en büyük sıkıntıyı diş hekimleri çeker. Kişinin kanama zamanı uzamış ve pıhtılaşma zamanı uzamıştır. Kısacası çekin risklidir. Anestezik madde içindeki epinefrin ise insülini bloke edeceğinden bu da yapılamaz. Ee napalım ölsün mü diyenler içinse yok ölmesinler ananemi çok seviyorum.
tip 1: vucüt insulin (kandaki sekeri normal sinirlarda tutan, pankreas tarafindan salgilanir) üretmiyor -> immunsistem vucuta direniyor ve insulin üreten hücreleri öldürüyor. her yasta ortaya cikabilir ama daha cok genc kisma hitap ediyor.
semptomlar: kilo kaybi, susasma, kasinti, uyku, halsizlik
tip 2: hücreler insüline hep daha kötü tepki gösteriyor. vucut insülin üretmiyor, hücreler direniyor ve zarar bile görebiliyor.
daha cok yaslilarda görülen tip. nedeni: fazla kilo, yanlis beslenme, yüksek tansiyon, yagli besin tüketimi.
Bulaşıcı olmayan en sık görülen hastalık diabetes mellitus şekerli idrar anlamına gelir. Belirtileri;
Poliuri: Aşırı işeme.
Polidipsi: Aşırı susama.
Polifaşi: Aşırı yeme.
Dünyada 100 milyon insanın ortak hastalığı.
Hastaların yaşam süresinden 15 yıl azaltır.
Görülme sıklığı %1.5-2 arasındadır.
Yaşla birlikte sıklık artmakta 55 65 yaşlarda oran %7-8 oluyor. Ayrıca toplumdaki diyabetlerin %25 i tip1 yani daha ölümcül olanı, %75 ise tip2 yani daha hafif seyreden ve gizli diyabet diye bilinenidir. Hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerde şu şekilde: Genetik. Şişmanlık( kilonuza dikkat edin.) Gebelik. Stres(boşuna stres yapmayın). Enfeksiyonlar.
ömrümde çok az rastladığım cinsten cahilleri fark etmemi sağlayan hastalık. (bkz: gece bastıran tatlı yeme isteği) tatlı ile şekeri ayıramayan yazarlar entry giriyor bu başlıkta sözlük ben daha nasıl yazayım.
"allah belanı versin" temennisiyle anlatılmak istenen şey tam olarak bu olsa gerek. eksiksiz, tas tamam bir hastalık. bu kadar komple başka bir hastalık var mı bilmiyorum. fiziksel ve ruhsal olarak insanı mahvediyor. sabah uyanıyorsun yüz, akşam oluyor binbeşyüz. çevremde gördüğüm ne kadar problemli insan varsa muhakkak bu dertten muzdarip. eğer bunun bir tedavisi bulunmazsa kıyametin kopmasına gerek kalmayacak çünkü insanlar birbirlerini yemeye başlayacaklar. eskiye göre ciddi bir artış varmış hasta istatistiklerinde. beslenmenin büyük etkisi var sanırım ama bence asıl sakat olan ruhsal bunalım hali. eskiden insanlar çok daha cefakar ve anlayışlıydı. şimdi ise ruhsal açıdan çok zayıf ve psikolojik hali sürekli dalgalanmalar yaşayan insanlar var. devrin en pislik hastalığı bu zannedersem. bende de çıkacak diye ödüm kopuyor. ya amk kansere çare var mı yok, aids'e bulamadınız, şeker'e yok e ulan siz ne boka yararsınız diye de sormadan edemiyor insan tıp ve bilim dünyasına.
kalıcı tedavisi olmayan hastalık, yaşam şartlarının düzenlenmesi palyatif olarak işe yarar. belirli bir süre sonra diğer hastalıklarla birlikte metabolik sendroma dönüşme yüzdesi çok yüksektir, tabiki her zaman olduğu gibi bunda genetik, fiziksel çevre, duygusal durumun üst düzey etkisi vardır.
insana bir yapıştı mı asla gitmeyen, süründüren illet bir hastalıktır. Bazen ölsem de kurtulsam artık dersiniz.
Çok iyi beslenmek gerekiyor. Beslenmeden daha önemli bir şey var ki moral. Moralinizin hep yüksek olması gerekiyor aksi takdirde ölürsünüz. Eskiden bu kadar karamsar değildim. Hatta isyan bile etmezdim ama son günlerde diyabet yüzünden yaşadıklarımı isyana sürükledi. Moralim bir şeye bozulmuştu. Önce yemeden kesildim. insülin kullandığım için kesin gerekli kalorideki yemeği yemem şart. Yaparım insülini yemek güzel görünür ama yiyemem. Sonra şeker düşer. Hem de öyle ufak düşmelerden değil (35-40) sonra moralinizi bozacak bir şey daha düşünürsünüz şekeriniz (500-600) vücüt allak bullak. Ağrılar baş göstermeye başlayınca anlıyorsunuz başı şeyleri. üç günde üç kilo verdim şeker senin yüzünden.
Diyabetin hücrelerinizi nasıl etkilediğini hiç merak ettiniz mi? buyrun anlatayım;
Dehidroaskorbat tek başına metabolik bir fonksiyona sahip değildir ve biyolojik olarak aktif formu olan askorbik aside dönüşerek fonksiyon görür. Kontrol altında olmayan diyabet hastalarında plazma glukozunun yüksek olmasından dolayı bu glukozlar, aynı taşıyıcıyı kullandıkları dehidroaskorbik asit ile yarışarak onun hücreye girişini engellerler ve sonuçta askorbik asidin yenilenme döngüsü bozulmuş olur. Dehidroaskorbik asidin hücreye girişinin azalması, hücre içi askorbik asit seviyesinin düşmesine yol açar. Diyabetteki bozulmuş antioksidan savunmanın mekanizması budur.
askorbik asit: bildiğiniz c vitamini. hücrelerimizi oksidan maddelerden korur.
13 seneyi birlikte devirdiğimiz, artık hastalıktan ziyade "arkadaşım" olarak tanımladığım hastalık.
Hastalığımın ilk 4 senesi, annemin de katkılarıyla, sürekli ot-çöp içmekte geçti. Bu tarz şehir efsanelerine itibar etmeyiniz öncelikle. Midenize yazık.
Ayrıca her "şeker hastalığının tedavisi bulundu" haberine inanmayınız. Hatta hiçbirine inanmayınız. Tıpkı ot-çöp gibi bu da şehir efsanelerinden bazılarıdır. Bu hastalığın tedavisi yok, olmayacakta. En azından biz göremeyeceğiz o günleri. Acı ama gerçek.
Başta da söylediğim gibi, hastalık değil olum bu. Valla.
Şahsen ben her istediğimi yiyip-içiyorum. Yalnız kötü örnek olarak algılanmasın, yiyorsam yediğim kadar da insülin alıyorum, düzeni sağlıyorum yani.
Bu hastalığa yakalanan herkes hastanede az ya da çok yatmıştır. Siz "neden ben?" diye isyan edip gezerken, yanınızdaki makineye bağlı adamı hatırlayınız. Yani siz her türlü ihtiyacınızı görebilecek düzeydeyken, o adam ne yapsın...
Velhasıl kelam, hiç de sosyal hayatı etkileyen bir hastalık değildir kendileri (bak yine hastalık dedim).
Hastalığa yeni yakalanan, sormak istediği sorular olan, biraz gaza ve morale ihtiyacı olan herkes aşağıdaki hesaba saatlik seans ücreti olan 150 lirayı yatırdıktan sonra özel mesaj bölümünden bana ulaşabilirler.
Neyse, bu da böyle bir espriydi işte. Soru sormak isteyen çekinmesin gerçekten.
Son bir hatırlatma: ot-çöp içmeyin. En azından "şekere iyi geliyormuş" diye içmeyin. Diğer şekilde ne içerseniz için banane.
diz altı amputasyonun, körlüğün , inmenin en sık nedeni olan hastalık. Genel olarak 2ye ayrılsa da 3 e ayrılır. Tip 1 , tip 2 ve gestasyonel diyabet. Tip 1 diyabette pankreasın beta hücrelerinde olan soruna bağlı insülin az salgılanması ya da hiç salgılanmaması durumudur. Tip 2 ise genellikle insüline dirence bağlı gelişen , obeziteye bağlı riski artan , daha sık görülen tipidir. Gestasyonel ise gebelikte glukoz intoleransına bağlı olarak gelişir.
Şeker hastalığı olan hastalar egzersizine diyetine dikkat etmelidir yoksa birçok organda hasara bağlı özellikle de böbrek yetmezliğine bağlı ölüm görülebilir.
Son 10 yılda % 100 artış gösteren hastalık.
Türkiye dünya ortalamasında kaçıncı sırada tahmin edin? Tam iki katı fazla ve rekor bizim elimizde. insan ömrünü de 5 ile 10 yıl kısaltıyor.
Tedaviler, ilaçlar, insülinler.. Yakın bir arkadasımı kaybetmistim bu hastalık yüzünden. Vücudunda bilmem kac bin iğne deliği ile..
eskiden 40 yaş üstü insanlarda daha çok rastlanırken, 10 yaş altı çocuklarda görülme sıklığı hızla artan hastalık. tam olarak açıklanamasa da, genetik faktörler, beslenme, ailenizin beslenmesi, çevresel faktörler, yaşam tarzı hepsi bir araya gelip bu hastalıkla buluşturabiliyor sizi.
kendileri yaşayan yazarlardan alınan kısa özet ile, insülinlerinizi ve ilaçlarınızı düzgün kullanın, gerekli tahlillerinizi yaptırın, beslenmenize uyun, uykunuzu alın, sporunuzu yapın, psikolojinizi iyi durumda tutmaya çalışın.
ancak lütfen o bitkiyi kaynatırsan, şunu yersen, bunu içersen şıp diye geçer, ilaçlarla işin kalmaz saçmalıklarına kanmayın ve etrafınızdaki şeker hastalarına da önermeyin. kanıtlanmamış, gazete küpürlerinde okuduğunuz, doktorlardan duymadığınız hiçbir şeye inanmayın. kendi başınızı da yakmayın, milletin düzenini de bozmayın.
anneannemde neredeyse 30 seneden beri bulunan hastalık türü, vücudun insülin üretememesi sebebiyle belirli aralıklarda* iğne şeklinde vücuda vurulmakla birlikte, hapla tedavi edilmesi gereken türü de mevcuttur.*
diabetes mellitus: pankreas da uretilen bir hormon olan insulinin yokluğu, yetersizliği veya etkisizliği nedeni ile besinlerle alinan normal miktarda karbonhidtartin bile metabolize edilememesi sonucu kan sekerinin yukselmesi.
diabetes insiputus: hipofiz bezinin arka tarafından salgılanan antidiüretik hormonun yetmezliği sonucu ortaya çıkan, aslında şeker hastalığı olmayıp sık idrara çıkışı ile benzediğinden diabet denmiştir.
tip 2 : genellikle 20 yaşından sonraki bireylerde görülen hastalıktır. hap ile tedavi görülür. pankreas düzensiz olarak çalışır ve aynı zamanda düşük şeker teşhisi konulur. (genel olarak)