ya adamlar onlarca satır açıklama filan yazmış. bazen bu yüzden kaybediyoruz.
olan olay şu: inanıyorsan bu işin sonunda cennet ya da cehennem var seç birini yok eğer inanmıyorsan zaten bu kısım seni ilgilendirmiyor hepsi bu arkadaşım.
inanmayan insana da saygım sonsuz. ne diyeceğim ona sen yanacaksın kafir mi diyeceğim?
dinde zorlama yoktur yalanini ayetlerle ispatlayip onune koyuyoruz hala saga sola cekiyor, bal gibi de zorlama vardir,
lan simdi bile var amk, su an misal bayburtta erzurumda yaninda dekolteli basi acik bir bayanla gez uzerinde de metalci t-shirt u olsun o sekil katedebilecegin mesafe en fazla 500 metre, 501. metre de dik kafali cahil yobazin biri illaki satasir, saldirir yada sarkintilik yapar, adam avrupa zamaninda afrikayi somurdu diyor amk ne kadar sig beyinli ak milis varsa buraya toplanmis, teblig adi altinda insanlari sikistirip nasil taciz ediyorlar gormuyorlar herhalde.
dinimizde hiç kimse için zorlama yoktur. sen islamın beş farzını yaparken başkasına da yaptırmak için çabalarsın eğer karşıdaki yapmassa eğer senin söylemene rağmen günahı kendi boynunadır.
mekke dönemi ayetidir. kuranda iki türlü ayet bulursunuz. mekkede muhammed güçsüz olduğu için etrafa sevgiler saçmış ve senin dinin sana benim dinim bana demiştir. medinede gücü ele alınca nerede bulursan öldüre dönecek o. o yüzden bu aslında nesh edilmiştir.
bir yerde din allah ın oluncaya kadar savaşın diyeceksin diğer yerde senin dinin sana benim dinim bana. kurandaki bu çelişkinin nedeni de zaten budur.
o yüzden kuranda aslında kafana ne isterse o olabiliyorsun çünkü kendi içinde tutarsız çok saçma bir din. bu sözü genelde seküler müslüman dediğimiz(pembe götlü müslüman da denebilir) bunlar kulalnır. diğerini ise radikal dediğimiz( siyah götlü arap da denebilir) onlar kullanır.
peygamberine dahi bu konuda uyarıda bulunan bir dinin mensubuyken, 'zorlamak' kimin haddinedir.
yunus suresi 99: 'rabbin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi mutlaka inanırdı. o halde sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın?'
dini konularda herkes ahkam keser olmuş.
ateistler konuyu çarpıtmaya çalışırken, rivayetlerle beslenen müslümanlar da şu gerçeği ne yazık ki unutmuş görünmektedir:
yusuf suresi 40: 'hüküm yalnız allah'ındır.'
ve yine;
kehf suresi 26: 'o, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.'
dinin kaynağı olan kur'an yalnız uyarı ve öğüt içindir. baskı istemez.
insanlara iki yol gösterir:
Iyiyi ve kötüyü.
yasin süresi 69 ve 70:
' biz o'na(peygambere) şiir öğretmedik; bu ona yakışmaz da. o (kendisine indirilen kitap), yalnızca bir öğüt ve apaçık bir kur'an'dır. diri olanı uyarsın ve inkarcılar üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.'
yine,
zümer suresi 27: 'andolsun, biz bu kur'an'da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler'
bunu söyleyen bir kitabın dini nasıl olur da baskıcı olabilir?
ya şu ayetlere ne diyeceksiniz?
kehf suresi 56: ' biz elçileri sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz...'
şura suresi 48: ' yüz çevirirlerse biz seni onlar üzerine bekçi olarak göndermedik. sana düşen tebliğden başkası değildir.'
gaşiye suresi 21-22: 'artık sen öğüt verip hatırlat. sen yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın. sen onları (inanmaya) zorlayamazsın.
bütün bu ayetler dururken, dinde zorlama ve baskının olduğunu iddia etmek en basit ifadesiyle 'cahilliktir'.
peygamberimize bile bu hak verilmemişken ve hatta o'na bu konuda uyarıda bulunulmuşken kim kendinde baskı için hak görebilir?
şuara suresi 2-3: 'bunlar apaçık olan kitabın ayetleridir. onlar inanan olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)
derken kim kendini 'yetkili' ilan edebilir?
ayetlerin nesh edilmesi konusuna gelirsek;
bir kitap gönderilecek ve içindekilerin düzeltilmesi yazım aşamasındayken olacak öyle mi?
allah, hataya düşer mi sanıyorsunuz?
unutur mu sanıyorsunuz?
en basit yazar bile yazdığının yanlış olduğunu fark ettiğinde düzeltmesi gereken yeri düzeltip öyle baskıya gönderirken, allah'ın (haşa) bunu yapmadığını mı iddia ediyorsunuz?
velhasılı; bizim dinimiz kaynağı itibariyle mükemmel bir dindir. baskı ve zorlamaya izin vermez. sadece öğüt ve tebliği emreder.
uygulamalarda yapılan yanlışlıklar da uygulayıcıları bağlar.
kuran'ın, evrensel ve sürekli olan hükümleri yanında, geçici ve lokal şartlara bağlı hükümleri de vardır.
islamın evrensel ve süreklilik arz eden hükümlerini şu ayette görebiliriz.
"Sizinle savaşanlara karşı, siz de Allah yolunda savaşın. Fakat haksız yere saldırmayın. Muhakkak ki Allah haddi aşanları sevmez. Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne (dinden döndürmek için işkence yapmak), adam öldürmekten beterdir. Yalnız, onlar, Mescid-i Haram’ın yanında sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla orada savaşmayın, Fakat onlar size savaş açarlarsa siz de onlarla savaşın. işte kâfirlerin cezası böyledir.” (Bakara, 2/190-191) mealindeki ayetlere savaşın evrensel prensiplerini işaret etmektedir.
Ayette denmektedir ki, sizinle savaşmaya karar verenlerle sizde savaşın. Ama durup dururken haksız yere saldırmayın. Savaşırken bile düşmanlarınıza karşı islamın ön gördüğü, kadın, çocuk, yaşlı ve dinini yaşamaktan başka bir gayesi olmayan rahip ve benzeri insanları öldürerek haddinizi aşmayın.
Tevbe süresi 29. Ayet ise savaş ortamına yönelik emirlerden oluşmaktadır. Ayetin inme sebebi, mekkenin fethinden sonra, bizanslılar şam bölgesinde bulunan ve onların himayesindeki hristiyan gassaniler, müslümanlara hücum etmek için planlar yapmış, askerler hazırlamışlardır. Tabuk seferi bu ayetin inmesinden sonra böyle bir ortamda gerçekleşmiştir. Yani mesele yine karşı tarafın fitne çıkarması ile ilgilidir.
ayrıca ehli kitapla ilgili kucaklayıcı ve evrensel bir çok ayet verdır.
“Zulmedenleri hariç, Ehl-i kitab ile en güzel bir tarzın dışında mücadele etmeyin ve onlara şöyle deyin: Biz, hem bize indirilen kitaba, hem size indirilen kitaba iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da bir ve aynı ilahtır ve biz O’na gönülden teslim olduk.” (Ankebut, 28/46)
“(Resulüm! Eğer onlar barışa yanaşacak olursa sen de yanaş ve Allah'a tevekkül et. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla işitir, her şeyi hakkıyla bilir.” (Enfal, 8/61)
vardır, islamda üç çeşit anlayış var. birincisi ya müslüman olursun müslüman gibi yaşarsın. ikincisi ya islam hakimiyetinde cizre verip dinini yaşarsın, ya da buna direnirsen ölürsün.
islam zaten böyle böyle yayıldı ve amacı da tüm dünyayı allah ın yasaları altına almak. yoksa bunca insan cihat niye etsin? mesela yahudiler dinini yaymak için savaşmazken hıristiyan ve müslümanların yaymasının mantığı nedir?
tabi ki emperyalist din olmaları, yayılmacılık bu.
Zaten tüm mürtedleri müşrikler ve ateizler öldürmüşlerdir.
Müslümanlar o kadar yapmayın günahtır dedikçe bunlar ...
Ne anlatıyordum ben,
Hatırladım paralel evrende durum bundan ibaretti.
Ateist sığırlara laf anlatmaya çalışan yazar x başta olmak üzere sabırlı arkadaşlara daha fazla sabir diliyorum. Ama ne kadar anlatılsa da okumadan devam ediyor ateistler. Valla duvara konuşsan daha mantıklı tepki alırsın.
Ne zaman türkiye ateist tayfası avam olmaktan kurtulacak?
zorlama yok mu ? allah ve din için hiçbir kanıt sunmadan, "inanmak zorunda değilsin ama inanmazsan sonsuza kadar yanacaksın" demek zorlamaya girer. lanet olsun ki inanmayanlar kelimenin tam anlamıyla tehdit ediliyor.
bakara suresinde geçen bir ayetin bir kısmının mealidir.
Genel anlamda islamiyetin sevgi, barış, hoşgörü dini olduğunu düşündüğümüzde dinin temel yapıtaşlarından birisi olması icap eden ayettir. ancak islam dünyasına baktığımızda "müslüman" ların islamiyeti bu konuda da doğru anlayıp yaşamadığı aşikardır.
“Dinde zorlama yoktur. Hakikat, iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.”(Bakara suresi, 256. ayet)
“De ki: O Kur’an, Rabb’inizden gelen bir haktır. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin…”(Kehf suresi, 29. ayet)
“… Artık kim hidayeti kabul ederse o, ancak kendi faydası için hidayete ermiş, kim de saparsa o da yalnız kendi zararına sapmış olur.”( Yunus suresi, 108. ayet)
“…islam’a girerlerse doğru yolu bulurlar. Şayet yüz çevirirlerse artık sana düşen ancak tebliğdir. Allah kullarını görür.” (Âl-i imran suresi, 20. ayet)
dinde zorlama şöyle vardır. biraz cihat tarihi okursanız artık.
mesela islama göre allah ın yasaları hak ve evrenseldir ve herkes bunun altında yaşamalıdır.
mesela benim bir devletim var, islamcılar bana dinime gir der ve bu hak der.
eğer ben dinine girmezsem bana savaş açar.
eğer dinine girip müslüman olursam onun hükmü altında müslümanlarla eşit yaşarım.
eğer onun dinine girmezsem ama cizre verirsem gene onun hükmü altında yaşarım ama eşit yaşayamam. cizrenin fazla olması zaten insanları islama iten bir araç, fazla para vereceğime bari müslüman olayım kafasını bir nevi insana aşılıyorlar. hatta bazı dönemde ekonomik zorluk içinde olduğundan müslüman olmaya geçişi sınırlama bile görülmüştür çünkü müslüman olursa onu vermeyecek ve bu sefer para fazla gelmeyecek.
ha bunların hiçbirini kabul etmezsem benle kabul edene kadar savaşırlar, artık yakalarsalar öldürürler, eşimi, kızlarımı köle yapıp hoplatırlar. çocuğumu da köle yaparlar.
yani mesele tam buradan çıkıyor ve islamın yayılması da zaten böyle olmuştur. cihat da budur, tüm din allah ın oluncaya kadar her yere bu dini götürme anlayışı.
Cizre ? islam devleti herkese inanç özgürlüğü tanıyor, ister islam dinine girer ebedi hayatını kurtarır ister "cizye" verir islam devleti canını,malını,namusunu himaye altına alır