dinsizliğin kökenleri

    2.
  1. 13.
  2. tek bir bireyin dinsizliği üzerinden tartışmaya katılmak gerekirse;

    kötülük problemi üzerine düşünmekle başlar. çok sağolsun efendimiz baruch spinozanın kötülük mektupları okunur. kötülük probleminin dinlerde tanrı tarafından çözülmeden bırakılmış olması insanı iki farklı yola ve bu her iki yolda insanı tek bir sonuca götürür.

    basitçe tanrının kötülüğü tümden yoketme gücü var mıdır yok mudur ve bunu edimlerken de kendisinden ne şekilde bahsetmiştir kısmı önemlidir.

    tanrı tek tanrılı dinlerde omnipotent ve omniscient olarak anlatılır ve o çerçevede bu tanım onun kendisinin kendisini tanımlamasıdır. herşeye gücü yeten, ezeli ve ebedi olan, adaletli bir tanrı.

    aslında tanrının varlığının bilgisi üzerinden yapılır bu içsel dışavurum tartışması.

    herşeye gücü yeten bir tanrı ama buna rağmen kötülük problemini çözemeden o şekilde bırakmış bir tanrı. herşeye gücü yetiyorsa bu sorunu o şekilde bırakmış olması, occhamın usturası yönetemi ile dominant bir tartışma içerisinde çözülebilir.

    tanrının sınırsız gücü var ise ve bu güçle birlikte biz insanlardan iyi olmamızı istiyor bekliyor, iyi olmayanın amına koyucam olm diyor ve tavrını iyilikten yana koyuyorsa ama yine de kötülük varsa, tanrı sınırsız gücüne rağmen kötülüğü tamamen yok etmiyor ise o zaman sınırsız gücünü kullanmadığından burada tanrı samimiyetsizdir. ve aynı zamanda adaletli değildir.

    yok eğer sınırsız güce sahip değilse, ve tavrını iyilikten yana koyuyorsa ama kötülük varsa; tanrı hepimizin iyi olmasını isiyor arzuluyor, bunun için gereken desteği veriyor, gerektiğinde ayar veriyor ise, tanrı sınırsız gücü olmadığı için kötülüğü kovamıyor ama saf bir iyilik olsun istiyor ise ve yarattıklarını da iyi olsunlar diye bekliyorsa, yöneltmeye çalışıyorsa yani sınırsız güçlü değil ama olan gücünüde iyiliğin saf iyiliğin kazanması ve kötülüğün yok edilmesi ya da en azından belirli bir noktaya kadar geriletilmesi için istek gösteriyorsa o zaman adaletlidir. sınırsız adaletlidir. ama sınırsız güçlü değildir. ve yine samimi değildir. çünkü sınırsız güçlü olduğunu iddia etmektedir.

    yani daha basit olmak gerekirse, her iki durumda da samimiyetsizdir. hem de mutlak bir samimiyetsizlik. öyleyse insanın iyi olması için, kötülük problemini kendi yaşam sınırları içerisinde çözmesi için olası bir tanrı tasarımına ihtiyacı yoktur. tanrı simule edilebilen bir tasarımdır. ve tarih boyunca da bir çok kez simüle edilmiştir. ama kötülük; hiç bir zaman simüle edilemez. tasarımlanamaz.

    (bkz: din/@jackskellington)
    4 ...
  3. 18.
  4. sonradan cikip insanlarin kafasini veya midesini bulandiran dinlerin kendilerini mesru kilmak icin yarattigi bir baska fantezidir. sempanzelerin dini vardi sanki...
    2 ...
  5. 3.
  6. 4.
  7. sorgulamak ve cevapsız kalmak, akla inanmak, birşeylere inanma ihtiyacı duymamaktır.
    2 ...
  8. 9.
  9. dinin yanlış yönlere çekilmesi.
    2 ...
  10. 8.
  11. dinsizliğin kökeni tanrının ölümü çağrıştırması değildir. hatta tam aksine dinsizlik insanı kendine vaat edilmiş bir cennet fikrinden kopardığı ölçüde onu ölüme karşı daha "savunmasız" kılar. ölümden sonra bilinmezlik diyarında sığınılacak cennet ya da cehennem gibi bir liman yoktur ateistler için. yani "ateistler tanrı fikri kendilerine ölümü hatırlatıyor diye tanrıya alerjiktir" demek konuyu tam ters istikametten yorumlamaktır.

    dinsizliğin kökeni kabul edilmese de insanın eli ve onu kullanma yeteneği ile doğrudan ilintilidir. insanın yaratıcı iradesi ile dinsizlik arasında bir bağ olmadığını söylemek hayalcilik olur. ama buna rağmen insanlar dindar olabilir, ama bu din bireyselleşmiş modern bir dindir. islam için de hıristiyanlık için de bu böyledir.

    inançlı bir insan bilim yapabilir ama bunu meşrulaştırmak için ister istemez din paradigmasının sınırlarını zorlamak durumunda kalacaktır. ama insanın zihinsel yaratıcılığı öyle bir noktadadır ki, o paradigmanın sınırlarını genişletecek aparatları da gene zihninde üreten onun ta kendisidir.

    bu arada bilimsel algılayışın da teolojik yanları vardır ister istemez. henüz çözülmemiş her sorun, ilişkisi hakkında fikrimiz olmayan her etmen, dinsel alan için iştah açıcıdır. bilinmezlik dini iştahı da, bilimsel iştahı da artırır aslında. ikisinin de bilinmezlikten beslenmesi ironiktir.

    dine baktığımızda da odağında bilinmeyeni bilinir kılma, hayatı amaçlandırma gayreti görürüz. ama bunu insan iradesinin dışına çıkarak yapar, bilinmezlikle insanı barıştırır, çoğu bilinmeyeni de bu dünyanın dışına referansla "açıklar."
    2 ...
  12. 7.
  13. 6.
  14. dinsizliğin kökeni insanın doğadan birşey beklemediği tarihe denk gelir. insan kendi kontrolü dışında olan şeyleri değiştiremeyince onu kutsal şeylere atar. mesela tarladaki ekini için yağmura ihtiyacı vardır ve yağmurun yağmasını kutsal kaynaklara bağlar, yağmur yağmayınca tanrının cezalandırdığını düşünür. işte insan ne zaman doğasal olaylara olan ihtiyacını yitirmiştir, dinsizliğin doğumu da o tarihe rastlar.
    1 ...
  15. 16.
  16. cüppeli ahmet denen adam ve fettos ve onun kabından beslenenler.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük