bugün

ülkemizde 80'li yıllardan günümüze dek süratle kronikleşen hastalık ve bu hastalık, yabancı kelimelerin dilimize karışmasıyla ya da dilimizin yanlış kullanılmasıyla ortaya çıkar.

Kulağa hoş gelen, sık bir sözcük örgüsüyle ama özünde hiçbir şey olmayan şiirler, öyküler yazılıyor olması bu virüsün başlıca taşıyıcısıdır. evet, her dil bazı ölçülerde siyasal, ekonomik ve toplumsal ilişkilere bağlı olarak diğer dillerden etkilenmektedir. fakat bu ölçülerin ülkemizde biraz daha dışa taşması kaygı vericidir. yabancı kelimelerin hızla yazılı ve sözlü dile girerek yaygınlaşması ve özellikle kullanım sıklığının artması, türkçe kelimeler yerine tercih edilmesi kullanım alanlarının dilimizin aleyhine genişlemesi ve neredeyse tüm alanlarda (eğitim, öğretim, yazılı-görsel basın, reklam) dilimize yerleşmesi düşündürücüdür.
Tat alma duyusu icin arada fircalanarak onlenebilir kirlilik. Dil yozlasmasi ya da dil erezyonu desek daha mi yerlerine oturmus taslar goruruz. Yoksa bunlar dilin evrim surecini ifade eden minik bir dilemma mi? Olmadi, olamadi, olamiyoru.
Dili sadelestirme için yeni lisan makalesi yayınlanmış olsa da kendileri de pek bi sadelestirme yapamamistir.milli edebiyat bu dönem içinde en bilineni mehmet emin Yurdakul sadece dinim cinsim uludur dedi yaktı yıktı ortalığı zira ilk defa Türk ifadesi kullanıldı Türklük utanılacak bişiy olarak yanse edildi batı bunu iyi biliyordu.
Şimdi alttan alta böyle bi akım devam etmekte. Selfie öz çekim gibi.
Ha tamamen sifirlanmaz çünkü sınırlarımizi geçtim daha Suriyeli göçmenler var dil yaşayan bir canlıdır sürekli değişir tedavülden kalkar kalkmaz orası ayrı konu ama şunu diyelim Fars arap iran bunlardan kültür aldıkca dil de değişir.