dindar kesimin arap ırkının diline özleminin belirtisidir. adamlar her harfin üstüne şapka koymaya başladılar. dûâ, âşk, râbiâ... gibi aptal saptal seslerle türkçeyi bok ediyorlar. türkçeyi arapçaya benzetmenin anlamsızlığını anlamış değilim doğrusu. heralde böyle yaparak kendilerinin daha iyi müslüman olduklarını falan sanıyorlar. ne gerek vardır bunlara? ulan o kelimelerin türkçedeki gerçek yazılışları dua, aşk, rabia falandır. neden böyle anlamsız hareketlere girerler bilinmez. tabi gerektiği nerde kullanılmalı ama laf bokunu çıkaranlaradır.
nazik , ilim sahibi görünme çabası içindedirler . suratlarında sinir bozucu , bilmiş bir gülümseme vardır genelde . birmukabele , vesselam gibi kelimeleri de pek severler.
dindar kesimle alıp veremediği olan, harfindeki şapkasına kadar taktığı, takcak bir şey bulamasa bile saçmalamaktan geri kalmayan gurühun açtığı başlık veya başlıklar topluluğu...
türkçe'de uzun ünlü yoktur. harf inkılabı yapıldığı sırada bu karışıklığın giderilmesi için şapka ^ simgesi çıkarılmış ve kullanılmaya başlanmıştır. tdk yazım kılavuzu'nda da bu konuda bilgi mevcuttur.
keşke türkçe konusunda az biraz bilgin olsaydı be kardeşim.
şunu da belirteyim; en son ne zaman yazım kılavuzu açıp baktın hatta yazım kılavuzuna hiç baktın mı bilmiyorum ama şapka'nın kaldırılması diye bir şey söz konusu değil.
eksi veren arkadaşım için hadi şu notu da düşeyim: türkçe öğretmeni'yim.
provakatif başlıklardan tiksinmemize sebebiyet veren başlıktır. üretimin tek yolu bulaşmak sataşmak hakaret etmek küfretmek midir diye sormadan geçemiyor insan. özgün değilsen hırçın öfkeli ve ahmak olursun gibi bir denklemi kabul etmiyorum. eskiden haddini bilmek diye birşey vardı. neyse ki ergenliğin bir dönemine has bir duygu durumudur bu ve hızlı geçecektir en nihayetinde hiçbir şey sonsuz değildir.
dindar kesimle sınırlamamak gereken durumdur. türkiye'de siyasî yelpazenin sağındakiler düzeltme imi kullanır; solundakiler kullanmazlar.
hatta sırf bu nedenle türk dil kurumu baştaki hükûmete göre düzeltme imini koyar, kaldırır, koyar, kaldırır... yanlış hatırlamıyorsam 14 kere falan oldu bu.
irdelersek:
türkçe'de düzeltme imi bulunmaz çünkü gerekliliği tartışmalıdır. ancak; türkiye türkçesi'ne girmiş olan arapça ve farsça sözcüklerin doğru söylenişleri için düzeltme zorunludur. hatta o kadar zorunludur ki tek düzeltme imi yetersizdir. dört çeşit a kullanılan bir dilden bahsediyoruz.
nihad sami banarli türkçenin sirlari kitabinda bu konu hakkinda sunlari yazar:
dilleri dil yapan, o dili güzel kullanan, seven, değer veren şairlerdir.
şiirlerde kullanılan uzun hece, şiiri tek sesli olmaktan çıkarır, âhenk katar.
bir dili güzelleştirmek için o dili sevmek, ona tek bir uyduruk kelime katmamak ve halk arasında kullanılan kelimelerin en güzellerini kullanmakla olur.
türk milletinin hakim olduğu i̇slam medeniyeti asırlarında o üstün durumuna ulaşırken fethettiği topraklar gibi fethettiği kelimeler de olmuştur. yanlış ve saptırılmış bir dil anlayışı içindekilerin de göremediği o hakîkât budur.
yûnus emre anadolu türkçesinde uzun hece lerin de hemen hemen ilk şâiridir. türkçenin aruzla anlaşması yine yûnusla duyulur.
yûnus emrenin türkçeyi kavrayışı ve kullanışı dilin sesi ve mîmârîsi millî olmalıdır anlayışına fazlasıyla uyar ve bu anlaşıya yedi asır önce varmıştır
kendi alfabemiz duruken latin harflerini kullanmamızı eleştirmeyen arkadaşlar bazı kelimeleri telaffuz etmek için gerekli olan bu sembolleri kullanmamızı yadırgamışlar. sakın bu dindar kesimin şapkalı harfleri fazla kullanması değilde diğer kesimin şapkalı harfleri hiç kullanmamasından olmasın.
Tespit gibi tespittir. Daha yazılan cümleyi okumadan şöyle bir göz gezdirdiğinde orda bulunan şapkalı a ve - ile ayrılmış i ve ı harflerine bakarak yazının içeriğini anında fark ediyorsun. Bırakın abi şu allahtan umut kesilmez, buna da şükür ayaklarını bakın işinize ya.