Şiir mecrasını her daim koruyan bir mana pınarıdır. Lakin o mecrada aşık atmak işte asıl sorgulanısı mesele tam olarak budur. Aksi iddia edilmeye kapalıdır vesselam.
divanda şarapçılar vardı ama artık o eski şarapçı kültürü kalmadığı için koca şiir kültürünü bitirdiler. şaka şaka, divan edebiyatı bir saray edebiyatı olduğu için padişahlık götüne tekmeyi yeyince sanatı da siktir olup gitti.
zaten anadolu çomarı nedimin şiirleriyle coşmuyordu bu da bir gerçek.
beşir ayvazoğlu'nun -kuğunun son şarkısı- adlı kitabında şeyh galib'i anlatması ile gerçeklik kazandırdığı durumdur. biyoğrafik eserine verdiği isim de takdire şayandır. evet divan şiiri bir kuğu kadar narin ve güzeldir. ve yine evet eski şiirin son şarkısı galib'in şiirleri olmuştur. ardından daha güçlü şair yetişmemiştir.
Ben miyim bu şeylerin sahibi?
Kafamda bir çocuk var, meraksız.
iç âlemim oyuncaktan farksız;
Odam, içime bir ayna gibi.
Bir ışık oyunu var tavanda
Gölgeler seslerle birleşiyor
Ve bir karga beynimi deşiyor
Azaplar kemirdiğim bu anda.
Kardeşini öldürüyor Kaabil,
içimde bir yalnızlık duygusu,
Ölüm kadar uzun yaz uykusu,
Sıkıntı ile geçilen sahil.
"her şeyden sıkıldım be, benle yok olasın!
ki yanımda kalanlar da, varla yok arası...
ben üzülüyorum, hani, kaçı benimle yanar?
hiçbiri umurumda olmaz, sen yeter ki "sevgilim" de bana!"