Din insanların yaşam kalitesini asla düşürmemiştir, bu yüzdendir ki tanım olarak "yanlış tespitte bulunmuş yazar saçmalaması" söz dizisini kullanmak istiyorum.
Ayrıca soruyorum, o hayat kaliteni düşürdüğünü iddia ettiğin dinin bayramları vesilesiyle dokuz gün tatil yapmak konusunda fikriniz nedir? O tatil sizin yaşam kalitenizi zıplatıyor mu ki her senenin takvimini elinize aldığınızda ilk olarak bayram tatili kaç gün diye bakarsınız sayın yazar?
o değil de, ne dinsizim, ne de yaşam kalitem düşük. buna ne diyeceksin? he ayrıca kaliteyse benim kalitem, yaşamsa benim yaşamım, sana ne oluyor, ne geriyor derler adama.
hangi akla hizmet kurulan cümleler olduğu belli olmayan cümlelerdir.
Buradan iddia ediyorum ve hatta meydan okurcasına söylüyorum:
islam dinini tam manasıyla hayatına tatbik edip de 'ben dünyanın en gamsız adamıyım' deneyecek insana böbreklerimden birisini vereceğim. Güle güle kullanın.
başlığı açan arkadaşa; soyut bir kavram olarak gördüğün ve inanmadığın din olgusunu kafana pek takıp bunun üzerine başlık açarak o değerli vaktini harcamışsın.senin de yaşam kaliten düştü bak oldu mu şimdi?bu entryi girdiğin sürede daha zevkli şeyler yapabilirdin öyle değilmi?.neyse ergen olmana veriyorum:)
din yaşam kalitesini düşürür mü yükseltir mi görecelidir bana göre, ama kesin olan birşey var ki o da binlerce yıldır dinler yüzünden çıkan savaşların milyonlarca insanın hayatına kastettiğidir.
herşeyden öte bu inanç olduğu için, inanları rahatsız edecek önermedir.
inanan insanların, inanmayanlar için en yanlış düşünceleri aşşağıdaki gibidir;
- inanmayanların kafalarının karışık olduğunu ve bu yüzden de hiçbir düşünceyi stabil bir mantığa oturtamadıklarını düşünürler.
- inanmayanların yaratıcıya düşman olduklarını zannederler. oysa ki adam zaten varlığına inanmadığı bişeye neden düşman olsun ki. onun tepkisi aynı şekilde kendine saçma gelen inananlaradır.
- inanmayanların, aslında korktuklarını ve özünde iyi olmadıkları için acı gerçeği kabul edemediklerini zannederler.
- ahlak ve vicdan gibi kavramların dinden geldiğini zannederler. ve imansız kalınca kendilerinin ahlaksız ve vicdansız olacağını düşünürler.
- inanmayanların fikirlerini söylemesinin altında bir art niyet ararlar. kendi düşüncelerine saygı gösterilmesini beklerler ancak, inanmayanların düşüncelerine saygı göstermezler.
dinler dünyanın en büyük propagandalarıdır. çünkü bir insan inandı mı (ki bunun için de söz konusu kişiliğin biraz yetişmemiş olması gerekmektedir) artık karşısına ne kanıtlarla çıkarsanız çıkın bildiğini okumaya devam eder.
işte en büyük tehlike de budur.
yoksa din kavramının sadece insanın kendi içinde başlayıp yine kendi içinde bitmesi halinde. insanın psikolojisinin üstünde olumlu sonuçlar bile doğurabilir.
ancak hicbir zaman bu kavram insanın kendi içinde bitmez. (keşke belgesel gibi görüntüler eklense sözlüğe, tam bu sırada taşlama olayları, kafa kesme olayları, kırbaç cezaları ya da vinçlerde asılan insanların görüntülerini çakardım).
ortaçağ avrupasını bildiğimiz sanmaktayız ama gerçekten de kilisenin tam bir karanlığı yaşanmıştır. ve bu yüzden ortaçağ travmasını üstünden atan avrupa siyasetinin dinlere bakış açısı değişmiştir. bu yüzdendir ki laikliği tartışmazlar. olmazsa olmazlarındandır.
aynı zamanda din bilgisinin toplumsal yaşamı desteklediğine de inanılır. bunu savunurken üstüne hakaretler de savrulur.
oysaki dinler her zaman bir sınıf yaratmış ve asla demokratik olmamıştır. üstüne üstlük kadın erkek ayırımını en fanatik şekilde de gerçekleştirir. (tek tannrılı dinler için geçerli önerme)
evrensel ahlakın dinden geldiğine inanırlar. oysaki genetiksel yani gudusel davranışların insan kültür yaşamının üstündeki etkisinden bir haberdirler...
yobaz ve körü körüne bağlı olmadıktan, işi abartmadıktan sonra olmayacak halttır. birilerinin yaşamı belki içkiyle, karıyla kızla, çalıp çırpmakla, yalan söylemekle; yani dinde yeri olmayan zımbırtılarla kaliteli olabilir. buna saygımız sonsuzdur. ancak dinin yaşam kalitesini düşürme gibi bir olasılığı yoktur. ramazan ayına mütevellit engin bok atma çalışmaları bir kenara bırakılmalıdır. sen "ayyy insanlar oruç tutup aç kalabiliyor, hem de bu sıcakta" diye düşünürsün, ben ise oruç tutmanın aç kalmakla alakası olmadığını , adeta bir hayvana benzeyen, istediğini verdikçe daha çok almak isteyen nefsin, her anlamda terbiye edilme amaçlı olduğunu bilirim.
dine inanmayan bir insanın anlayamayacağı daha doğrusu anlamak istemeyeceği, dolayısı ile burda da yanlış tanımlanmış kavram karmaşası, laf kakofonisi.
başka bir çok başlık altında da yazılabilir fakat buraya denk geldi diyelim.
"16 saat oruç mu olur ulan"
"yav bir iki gün neyse de herrr gün namaz baymıyor mu?"
"50 derece sıcakta milyon kişinin ortasında hac yapacam diye nedir bu eziyet?"
tüm bunlara verilecek cevapların tümü yaratana ve dine iman ekseninden geçer. bu kavramlar doğrulanamazsa tümünün cevabı karşıdaki için boş kümedir.
dinin dünyevi hayata yansıan tarafı, yani ameli kısmı ibadettir ve hiç bir ibadet yan gel yat osman, gelsin havuz başında konteyl tarzında olmaz, olması da mantık dışıdır.
Allah, ya da sizin terminolojinizle tanrı, bizi dünyaya göndermiştir, iyiliği kötülüğü göstermiştir, ödülü cezayı göstermiştir ve bunların yanında da default olarak yapılması gereken bazı görevler vermiştir ve bu görevlerin tümü de belirli bir meşekkat arz eder.
oruç meşakkattir. aç susuz kalırsınız ki bu sadece bir tarafı. küfür etmeyeceksiniz, öyle sağdan soldan geçen dekolteden yüz çevireceksiniz vesair. ciddi zordur ve tanrı katında değerli olmasının sebebi de tam da işte bu sebepledir. ve tabi "o"nun için yapıyor olmakla...
hac meşakkatin nirvanasıdır. gitmedim bilmiyorum fakat zilyon adet binbir farklı milletten insanlar ayı anda aynı şeyleri belirli bir mekenda 50 derece sıcak altında yapmak kolay bir iş değildir sanıyorum. meşekkatli olduğu için değerlidir.
namaz meşekkatir. ömür boyunca günde 5 kez. üstelik biri uykunun en tatlı vaktinde...
zekat meşakattir. o parayı nasıl kazanıyoruz?
şöyle olsa daha mı mantıklı olurdu?
"ey kulum görevlerin şunlardır : senede bir kez bahama adalarında 1 haftalık tatil yap. bahama olmadı puket de olur dert değil. senede 1 ay iskender ve baklava diyeti veriyorum sana. hafta da en az bir masaj salonu yazıyorum. günde de en az 2 saat dvd olmalı. yap bunları gel cennete tavla atalım."
eşyanın tabiatına terstir bu.
ortada bir ödül varsa, o ödül belirli bir çalışma, belirli fedekarlıklarla kazanılmalıdır ki ben ona ödül diyeyim.
en basit sosyal toplum yapısında bile toplumsal kurallar inanclara ya da kültürlere ırklara göre olmaz.
önemli olan insan olmaktır. bu yüzdendir ki herkese eşit değer verilir. bunu öğreten ne bir din ne de yerel bir kültürdür insanın evrensel us'udur. aklın yolu birdir kelimesini doğular niteliktedir.
dinlerin iyi yanları yoktur denilemez. ancak toplumsal olarak ele aldığımızda pek çok şeyi kendine bağlar.
örnek israfın kötü olduğunu dinlerin söylediği propagandası.
israfın kötü olduğunu zaten gelişmiş sosyal bir toplumun bireyi farkındadır. bu yüzdendir ki bazı ülkelerde geri dönüşüm tankları her sokakta vardır. ancak dikkat ettiğimizde italya ya da suudi arabistan gibi dinlerin daha katı yaşandığı ülkelerde bunlar beklenildiği gibi değildir...
kendi kültürümüzden bir örnek vereyim, en çok israf ramazan ayında yapılır (!) inanmayanlar araştırabilir.
aynı zamanda aza kanaat insan prototipinin örneğinin sadece dinler tarafından verildiğine inanılır. dediğim gibi olan herşeyi dine bağlar inana kişi.
tabii ki din dışındaki düşüncelerin ya da dinden hiç bahsetmeyen gelişmiş toplum ütopyasının aslında çalışmayı ancak yaşamak için çalışmayı söylediğinden haberi yoktur.
zanneder ki inanmayan insan çalışmaz. inanmayan insan azla yetinmez çok yer, çok israf eder...
dünyada muhafazakar insanlara bakınca toplumun özellikle daha cahil kısımından çıktıklarını görürüz. tabii ki bu kesimin bakış açısının nesnel olmaması diayalogu güclestirir. biraz arabesk edebiyatı ile özdeşleştirmekte de fayda vardır. ziraa elde edemediğin güzellikleri diğer tarafta elde edeceksin der. ancak acık noktaları çok fazladır. ve gerçek bir cevap veremediginde sorun yaşamaz.
çünkü inanan insanların büyük bir çoğunluğu sorgulamaz.
ilk entry mantıklı anlatılmaya çalışılmış bir entrydir.ama gel gör ki insanlar müslümanlıktan öncede soyut kavramlara inanıyorlardı yani bu sadece müslümanlık insanların yaşam kalitesini* düşürüyor denemez.günün 5 vakti namaz kılmak yada yılın sadece bir ayı oruç tutmak insanın yaşam kalitesini azaltıyorsa o insan zaten kalitesiz bir yaşam içinde sıkışıp kalmıştır.kaliteli yaşamdan kasıt bireyin kendini mutlu hissetmesi değil midir?
hergün karı kızlarla düşüp kalkmanın,votkaları biraları içip seks manyağı olmanın yaşam standartlarını yükselttiğini sanan kuş beyinli bir ateistin zırvalığı,saçmalığı kısacası mallığı.