bugün

görsel
Peygamberlerin başlıca çabası, şuurları madde ve tabiat kaydından yani enerji/nar/ateş boyutundan çıkmaya ve nur boyutuna geçmeye teşvik etmek olmuştur. zira şuurlar madde ve tabiat kaydında kaldıkça, bu boyutun kurallarına tâbî olmak zorundadır. o da güçlünün zayıfı yemesi, kan dökmek, birimler arası bitmeyen bir çekişme, kin, nefret, düşmanlık, kibir, gurur vs. gibi kötü ahlaktır. tüm bu özellikler de cehennem dediğimiz ortamın hakikatini oluşturur. nur boyutunda ise tek bir nurdan tümleşik, yekpare bir yapı olduğu için, birimler arası ayrım bulunmaz. dolayısıyla orada mücadele ve kötü ahlak da söz konusu olamaz.

şuurun madde ve tabiat kaydından çıkışı= israiloğullarının mısır’dan çıkışı.

mısır= madde ve tabiat boyutu

vaad edilmiş topraklar, filistin, kenan diyarı= nur boyutu

firavun= madde ve tabiat kaydına girmekten doğan karanlık güçler.

musa ve israiloğulları(seçilmiş kavim)= nur boyutunun şuurda açığa çıkmasıyla oluşan nurani güçler.

gıda tüketimi, şuurumuzun madde kaydından kendini kurtarması önünde ciddi bir engeldir. vücudumuza gıda aldıkça bir nevi yasak ağacın meyvesini yemiş oluruz ve böylece kendimizi madde ve tabiat seviyesine bağlarız. her tükettiğimiz yiyeceğin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır. onu vücudumuza aldığımızda altbeynimizin titreşim frekansı ister istemez tükettiğimiz gıdanın frekansına yakınsama eğilimi gösterir.

madde ve enerji boyutunun tüm gıdaları bizi madde ve tabiat seviyesine çekerler. hayvani gıdalar ve et ise daha da çok çeker. domuz eti ise bu noktada müstesna bir özelliktedir. domuz eti yiyenlerin kendini madde ve tabiat kaydından kurtarması neredeyse imkansızdır. balık ve kuş etleri ise bu noktada en tolere edilebilir gıda ürünleridir.

tüm bu anlatılanlar aynı zamanda oruç denilen uygulamanın da hikmetini oluşturur. ancak ve ancak oruç ile şuurlara madde ve tabiat kaydından çıkışın(mısır’dan çıkış, exodus) kapısı açılır. onun da asgari haddi senede bir ay ramazan orucudur. ötesi kişinin kendi tercihine kalmıştır.

not: bazı arkadaşlar domuz etinin yasak edilme hikmetini tam olarak süzememiş yazının içeriğinden… ayrıntılar her ne kadar önceki pek çok yazıda verilmiş de olsa, buraya da yazayım: madde alemindeki canlı cansız tüm varlıklar belirli bir titreşim frekansına göre hiyerarşik bir dizilimde yer alırlar. insan hariç diğer tüm varlıkların hiyerarşideki titreşim frekansı sabittir.

düşük titreşimli gıdanın tüketilmesi ile insandaki altbeynin de titreşim frekansı düşer. bu da maddeye daha çok bağlanmak, tabiat ve madde kaydına daha çok girmek demektir. dolayısıyla insan kesinlikle düşük titreşim frekansındaki gıdaları bedenine almaktan kaçınmalıdır. bu noktada memeli hayvanların otçul olanları makbuldür. memelilerin etçil, yırtıcı ve leşçil olmaları ise kesinlikle düşük titreşim frekansında bulunduklarının göstergesidir. bitkisel beslenmek ise hayvanlarda titreşim frekansını yüksek olduğunu gösterir(bitkisel ağırlıklı beslenmek insanda dahi aynı sonucu verir; yani altbeyninin titreşim frekansını yükseltir).

kuşlarda ve balıklarda memeli beyni olmadığı için onlar farklı kategoride ele alınmalıdırlar ve onlar çoğunlukla gıda kaynağı olarak daha makbuldürler. ancak onların dahi latif olanları tercihe şayandır.

Alıntı: isnetus
https://www.isnet.us/domu...olmasinin-nedeni.html/amp
Bunun en basit cevabı "Allah böyle emretmiştir" dir. Bir sürü açıklamalar yapanlar var ama din itaat etmek demektir. Seni yaratan Allah bazı yasaklar ve kurallar koymuştur ve eğer inanıyorsan bunlara uymak zorundasın bu kadar basit. Ha inanmıyorum diyorsan zaten afiyetle ye gitsin neyini sorguluyorsun.