşlarda ve balıklarda memeli beyni olmadığı için onlar farklı kategoride ele alınmalıdırlar ve onlar çoğunlukla gıda kaynağı olarak daha makbuldürler. ancak onların dahi latif olanları tercihe şayandır.
Alıntı: isnetus
https://www.isnet.us/domu...olmasinin-nedeni.html/amp
Bunun en basit cevabı "Allah böyle emretmiştir" dir. Bir sürü açıklamalar yapanlar var ama din itaat etmek demektir. Seni yaratan Allah bazı yasaklar ve kurallar koymuştur ve eğer inanıyorsan bunlara uymak zorundasın bu kadar basit. Ha inanmıyorum diyorsan zaten afiyetle ye gitsin neyini sorguluyorsun.
güncel Önemli Başlıklar