bugün

kötülük, negatiflik, istenmeyen yeni şeyler üzerine kurgulanan ülke, dünya, hayal, tasarı.
(bkz: 1984)
(bkz: cesur yeni dünya)
Şeriat.
insanın karanlık tarafının hakim olduğu, istenmeyen dünya.
Belirtmekte fayda var, genelde distopya halkları hallerinden memnundur.
bir ay önce yazmıştım. 1 ayı tamamladık kaldı 6 ay .
--spoiler--
ve bekleyen o an gelmişti. iskandinavlar bu günü tasvir ederken ragnarok demişti. büyük buz devleri ve kötülük dolu dev kurtlar dünyayı yok edecekti. bilim adamları artan teknoloji ile birlikte çıkacak bir 3. dünya savaşında gelişen teknolojilerin yıkıcılığıyla dünyanın sonunun geleceğini ön görmüştü. bir sürü atom bombasının dünyanın çeşitli yerlerinde patlaması sonucu doğa yok olacak ve insanlıkta doğa ile birlikte yok olacaktı. bunun gibi bir çok kıyamet teorisi vardı ve hepsi de insanlığın ancak doğanın ve dünyanın yok olması koşulu ile ortadan kalkacağını ön görüyordu.

kimse doğanın insan denen virüse karşı bir önlem geliştireceğini hesaba katmamıştı. insan bir çok kitaba göre tarımı öğrenip yerleşik hayata geçtiği andan itibaren doğanın üzerinde egemen olmuştu ve kimse zıttı bir olay düşünemiyordu. taki dünya üzerinde bir salgın meydana gelene kadar. insanlık yazılı tarihi boyunca bir çok kez salgınlarla mücadele etti. sıtmadan kurtuldu, vebayı yendi, penisilini keşfetti daha da önemlisi ihtiyaç fazlası üretimi keşfetti. bu gelişim insanları kibire belki de o ana kadar hiç sürüklemediği kadar sürüklemişti. virüs o gün çin'de ortaya çıkması ardından bir çok insan bunu önce önemsemedi. herkes ''bize hiç bir şey olmaz'' şeklinde düşündüler. kimileri de bunun aksine tedirgindi fakat gelişen bilimin bir çözüm üreteceğine inançları da tamdı. öncelikle topluma verilen bilgi mevsimsel gripten çok daha az insan öldürdüğüne yönelikti. insanlar çoğu önlem almamıştı. zaten istese de yedi buçuk milyar insanın tamamına önlem almanında bir yolu yoktu. işin daha ciddi olduğunu fark eden hükümetler önce sınırları kapattı ve küresel ticareti durdurdu. buna rağmen önlemlerin yetersiz gelmesi ve ülkenin içinde hızlı virüsün yayılmasının ardından iç ticaret de durduruldu. insanlar evlerinde karanti altındaydılar. çalışamıyor para kazamıyorlardı. bu da yetmiyormuş gibi boğazlarından geçen her lokma içinde bir tutar ödemek zorundaydılar. eşit olmayan dünya alt sınıfa karşı acımasızdı hükümetler az sayıda da olsa alt sınıflara yardım etmeye çalışsa da herkese ne yetebilirdi, ne de yetmeye çalıştı.

önce en çaresizler döküldü sokağa yağmalara olayları başladı. o zamana kadar halkın vergisiyle maaşını alan polisler ve askerler namlusunu kendi halkına çevirmeye başladı. asker sıkı müdahale ile 10 vaka önlese 1000 kişi açlıktan kendini sokaklara atmaya başladı. aç kalan insanlar, en çok nefretini zenginlere döküyordu. sokaklardaki lüks arabalar yakılıyor ünlü firma sahiplerinin evlerine saldırılar düzenleniyordu. henüz daha karantinanın dördüncü ayında. bunda tabiki de yazın salgını azaltacağı ve her şeyin eski haline döneceği telkinlerinin yalan olmasının da bir payı vardı. böylelikle halkın, özellikle de kendini koruyabilecek hiç bir önlemi satın almaya gücü yetmeyen halkın sokağa dökülmesiyle kısmende olsa azalan salgın yeniden alevlendi. artık insanlar ölümün kaçınılmaz bir son olduğuna kaanat getirmişti. suç oranları fazlasıyla artmıştı. ya corona öldürecekti ya açlık ya da diğer insanlar.

insanlık artık en vahşi dönemindeydi 7 ayında karantinanın. karantina dediysekte buna artık kendini eve kitleyecek kadar ervak biriktirmeyen ve yeteri kadar güvenlik koruması olmayan kimse için artık karantina diye bir şey yoktu. ordu ile halk çatışması sonunda sokaklarda olan bir çok askerin de hastalanmasından dolayı artık asker de, polis de aradan çekilmişti. çok artık toplu düzeni sağlamak yerine kendi ailesinin güvenini sağlamak için firar etmiş. insanlar artık kendi düzenini kurar olmuştu. ölü sayıları artık o kadar artmıştı ki (gerek hastalık, gerek birbirini öldüren insanlar) artık cesedleri denize atarak, yakarak imha ediyodu insanlık. kanun ortadan çekildiğinde ortadan artık iki üç adet konserve yiyecek cinayet sebebi haline gelmişti. hatta dünyanın belli yerlerinde hastalıktan ölmeyen ölüler yenilmeye başlanmıştı bile... dünya nüfusu 7 ayda 2 milyar kayıp vermişti.. ve artık bu kaos düzeninin son bulacağına olan bir inanç kalmamıştı. herkes açlıktan, hastalıktan ya da biri tarafından öldürüleceğini biliyordu, fakat hangisinin önce davranacağını kestiremiyordu. ölüm hiç bu kadar kaçınılmaz olmamıştı ölüm bu dönem insanı için...
--spoiler--
Evet dunya pek çok canlı için bir distopya olsa da pek çokları için de degildir.
Gelecekte olabilecek olumsuz toplumları tanımlamak için kullanılan ‘distopya’ kelimesinin kökeni eski Yunancaya dayanır.
ve bekleyen o an gelmişti. iskandinavlar bu günü tasvir ederken ragnarok demişti. büyük buz devleri ve kötülük dolu dev kurtlar dünyayı yok edecekti. bilim adamları artan teknoloji ile birlikte çıkacak bir 3. dünya savaşında gelişen teknolojilerin yıkıcılığıyla dünyanın sonunun geleceğini ön görmüştü. bir sürü atom bombasının dünyanın çeşitli yerlerinde patlaması sonucu doğa yok olacak ve insanlıkta doğa ile birlikte yok olacaktı. bunun gibi bir çok kıyamet teorisi vardı ve hepsi de insanlığın ancak doğanın ve dünyanın yok olması koşulu ile ortadan kalkacağını ön görüyordu.

kimse doğanın insan denen virüse karşı bir önlem geliştireceğini hesaba katmamıştı. insan bir çok kitaba göre tarımı öğrenip yerleşik hayata geçtiği andan itibaren doğanın üzerinde egemen olmuştu ve kimse zıttı bir olay düşünemiyordu. taki dünya üzerinde bir salgın meydana gelene kadar. insanlık yazılı tarihi boyunca bir çok kez salgınlarla mücadele etti. sıtmadan kurtuldu, vebayı yendi, penisilini keşfetti daha da önemlisi ihtiyaç fazlası üretimi keşfetti. bu gelişim insanları kibire belki de o ana kadar hiç sürüklemediği kadar sürüklemişti. virüs o gün çin'de ortaya çıkması ardından bir çok insan bunu önce önemsemedi. herkes ''bize hiç bir şey olmaz'' şeklinde düşündüler. kimileri de bunun aksine tedirgindi fakat gelişen bilimin bir çözüm üreteceğine inançları da tamdı. öncelikle topluma verilen bilgi mevsimsel gripten çok daha az insan öldürdüğüne yönelikti. insanlar çoğu önlem almamıştı. zaten istese de yedi buçuk milyar insanın tamamına önlem almanında bir yolu yoktu. işin daha ciddi olduğunu fark eden hükümetler önce sınırları kapattı ve küresel ticareti durdurdu. buna rağmen önlemlerin yetersiz gelmesi ve ülkenin içinde hızlı virüsün yayılmasının ardından iç ticaret de durduruldu. insanlar evlerinde karanti altındaydılar. çalışamıyor para kazamıyorlardı. bu da yetmiyormuş gibi boğazlarından geçen her lokma içinde bir tutar ödemek zorundaydılar. eşit olmayan dünya alt sınıfa karşı acımasızdı hükümetler az sayıda da olsa alt sınıflara yardım etmeye çalışsa da herkese ne yetebilirdi, ne de yetmeye çalıştı.

önce en çaresizler döküldü sokağa yağmalara olayları başladı. o zamana kadar halkın vergisiyle maaşını alan polisler ve askerler namlusunu kendi halkına çevirmeye başladı. asker sıkı müdahale ile 10 vaka önlese 1000 kişi açlıktan kendini sokaklara atmaya başladı. aç kalan insanlar, en çok nefretini zenginlere döküyordu. sokaklardaki lüks arabalar yakılıyor ünlü firma sahiplerinin evlerine saldırılar düzenleniyordu. henüz daha karantinanın dördüncü ayında. bunda tabiki de yazın salgını azaltacağı ve her şeyin eski haline döneceği telkinlerinin yalan olmasının da bir payı vardı. böylelikle halkın, özellikle de kendini koruyabilecek hiç bir önlemi satın almaya gücü yetmeyen halkın sokağa dökülmesiyle kısmende olsa azalan salgın yeniden alevlendi. artık insanlar ölümün kaçınılmaz bir son olduğuna kaanat getirmişti. suç oranları fazlasıyla artmıştı. ya corona öldürecekti ya açlık ya da diğer insanlar.

insanlık artık en vahşi dönemindeydi 7 ayında karantinanın. karantina dediysekte buna artık kendini eve kitleyecek kadar ervak biriktirmeyen ve yeteri kadar güvenlik koruması olmayan kimse için artık karantina diye bir şey yoktu. ordu ile halk çatışması sonunda sokaklarda olan bir çok askerin de hastalanmasından dolayı artık asker de, polis de aradan çekilmişti. çok artık toplu düzeni sağlamak yerine kendi ailesinin güvenini sağlamak için firar etmiş. insanlar artık kendi düzenini kurar olmuştu. ölü sayıları artık o kadar artmıştı ki (gerek hastalık, gerek birbirini öldüren insanlar) artık cesedleri denize atarak, yakarak imha ediyodu insanlık. kanun ortadan çekildiğinde ortadan artık iki üç adet konserve yiyecek cinayet sebebi haline gelmişti. hatta dünyanın belli yerlerinde hastalıktan ölmeyen ölüler yenilmeye başlanmıştı bile... dünya nüfusu 7 ayda 2 milyar kayıp vermişti.. ve artık bu kaos düzeninin son bulacağına olan bir inanç kalmamıştı. herkes açlıktan, hastalıktan ya da biri tarafından öldürüleceğini biliyordu, fakat hangisinin önce davranacağını kestiremiyordu. ölüm hiç bu kadar kaçınılmaz olmamıştı ölüm bu dönem insanı için...
ütopyanın zıttını anti tezini tanımlamak için kötü bir yer anlamında kullanılan kelime.
genel olarak baskıcı totaliter rejimlere konu olan yapıtlarla bilinir.
büyük ihtimalle distopic bir dünya bizi bekliyor ilerde onun için hazır olmak lazım.
felsefi zeminde, gündelik yaşama, politikaya, tikel ve tümel evrensel hususlara veyahut insan ilişkilerine ve sonsuzca çoğaltılabilir birçok değişkene dair bir idealizasyon sürecinin, insanlığın geneli için kötü bir sonuca sebep olduğu kavramsal tasarım. öte yandan, tıpkı romantik dönemin scherzosu gibi, post modern klasik müziğin bir ritmik teması.
Böyle her yeri su basması, her yeri ama...
(bkz: yeni türkiye)
eş anlamlısı olmaya adaydır.
ütopyanın aksine karamsar bir yapıdır.
ulaşılması mümkün olmayacak şekilde her şeyin olabileceği en kötü halde bulunduğu düşünsel mekan ve yaşam senaryosudur.

bir nevi anti ütopyadır.
george orwell- 1984.
Anti ütopik anlayış. 2015 yapımı olan abluka filminde bu hava müthiş bir şekilde yaratılmıştır.
Ülkenin yavaş yavaş döndüğü durum.
Kendisine ulaşmak isteyenler bana iletebilirler mesajlarını. Bir süre sözlükte olmayacaktır.
Okumaktan en cok zevk aldigim tür.

Ayrica yazarmis galiba iyi yazmalar.
(bkz: türkiye)
entry yukarıda.
(bkz: Ütopya)
Terazi burcu olan, sevimli mi sevimli, iki mesajıyla sıcak bulup kanımı kaynatan, samimi yazar.
(bkz: türkiye cumhuriyeti)
11. nesil yazar. hoş gelmiştir.
kitaptan sinemaya da uyarlanmış bi örneği : (bkz: hunger games) .
Acun a karşı show tv'nin çıkartmasını beklediğim yarışma.