Burdaki mallık şurda, sen milletin kutsalına söv say hakaret et milleti kışkırt galeyana getir sonra millet tepki gösterip isyan edince cart curt VS. insani aklı olan herhangi bir inanca hakaret edip eleştirmez. Sanane adamlar ineğe maymuna tapıyor sana dertmi oldu adamlar öyle mutlu. Herkes kendi işine baksın.
Turan Dursun üstadımızın yazdığı güzide eserlerden birisi. islam dininin gerçek yüzünü ifşalayan bir kitap. Mutlaka okuyun, okutturun ki çocuklarınız bilinçlensin. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2276101/+
Duvara boya atarak tesadüfen şekillerin oluştuğunu söyleyen bir adama inanmak ?.Acaba ferrari mühendisleride aynı yolu deneyerek muazzam bir araba tasarımı çıkarabilirlermiydi ?
cevap
-hayır
Çünkü ferrari üreticileri zekalarını kullanarak böyle bir tasarım ortaya çıkarmışlardır.
Bir kaplanın muazzam heybetini gören.bunu acaba bir mühendis,bir tasarımcının yaptığını düşünmez mi ? bunun neresi abesdir ?
beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki siz silahsızsınız ateistler.
hadislere dayanarak, islamiyetin bedevi kulturunun bir urunu oldugunu ve hz muhammedin bu yeni dinin gucunu, ganimete ve yagmaya dayanan gocebe bedevi toplumlarinin onderi olarak iktidar alanini genisletmek ve bu yayilmaciligi mesru gostermek icin kullandigini anlatan kitaptir.
kisacasi, halk arasinda da denildigi gibi, hz muhammed araplari "yemis" ve guce kavusmustur. manevi mesrulugunu ispat etmek icin de onceki buyuk dinlerden bol bol doktrin ve sembol odunc almis, kendini onlarin ardili olarak gostermis ve dahasi orwell in ciftdusun u gibi, agresif bir yayilmacilik politikasi izlenirken bir yandan da islam baris ve huzurdur diyerek propaganda yapilmistir.
hz muhammedin cinsel aktivitelerini mesru kilmak amaciyla, peygamberlik sifatinin bedevi kulturune uygun olarak nasil kullanildigina dair kitaptan ornekler: muhammedin bircok karisinin bir tanesini disinda hepsi genc, guzel ve azgindir. muhammed "adalet" icin hepsiyla cinsel munasebetini siraya koymustur, her gun biriyle yatar. daha sonra gelen esrarengiz bir vahiyle artik diledigi karisini one alir, diledigini bos birakir, secim onundur. iste bunun uzerine aise (en favori karisi) dayanamayip o sozu soyluyor "goruyorum ki senin efendi tanrin senin seyinin keyfini icin kosuyor yanlizca"
baska bircok ornek, hadisleri kaynak gostererek verilmis: aisenin 9 yasindayken hz muhammedle gerdege girmesi, karilari arasinda kiskanclik ve kutuplasma, aisenin zina etmesi uzerine supheler ve daha sonra onun zinasini rededen 18 ayetin birden inmesi, esir alinmis 200 aile tam idam edilmek uzereyken, aralarinda guzel bir kizin hz muhammed tarafindan gorulup alinmasi uzerine ailelere "merhamet" edilmesi, hz muhammedin esir kadinlarinin gaziler tarafindan irza gecilmesine musaade etmesi, hz muhammedin karilarinin sayisini kisitlayan ve sonra kisitlamayi kaldiran vahiyler inmesi (bu kisitlamalara cariyeler dahil degil), sevhetine defalarca yenik dususunun ve karilarini ve cariyelerini bile aldatmasinin anlatildigi bircok hadis...
1. karsit gorus: peygamber kadinlara acidigi icin onlari yanina aldi.
kitabin yazarinin cevabi: kadinlarinin kaci yoksul ve caresiz durumdaydi? o yorelerde sayisiz yoksul ve caresiz kadin varken, istese bile, hangi birini alacakti? ayrica yoksulluklarini gidermenin tek yolu onlarla evlenip, yatmasi miydi?
2. karsit gorus: evlilikler siyasi sebeplerdendi
yazarin cevabi: hz muhammed bir peygamber idiyse, boyle ufak siyasi hesaplara ve sebeplere niye gerek duyuyordu, tanrisinin yardimi yeterli degil miydi? ustelik kadinlar nedense cogunlukla, genc ve sevhetli ve bu kadinlarin hepsini ebedi dul olarak birakti. aise ve cuverriye 18 yaslarinda bir daha evlenmeleri yasak bir halde dul kaldilar. ayrica karilarinin yaninda cariyeleri de vardi, siyasi sebepler bunu da mi gerektirdi? hz muhammed cok kari aldi, bunda da ana etken, donemin arap kulturune uygun olarak, erkekligin ve liderligin en onemli geregi olan cinsel istekti.
kitabin ikinci bolumu islamin sanildiginin aksine siddet karsiti degil, yayilmaciligi mesru kilan ve gerektiginde fazlasiyla siddete basvuran bir din oldugunu savunuyor. peygamberin yaslilar dahil esirleri imha emirleri verdigi hadisler bile var. ayrica bariscilligin aksine, kisas sadece pratikte bir uygulama degil, ayni zamanda farzdi: bakara suresi 178. ayet "ey inananlar, oldurmede kisas size farz kilindi, hure hur, koleye kole, kadina kadin"
ek olarak, muslumanligin yayilmasinin tek aracinin fetihler degil, ayni zamanda komsu topluluklara rusvet olarak verilen savas ganimetleri de oldugu anlatiliyor. kuranin orjinallerinin basina gelenlerden ve sonrasindaki degisikliklerden bahsediliyor. islamda hurafe yoktur dogmasini da yalanliyor ve kuran da bile dile getirilen buyu ve buyuye inananlarin etkilenebilecekleri inancina dikkat cekiliyor.
daha fazla ayrintiya gerek yok, yanliz bir kitapcida bu kitabi elinize alirsaniz, sayfa 125, 128, 132, 156, 177, 181-185, 187, 240 ve 248 deki noktalari okuyun. hic olmazsa son bolumlerdeki mektuplari ve zaman gazetesiyle gorusmesini, 289. sayfayi okuyun.
butun bunlardan sorna, sahsen bu adam kesin hakli diyemeyecegim, cunku gosterdigi kaynaklari incelemedim ve yeterli bilgim yok. fakat dediklerinin ve kaynaklarinin ancak yarisi gercek olsa bile, bugun inanilanlarin ne kadar safsatalarla dolu oldugunu gozler onune seriyor. acikcasi ozgur ve analitik dusunebilen bir kafa olmasi bile tek basina, yazilarini okumaya deger yapiyor ve goruluyor ki turan dursun ve karsisinda dikilenlerin arasindaki evrimsel fark inanilmaz boyutlarda. her ayrintiya girmeden, kisaca bir goz gezdirmeniz bile yararli olacaktir.
bir kova su ve bir fırça ile tanrı'nın yokluğunu ispatlayan ulu ateist, ord. prof. doç. dr. yüksek mühendis. mali müşavir, gayrimenkul danışmanı turan dursun'un kitabı.
Turan dursun tarafından kaleme alınmış kitap serisi.
Herkesin çok iyi bildiği bir gerçek var: biz cahil bir toplumuz. Genel kültürümüz, eğitim düzeyimiz genel itibariyle zayıf. O kadar müslüman geçinen insanlarımızın ne kadar kalitesiz ne kadar balon olduğunu esnaflık, doktorluk gibi odağında insan olan meslek erbablarından sorun. Bu kalitesizliğin temelinde kültürünü ve dinini bilmemek yatar. Şimdi dininden bu kadar habersiz bir millete turan dursun zırvalarını okutursan adam apışır kalır tabi. Çok demiyorum, dininden azıcık haberdar olan birisi bu ahmakane kitaplara ancak güler geçer. Ben okudum ve karşımda bir aptal gördüm.
bazı olayları kendince uyarlamış birinin kitabı. sanene insanların inancından lafa gelince ''biz ateistler çok eziliyoruz'' dersiniz ama milletin inancına işinize geldiği gibi hakaret edersiniz.
insanın doğumundan itibaren etkisinde kaldığı veya bırakıldığı din olgusunu ve özelikle islam dinini en güvenilir kaynaklardan (Buhari, imam-ı tırmızi, gazali...vs) aldığı hadislerle ve bizzat kuran'dan aldığı ayetlerle tüm gerçekleri gözler önüne sermiş, müthiş bir korkuyla okumaya başlanan fakat daha sonra karanlıklarda açtırmayı başardığı aydınlıkla insanı rahatladan turan dursun'un 3 ciltten oluşmuş kitabı.
din bu 1'in önsözünden aynen şöyle yazar:
"Elinizdeki kitap, daha güzel bir dünya için açılmış bir çığırın kitabıdır."
din tabularını yıkmak isteyenler için mükemmel bir kitap serisi. hiç gerek yok efendim dawkins'e falan bulaşmaya. zaten orada islam hakkındaki bilgiler az. burada ise temel öğe islamiyet. kitap serisindeki bulunan önemli hemen her şey kaynaklarıyla yazılı. her bir sayfasında ağzı açık bırakan yeni bir 'yanlış bilinen(ya da bize yanlış öğretilen) doğru' var. zaten bu kitap serisine karşı yazılan gerçek din bu kitabını okuduğumuzda, bu kitap serisinin yanında ne hale düştüğünü görebilmekteyiz. aynı zamanda bitirdikten sonra yakın çevremdeki kişilerin okuduğu ve onları da 1400 yıllık tabudan kurtaran kitap serisidir. belirtmek lazım, 20 küsürüncü sayfasında 'tövbe tövbe' deyip elinden bırakan tanıdığım da var.
alternatif tanım: tabuları yıkmak isteyenlerin kaynağı. istemeyenlerin, korkularını bir kenara bırakıp özgür birey olma yolunda önemli bir adım atması gerektiğini bana düşündürmüş olan kitap serisi.
turan dursun'un kitabı kendisi hayatta olsa sormak isterdim 20 küsur yıllık imamlık hayatında (ki imamlar kuranın hem türkçe hemde arapçasını ezbere bilen kişilerdir) bunları sorgulamadında nedense parayı bulmaya başlayınca mı aklına geldi sorgulamak. Turan Dursun'un hayatını inceleyince görüyor insan biranda oluşan değişikliği.
Beddua sadece birini kötülemek için değil yaptığı kötülüğün vehametini bildirmek içinde kullanılır. Yani beddualar bunun için edilmiştir Turancım. *
turan dursun'un kendi düşüncelerini anlattığı kitaplarından birinin adı. kur-an'a yanlış deyip bu kitaba sımsıkı sarılmak, filin hortumuna fırça takıp resim çiz demekten zerrece farklı değil nazarımda. yanlışı ispatlayamadan, doğruyu ispatlama çabası da ne ola ki? neticede hiç bir zaman bilimsel olarak kanıtlanamayacak şeylerden bahsediyoruz.
ama insan aklıyla tanrı gibi düşünmeye çalışmak işin en bombastik yönü, yapmayın arkadaşım. komik oluyorsunuz lan.
kuran'daki beddualar ve yeminler onların kullanımlarının insanlar arasındaki kullanımlarıyla aynı olduklarını sananlar tarafından eleştirilmiş ve allah nasıl olur da yemin eder veya beddua eder gibi sorular hep sorulmuştur. ama kuran'ı incelediğimizde görürüz ki bunların kullanım amacı insanlar arasındaki kullanımlarından daha başkadır. örneğin yeminler hakkında aşağıda edip yüksel'in tercüme notunu veriyorum:
"Kuran'da "andolsun" olarak çevirdiğimiz "yeminler" Kuran dilinde bazı gerçeklere dikkat çekmek amacıyla kullanılır. Tüm yemin ayetlerini "dikkatinizi .....'a çekerim" diye çevirmek mümkün. Yeminin halk arasındaki kullanışını temel alarak, Kuran'daki yeminlere eleştiri getiren inkarcılar, "Tanrı nasıl olur da yemin ediyor?" diye itirazlarda bulunabilmektedir. Tanrı'yı kendi arzularına göre biçimlendirdikleri bir kalıba oturtma hevesinde olanlar, Kuran'daki yeminleri dikkatle inceleseler o yeminlerin halk tarafından yapılan yeminlerden farklı bir fonksiyona sahip olduklarını göreceklerdi. Biz yemin edince Tanrı'yı sözümüze tanık tutarız; o kadar. Yeminle desteklemeye çalıştığımız tezimizin doğruluk derecesine göre, bu tanıklık lehimizde de aleyhimizde de olabilir. Bu nedenle, bizim Tanrı ismiyle yemin etmemizin herhangi bir kanıtlama değeri yoktur. Yeminlerimiz, muhatabımızı inandırmayı amaçlar; yalan söylüyorsak yalanımızı büyütür ve sorumluluğumuzu arttırır. Oysa, Kuran'daki yeminler, bizi inandırmak için değil, düşündürmek içindir. Tanrı yarattıklarıyla yemin edince, dikkatimizi doğadaki ayetlere, düzene ve sisteme çekerek rasyonel ve tutarlı düşünmeye teşvik eder. Kuran, doğayı yaratan ve idare eden Yaratıcı ile bu mesajı gönderen Tanrı arasında bir fark olmadığını ve doğa ayetleriyle kitabın ayetlerinin gerçeklik bakımından aynı olduğunu hatırlatır. Kendisiyle yemin edilerek dikkat çekilen nesneler ve olaylar, bu genel hatırlatmanın ötesinde, tartışılacak olan konuya veya teze zihinlerimizi hazırlayan estetik ve semantik tablolar sunarlar. Örneğin, yukarıdaki yeminler onluk ve ikili sayı sistemlerine dikkatimizi çekiyor olabilir mi? On gece 7:141 ayetindeki on gece'ye işaret olabilir mi? Dördüncü ayet ile 74:33 arasında bir anlam ilişkisi var mı? Bak: 56:75; 69:38; 70:40; 75:1,2; 77:1-7; 79:1-5; 81:15-19; 84:16; 85:1-3; 86:1, 11-13; 90:1; 91:1-8; 92:1-4; 93:1-3; 95:1-4; 100:1-6; 103:2."
işte bunun gibi beddualar da halk arasında kullanıldığı anlamıyla değil, beddua edilen işin kötülük derecesini bize anlatan bir uslup özelliğidir.
güzel, yalnız ve itaatkar ülkemin 85 bin camisinde, on binlerce evinde bulunan, bir harfini değil değiştirmek, eleştirmenin bile dinden çıkmak olarak görüldüğü kur'an da allah'ın kendisinden daha yüce bir makama yapılması gereken beddua etmesi hakkında iddialar bulunan kitap. turan dursun kendisine ait meal olmasına rağmen diyanetin mealini kaynak göstermiştir.
tıslayan kaynaklarda bu basit örnek için bile mantıklı veya mantıksız bir açıklama yoktur.
''Dinimiz, bizim islam, şöyleyiz böyleyiz diyorlar. O zaman ''Madem Papayla konuşacağım, o Hıristiyan. Biz de Hıristiyanlar konusunda birtakım şeyler biliyoruz ama islam'ın aktardıklarını biliyoruz. Acaba bunların kendi kaynaklarında ne diyor? Onu öğrenmeliyim ki konuştuğum zaman daha güçlü olarak konuşayım'' diye düşündüm. Aaa, daha ilk elime aldığımda .. görebildim. ilk elime aldığımda! Hafızlar Kuran'ı ezbere bilir, ama hafız hangi ayetin nerede olduğunu, hangi konuda hangi ayet olduğunu bilemez. Ama ben hemen bilirim. Çünkü dünyam olageldi. Bir bakıyorum, Tevrat'ın filanca yerinde şunlar var. Aaa filanca surede aynen var, ya da değiştirilmiş biçimiyle var. Levililer'de şu var, ona bakıyorum o da var. Hattaincil'ine bakıyorsun oda öyle. Zaten epeydir de sorular vardı. ''Tamam'' dedim.. Ama ne fena oldum. Öyle bir hınç oluştu ki! Çünkü o benim gençliğimi aldı, çocukluğumu aldı.Ben ondan dolayı gençliğimi, çocukluğumu yaşayamadım. Nice insanlar ondan dolayı yaşayamıyor. ...diye birçok insan doğruyu yanlış, yanlışı doğru olarak biliyor. Yani insanca duygular ve insanca oluşumlar, o nedenle birçok yönden gelişememiş. Hiçbir hastalık; ne bir kanser, ne AiDS, ne falandır, filandır, hiçbir hastalığın korkunçluğu, hiçbir felaketin korkunçluğu, o dinden gelen korkunçluk kadar korkunç gelmedi bana. Ve o dakikadan başlayarak hemen savaşa giriştim. Savaşmam için mesleğimi bırakmam gerekir. Mesleğimin doruğundayım. Rasgele bir müftü değilim. Hani, vardır aydın müftü, gavur imam falanca, ama toplumda saygı görmezler. Çünkü dini bilmezler. Ben hem aydın çevrelerde, aydın müftü olarak tanınıyorum hem de dini, Arapça'yi çok iyi bildiğim için dinsel çevrelerde, din adamları çevresinde bana kafir filan deseler de, son derece büyük saygı görüyorum. Kimi zaman Önümde eğiliyorlar.''
(bkz: kin bu) güzel bir nazire, üreticisini tebrik ederim. verilen linkleri okuyup kıyas yapmayı beceremeyenler var hala aramızda. cevapları verilmiş sualleri ısıtıp ısıtıp servis eden sümüklü garsonlar.
''Bilindiği gibi ''beddua''nın anlamı ''kötü dua''dır. Türkçesi : ilenme ya da ilenç.
Aşağı durumda olan bir kimse, yukarıda olan birinden bir şey istediğinde, bir dilekte bulunduğunda 'dua' denir buna. Kötü olanına da 'beddua'. Bu dilek yöneltildiği zaman, birinin kötü duruma düşmesi istenir. Bunu sağlaması için yukarıda olan birisinden, üstün bir güçten dilenir.
Allahın kendisi 'Allah onları yok etsin!' diyor. Şaşılacak şey değil mi?
Tüm kafirlere, özelliklede bir kesimine:
-'And olsun ki ey inkarcılar ! Siz aykırı görüştesiniz! Bundan dönebilecek kimseler döndürülür. Boş sanıda bulunan, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın! (çev. Diyanet, Zariyat, ayet: 8-11)
-'Ey Muhammed! Onlara baktığın zaman, cüsseleri hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Tıpkı sıralanmış kof kütükler gibidirler. Her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar. Onlar düşmandır. Onlardan çekin Allah canlarını alsınNasılda aldatılıp döndürülüyorlar!' (çev. Diyanet, Münafıkün, ayet: 4 )
-'Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti! Canı çıkası ne biçim ölçtü biçti! Canı çıkası sonra yine ne biçim ölçtü biçti! (çev. Diyanet, Müddessir, ayet: 18-20)
Hadislerde, Kuran yorumlarında belirtildiğine göre, burada kınanan, beddua edilen kişi, Muğire Oğlu Velid'dir. (Bkz. F.Razi, 30/198-202) Aynı kişi için Kalem suresinde de sövgüler yer almış, en sonunda 'piç' anlamında 'zenim' denmiştir. (Bkz. Kalem, ayet:8-13, Celaleyn, 2/230 ve öteki tefsirler).
- 'Ebu Leheb'in elleri kurusun! Ok olsun malı ve kazndığı kendisine fayda vermez. Alevli ateşe yaslanacaktır. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır.' (çev. Diyanet, Tebbet, surenin tamamı)
'...elleri kurusun!' yerine, 'iki eli kurusun ' diye çevrilirse, ayetteki aslına daha uygun düşer.
Tanrı'nın burada beddua ettiği 'Ebu Leheb', Muhammed'e inanmadığı için ve düşman sayıldığı için Tanrıbeddua ediyor. -
cevap/kanıt diye götünü yırtanlara, gerçekte kendileri saçmalamaları neticesinde bsgmesi gerekenlere ölümüyle yüzlerce ayar vermiş eser. veriyorum:(daha doğrusu kendisine iman edenlere ayarı yine kendisi veriyor)
1) Şeytan ayetleri masalını anlatırken; "Olayın kalan bölümü, sayılamayacak kadar çok hadis ve tefsir kitaplarında var" (Din Bu I: s101) diyor. Halbuki sayılamayacak kadar çok dediği 3-4 kitabı geçmiyor. T.Dursun ayrıca bu rivayetleri reddeden (Kadı Iyaz, Fahreddin Razi, Alusi, Kadı Beyzavi, Muhyiddin Arabi, izmirli ismail Hakkı, Muhammed Abduh, Muhammed b. ishak b. Huzeyme, Beyhaki, Şevkani, Kurtubi, Ayni vs.) birçok alimi yok saymıştır.
(...)
7) Nefislerinizi öldürün ayetini mecburi anlayış istikameti gibi kendinizi (birbirinizi) öldürün diye anlamak gerektiğini söylerken nefsi, insanın eğilimleri olarak anlayanları bilgisizlikle ve Arapçayı bilmemekle suçluyor (s222). Halbuki aynı kitabın 254. sayfasında Şerif Cürcani'nin Tarifat'ından aldığı tanımda nefsin doğal eğilim anlamına geldiğini söylüyor. Göstermek bizden, takdir sizden, çarpıtma T.Dursun'dan...
ha sitenin adına bakıp "misyonerlerin bık bık..." deme orada da eline verecek bir turan dursun çıkar.
hah dur lan ben de gidip bunu sözlüğün her yerine yapıştırayım da yobazlar uyansın.
ee n'oldu şimdi, "iki saat zırvalaman boşa gitti, iddiaların ve hakaretlerin de doğal olarak sana döndü heyhat!". kafayı gömdüğün yerlerden kaldırma zamanı geldi ey yobaz.
tıss...hehe bu tıss yılan tıslamasına dönüşür şimdi. tıssss ulan tıssss! mesnetsizlik ne kötü şey be.
önce (bkz: bsg)
turan dursun'un korkakça sırtından vurulmasından 2 ay sonra yayımlanan kitabı.
yau bu kadar gavurca kelime ezberleyip özde ilkel bir görüşe yapışmak neyin nesi? ham yobazla kaynak ta menzil de aynı. e ne bok yemeye ezberlersiniz gavur amca isimlerini ki. gavurdan şahid, küsüratlı sallama gibi inandırıcı diye mi?
hala şu lafı yanlıştır, bu sözü eğridir, bu kaynağı sallamadır diye kanıtlı ispatlı cevab verilemeyen benim ayetlerimdir. var mı ötesi? word salatasından başka cevab var mı? yok. bu kadar ba-sit. ben en azından iyi, kötü, okunmayan, küfredilen, korkulan, cevab verilemeyen linkler veriyorum. el cevap? tıss