bugün

w.a. Mozart'ın bir masaldan yola çıkarak bestelediği Ölmeden önce yazdığı son opera, bir başyapıt. Eserin ortaya çıkışı 1791 yılında Fransız devrimi'nin de hemen sonrasına denk gelir. Mozart ve Beethoven ile beraber romantik dönemin hazırlayıcılarından biri olan haydn, o zamanki söylentilere göre Mozart kankasını mason çevrelere sokmuştur ve bu eserde Mozart operasını bu gizemli örgütün simgeleriyle donatmıştır.(öykü boyunca işlenen bireysellik, kendi yazgısını tayin etme özgürlüğü, ürkütücü bir cinsellik gibi masonik düşünceler; kilit vurma, sessiz kalma gibi sınavlar; güç, erdem, güzellik gibi masonik idealler ve önlük, çekiç, pergel ve üzerinde tanrı osiris',n her şeyi gören gözü olan bir piramit gibi masonik simgeler) Bu konu uzun yıllar boyu tartışılmış ve hala tartışılmaktaymış. Hatta sanatçının ölümünden sonra masonların özel sırlarını ifşa ettiği için masonlar tarafından öldürüldüğüne dair söylentiler de yayılmış.Konuyu biz bilmiyoruz tabi, günahları boynuna. Nur içinde yatsın.
Eser, Mozart ezgilerinin çokluğu ile insanı büyüsü altına alıyor gerçekten. (beşinci element filminde kazulet, soprano bir karı vardı hatırlarsanız, element saklıyordu içinde. Tövbe tövbe bir kafası vardı hani. Filmde onun seslendirdiği bölümler de bu operadan gibi geldi bana.) neyse. Bu operanın, büyük ve huysuz olduğu söylenen Beethoven tarafından bile "Mozart'ın en iyi eseri" olarak adlandırılmasının bir nedeni de, hani "her yaşa hitap etmek" denir ya, öyle bir cinsten oluşu. Ayrıca sadece saray insanlarına değil, halktan insanlara da hitap edecek sadelikte olması da buna bir neden.
Mozart aslında bu operanın bestesini eski dostu, tiyatro müdürü ve librettoyu da yazan schikaneder için bestelemiş ve Partisyonu, tiyatronun diğer müdürüne satarak dostuna olan borcunu ödemiştir.(olaylara bak.) Eser sahnelendikten beş ay sonra Mozart akut romatizma ateşiyle mücadele ettiği, kusma nöbetleri geçirdiği ve bu arada tamamlayamadığı requiem üzerinde çalışmaya devam ettiği bir gecede sayıklama nöbetine girer ve başında bekleyen karısına fısıldadığı son sözleri; sihirli flüt'ün en ustalıklı, en karanlık, en güçlü yeri olan olan, öfkeli ve kötü kalpli gece kraliçesinin aryası olur: "intikam peşindeki tanrıların, bir annenin lanetini duyun!"

Evet. Eserin üç aşağı beş yukarı hikayesi bu. Eser hakkında uzun uzadıya yazdıktan sonra dün gece izlediğim, istanbul devlet opera ve balesi'nin sahnelediği sihirli flüt hakkında kısa bir taksim geçeyim:
Orkestra şefi serdar yalçın'dı. Emek veren diğer kadro elemanlarının ismini tek tek yazmayayım fakat kostümcü arkadaş serdar başbuğ'a değinmeden geçemeyeceğim. Efendim kötü annesinden bilgelik yoluna ulaştırılmak adına kaçırılan güzel pamina'ya diyecek bir şey yok, kıyafet güzel. Kötülüğe kanmış gece kraliçesi annesi ve onun üç kişilik kuyruk takımı da gayet şık giydirilmiş. Ama biricik sevgilisini arayan kral oğlu tamino'ya ne demeli? Bir hint prensiydi adeta, o ne kıyafet? Dahası bu bilgelik okulunda(Harry potter filmini anlatır gibi hissettim) bu manastırdaki bilge rahip kıyafetlerine ne diyeyim, arkadaşlar olmuş mu size bir semazen! Kıyafetler turuncuya boyanmış belki ama "şimdi ney eşliğinde dönecekler" beklentisini kaybetmeye yetmemiş. Selamlaşmaları bile aynı mı olur yahu. Son olarak bilgelik yoluna girmenin sınavlarını verecek olan tamino ve kuş avcısı geveze papageno'ya bekçilik eden elemanlarda da yeniçeri kıyafeti görmemle kendimi kaybetmem bir oldu. Yıl 1453, Mozart konya'da!
Neyse efenim şaka bir yana, güzel bir opera gerçekten(anında toparlama cümlesi). Atatürk kültür merkezi'nde sahnelenen eser, izlenmeye layık. Özellikle gece kraliçesi rolündeki nazlı deniz boran'ı dinlerken "cep herkülü" demekten kendini alamıyor insan.

iyi seyirler efenim.
gece kraliçesinin ariası en beğendiğim bölümüdür, soprano kendini aşar, o staccato ve üst pozisyondaki sesler muhteşemdir. artiküle biçimde profesyonel bir sopranodan dinlemek çok keyif vericidir. **
operaya sık gitmeyenlerin bile* beğenebileceği bir eserdir. çocukların operalara alınmaya başlanmasını sağlamıştır ayrıca.
mozartın iki perdelik operası. bu operanın önemi masonik sırları ifşa ettiği için mozartın masonluktan atılmasına yol açmasıdır.
Geçen sezonlardaki temsilleri oldukça beğenilmiş; eser yoğun talep üzerine bu sezon da AKM de birçok kez sahne almıştır. Mozartın akıl almaz müzik dehasının " gece kraliçesinin aryası " ile birkez daha dinleyiciye kanıtlandığı bir başyapıttır.
Galası 30 Eylül 1791'de Freihaus-Theater auf der Wieden(Viyana)'de yapılmıştır.
bir opera'dır.

gece kraliçesinin kızı Pamina’yı kötü büyücü Sarastro’nun elinden kurtarmaya giden prens Tamino'nun yolculuğunu konu alır.
mükemmel demenin ancak bir yergi haline geldiği anlar vardır, işte o anlarda esere dair sıfat yakıştırmalarından ziyade sadece size nasıl hissettirdiğini anlatmanız gerekir.

Sihirli bir flütün çıkardığı sesin havadaki moleküllerin dansı olduğunu hissetmemi sağlamış bir opera. Böyle diyince işin yavşaklığına kaçıp sanki kendi entel değerimi vermeye çalışıyor gibi oluyorum de mi? inan öyle değil. Sanki ben boş bir kamışım sanatın yüceliği üflüyor bu kelimeleri. Bak burda da celalettin'e göz kırptım. Ama işte güzel olan bir kadın yapmakla nasıl ki güzel olan bütün kadınlar senin olmuyorsa, güzel olan bir söz söylemiş olmakla da ö sözün bütün benzerleri sana ait olamıyor.

Aynı zamanda pagan ainlerinde de kullanılan bir müziktir.

Sanki bütün işlerin yolunda gitmiş, ilelebet düşeş gelecekmiş gibi bir kıvamda başlar. Öyle güzeldir ki ilk bölüm bitmesin istersin. ikinci kısım klasik bir gergin başlangıçtan sonra insan sesi devreye girer. işte ilk 15 saniyenin ardından insanın söyledikleri eserin tek vasat üstü denebilecek kısmını oluşturur.

Sıkıldım, belki sonra devam ederim, ben onlayım.

büdüt: 13. dakikada başlayan bırı bırıbırıbım, bırı bırıbırırım kısmı nefes kesici, basit ve rahatlatıcı.